Sen Alevi misin?

Şair Abdullatif Ali şöyle diyor:

Sen Alevi misin?!

Öyleyse: Bu mesajı oku!

Ben, doğuştan Alevi, mezheplerin, tarikatların ve dinlerin başkalarıyla ilişkilerimde bir anlam ifade etmediği laik biriyim. 71 yaşındayım, Halep Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. On bir yıl önce emekli oldum ve merhum babamın altmış beş yıl önce inşa ettiği evde sürekli ikamet ediyorum. Edebiyat, şiir ve siyasetle ilgileniyorum ve eski siyasi rejime açıkça muhalefet eden az sayıdaki kişiden biriyim. Kendilerini Alevi olarak hisseden, Alevi gibi düşünen, davranan, hareket eden, tutum alan ve olaylara, meselelere ve kişilere Alevi perspektifinden bakan Suriyeli Alevilere seslenmek istiyorum.

Sevgili Alevi dostum,

Muhtemelen dar çevrende doğdun, büyüdün ve temel inançlarını, kabullerini ve itikatlarını edindin. Bu çevre, zalimlerin rejimine bağlılarla doluydu; rejim, mezhebin mensuplarının yönetimde ve idarede varlıklarını sürdürmelerini sağladığına ve herhangi bir sarsıntının tüm mezhep üyelerine felaket getireceğine inandırdı. Onlar, tarih boyunca mezhebi inançları nedeniyle “Sünni” rakipleri tarafından zulme ve dışlanmaya maruz kalmış “zayıf bir azınlık” olarak görülüyorlardı.

Bunu neden söylüyorum ve bundan eminim? Çünkü zulüm rejiminin kurucusu ve en büyük mimarı, elli dört yıl önce iktidara geldi. Ondan önceki duruma şahit olan ve siyasi olgunluğa erişmiş olanlar bugün ya yaşlı ya da ölüdür. Şans eseri, ben onlardan biriyim; Kasım 1970’te on yedi yaşındaydım ve o zamandan beri devletin tüm varlıklarını sistematik olarak yok eden, Suriye’yi kendi çiftliğine dönüştüren, ailesinin çiftliği haline getiren ve bu nedenle “kurucu” unvanını hak eden kişinin karşısında duruyorum.

Kurucu Lider ” döneminden önce Suriye, mezhepçilik hastalığından kurtulma yolunda yavaş ama sağlam adımlarla ilerliyordu. Bunu biraz detaylandırayım: En yakın arkadaş grubum, Alevileri, Sünnileri ve Hristiyanları bir araya getiren bir demetti ve aramızdaki iletişim seviyesi, okulda, sokakta ve evlerde geceyi gündüze bağlıyordu; bu lanet hastalıktan en ufak bir rahatsızlık duymadan. Hayatta kalanların o güzel günleri unuttuklarını sanmıyorum. Belki de şu isimleri saymak faydalı olur: Velid Ağa, Muhammed Dib Berris, Ömer Glevenci, Yasir Şuğri, Tevfik Saidî, Hasan Hermuş, Adil Sus, Halid Merkabî, Halid Acil ve Nevaf Akku. Her biri, aramızdaki saf, temiz ve harika ilişkilerin bir örneğiydi; hiçbir şekilde bozulma veya bulanıklık sızmazdı. Sonra korku krallığının kurucu lideri geldi ve Suriye için akla gelebilecek en kurnaz ve tehlikeli yolu planladı, düzenledi ve uyguladı; bu yol, Suriyeliler olarak kendimizi nefret, bölünme ve kan denizinde bulduğumuz yoldu. Bu yol, onun iktidarının ebedi kalmasını, çocuklarının ve torunlarının onu miras almasını garanti eden en iyi yol olarak gördüğü yoldu. Bu yol, Suriye’yi, hırslıların paylaştığı, ekonomisi, parası, eğitimi, sağlığı olmayan parçalanmış bir varlık haline getirdi. Gerçek dış düşmandan ülkenin sınırlarını, gökyüzünü ve suyunu koruyan ulusal bir ordu bile yoktu. Ordu, onun elinde savaş doktrinini kaybetti, ahlaki değerlerini yitirdi, hiyerarşik düzeni bozuldu ve yolsuzluk, çıkarcılık, rütbe satın alma, askerlerin subayların ev ve çiftliklerinde hizmet etmesi gibi dünyada eşi görülmemiş uygulamalar yayıldı. Ülkenin tüm idarelerinin, bakanlıklarının, kurumlarının ve ordusunun, ailenin iktidarını ebedileştirme projesine hizmet etmesini düzenleyen gerçek sinir sistemi, kanser gibi büyüyen ve dairelere, evlere, kurumlara, üniversitelere, okullara ve hatta çocuk yuvalarına sızan “güvenlik cihazları” idi.

Kurucu lider, Suriye’nin bileşenlerine az ya da çok zarar vermişse de, Alevi mezhebine verdiği zarar en büyük ve en korkuncuydu. Onlar, kendilerine ne olduğunun farkına vardıklarında, rejimin elinde bir araç ve ülkeye ve insanlara karşı işlediği suçların bir aracı haline gelmişlerdi. Suriye, küçük zalim oğluna karşı ayaklandığında, Aleviler iktidarın gölgesinden çıkmakta zorlandılar. Dünya çapında herkesin şahitlik ettiği gibi, başlangıçta barışçıl olan halk hareketi, birkaç ay sonra rejim ve ordu baskısıyla silahlı bir harekete dönüştü. Rejimin, olanları “meşru düzenli orduya karşı silahlı mezhepçi terörist çetelerin savaşı” olarak gösterme planı başarılı oldu. Aleviler, ordu onların çocukları olduğu için ordudan nasıl vazgeçebilirlerdi? Halk hareketi, onları hedef alan mezhepçi bir hareket olduğu için nasıl destekleyebilirlerdi? Evet, rejim, barışçıl hareketi çarpıtma ve tamamen farklı bir şeye dönüştürme konusunda başarılı oldu; böylece Alevileri arkasında toplama ve onları vatanlarının diğer evlatlarına karşı konumlandırma konusunda da başarılı oldu. Bu durum, onun ömrünü uzattı ve Suriye’yi, ordusunu ve silahlarını yok etme görevini tamamlamadan önceki kaçınılmaz düşüşünü erteledi.

Bugün, rejim düştü ve Suriye, bağımsızlığından bu yana ilk kez ulusal bir ordusu olmadan kaldı. Onun insanlığın vicdanını dünyanın her yerinde şoke eden dehşetleri ortaya çıktı. Ülkenin servetini ve kamu malını yağmalamadaki açgözlülüğü ifşa oldu. Sembolleri fareler gibi kaçtı ve aldatılmış askerleri ve şok olmuş ailelerini arkalarında bıraktılar; sanki bir çöp torbasını çöp kutusuna atıyorlardı. Sizin tutumunuz ne olacak?

Sevgili kardeşim, dostum ve çevremden olan Alevi,

Suçlu rejimin bilinçaltına yerleştirdiği korkularını birkaç günlüğüne anlıyorum. Bu birkaç gün geçti; şimdi ne görüyorsun? Sünni rakibin seni yuttu mu? Köylerine saldırdı mı? Evinize baskın yaptı mı? Üniformasını çıkarıp silahını atan askeri oğlunu Heyet’in unsurları alıkoydu mu?

Dinle dostum,

Sünni kardeşinin sana uzattığı el uzun süre uzatılmış kalmayabilir ve ona karşı olumsuz tutumun başka bir yanlış ve utanç verici bir duruştur. Hemen meydanlarda onunla buluşmaya koş, elini onun eliyle birleştir ve bulutların dağılması ve zorbanın yok olması şerefine onunla dans et. Özgür Suriye, geleceğin Suriye’si, ikinizin ellerine ve tüm Suriyelilerin ellerine ihtiyaç duyuyor ki, eski rejimin onu sonsuza dek gömmeye çalıştığı derin çukurdan çıkıp yükselebilsin.

Bana “Bazı ihlaller var” deme; çünkü elli yıl boyunca onların binlercesine tanık oldun ve onlara karşı hiçbir şey yapmadın, hatta çoğu senin ellerinle oldu. Devletin tüm yetkilerinin yokluğunda sadece birkaç günlük geçici bir otoritenin sınırlı ihlallerine mi takıldın? Bu mesajın başında belirttiğim konumumdan şahitlik ediyorum ki, Heyet unsurlarının şu ana kadar yaptıkları beni son derece olumlu bir şekilde şaşırttı. Yetmiş yaşım ve zayıf enerjime rağmen, bu zorlu geçiş dönemini güvenle atlatmak için yapılan çabalara destek olmak üzere bana verilecek her türlü küçük veya büyük rolü üstlenmeye hazırım; ya senin yaşında bir genç olsaydım?

Haydi,

Hemen kalk ve sana en yakın meydanda hâlâ devam eden kutlamaya katıl, bir saat bile kaybetme; çünkü kaybettiğin, geleceğin Suriye’sinde onurlu bir vatandaş olarak sana yakışandan daha fazlaydı.

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
14.01.2025 Üsküdar

الاستاذ و الشاعر عبد اللطيف علي يقول:

هل أنت علويّ ؟!
إذًا : اقرأ هذا المنشور !
====؛=====؛====

أنا، عبد اللطيف علي، العلوي بالولادة، العلماني الذي لا تعني له المذاهب والطوائف والأديان في معرض التعامل مع الآخرين شيئًا، عمري 71 سنة، أحمل شهادة كلية الحقوق في جامعة حلب، متقاعد من وظيفة حكومية منذ أحد عشر عامًا، أسكن بصورة مستديمة في البيت الذي بناه المرحوم والدي منذ خمسٍ وستين سنةً، أكتبُ في الأدب والشعر والسياسة، ومن القلائل الذين أعلنوا بمنتهى الصراحة معارضتَهم للنظام السياسي البائد، أريد أن أخاطب العلويين السوريين الممتلئين بالشعور بكونهم علويين والذين يفكرون كعلويين ويتصرفون كعلويين ويتحركون ويتخذون المواقف ويبنون الآراء حيالَ الأشياء والقضايا والأشخاص والأحداث كعلويين.

صديقي العلوي ..
أنت في الغالب وُلِدتَ ونشأتَ وتلقّيتَ قَناعاتِك الأساسيةَ ومُسَلّماتِك ومُعتقَداتِك داخلَ بيئتِك الضيقة، والتي كانت مُشبعَةً بالولاء لنظامِ الطاغيتين، النظام الذي زرعَ في روعِ ووجدانِ أبناءِ الطائفة بأنّه يحميهم ويكفل لهم الحضورَ في الحكم والإدارة، وأنّ أيّ اهتزازٍ قد يتعرّضُ له سوف يرتدّ على عمومِ أبناءِ الطائفة بالويلات، فهم ”أقليةٌ ضعيفةٌ“ تعرّضت تاريخيًا للمظالم والتهميش بسبب عقيدتها المذهبية على يد غريمتها ”السنيّة“ التي تتربّص بها وتُضمر لها الشرّ.

لماذا أقول لك ذلك وأنا متأكدٌ منه ؟!
لأن ”مؤسس“ نظام الطغيان وعَرّابَه الأكبر كان قد وصلَ إلى سدّة الحكم منذ أربعةٍ وخمسين عامًا، وجميعُ من كانوا شهودًا على الأوضاع التي سبقته ممن بلغوا الرشد والوعي السياسي هم اليوم إما عجزة وإما أموات، ولِحُسنِ أو سوءِ حظّي فقد كنت أنا واحدًا منهم، ففي تشرين الثاني من عام 1970 المشؤوم كنت قد بلغت السابعة عشرة، ومنذ ذلك اليوم وأنا أقفُ على الضفة الأخرى من نهر التدمير الممنهج لكلّ كيان الدولة ومقوّمات وجودها ”تأسيسًا“ للمزرعة التي تحوّلت سوريا إليها على يديه، مزرعتِه ومزرعةِ عائلتِه التي استحقّ عليها بجدارة لقب ”المؤسس“ !

لقد كانت سوريا قبل ولاية ”القائد المؤسس“ تسير بخطًى وئيدةٍ لكن راسخةٍ على طريق الخلاص من داء الطائفية، أذكر ذلك بشيءٍ من التفصيل، فلقد كانت ثُلّةُ أصدقائي الأقرب هي عبارةٌ عن باقةٍ تجمعُ العلويين إلى السنّة إلى المسيحيين، وكان مستوى التواصل بيننا يصل الليالي بالنهارات، في المدرسة والشارع والبيوت دون أدنى تنغيصٍ من ذلك الداء اللعين، ولا أظنّ الباقين على قيد الحياة منهم ينسون تلك الخوالي الجميلة، ولعلّ من المفيد أن أعدد : وليد آغا، ومحمد ديب بيريص، وعمر غلاونجي، وياسر الشغري، وتوفيق صعيدي، وحسن هرموش، وعادل الصوص، وخالد مرقبي، وخالد العجيل، ونواف عكو، و … فكلّ واحدٍ منهم يصلح مثالًا على صفاء ونقاء وروعة تلك الصلات التي كانت تجمعنا ولا يتسرّب إليها أيّ تعكيرٍ أو تكدير ؛ ثمّ جاء القائد المؤسس لمملكة الرعب، فخطط لسوريا ودبّر ونفّذ أدهى وأخطر مسارٍ يمكن أن يخطر في بال، المسار الذي وجدنا أنفسَنا فيه (كسوريين) غارقين في بحرٍ من الكراهية والشقاق والدم، المسار الذي رأى فيه الضمان الأمثل لبقاء حكمِه مؤبّدًا يرثُه أبناؤه وأحفادُه من بعده، المسار الذي انتهى بسوريا إلى كيانٍ مُمزّقٍ يتناهبُه الطامعون، بلا اقتصادٍ ولا مالٍ ولا تعليمٍ ولا صحةٍ … ولا جيشٍ وطنيٍّ يحمي حدودَ البلاد وسماءها وماءها من العدوّ الخارجي الحقيقي، بل أصبح الجيشُ على يديه جيشَ الكرسيّ الذي فقدَ عقيدتَه القتالية وخسرَ مناقبيّته الأخلاقية واختلّت تراتبيّته النظامية وشاع فيه الفساد والانتفاع وشراء الرتب واستزلام واستعباد العساكر لخدمة بيوت ومزارع الضباط في سابقةٍ لم تعرفها جيوش العالم. وأما العصبُ الحقيقيّ الذي ينظم عمل جميع إدارات ووزارات ومؤسسات وجيش البلاد خدمةً لمشروع تأبيد سلطة العائلة فكان ”أجهزة الأمن“ التي نمت كالسرطان وتسللت إلى الدوائر والبيوت والمؤسسات والجامعات والمدارس … وحتى رياض الأطفال.

ما علاقة هذا كله بالعلويين ؟!
لقد ارتهنَ القائد المؤسس مجتمع العلويين لصالح مشروعه، فأغراهم بالانتساب إلى الجيش والأجهزة الأمنية حيث يقبضون الرواتب دونما تعبٍ في فلاحة وزراعة الأرض والعناية بالأشجار وتربية الماشية في قراهم، فتركوها شبه خالية لتتحول شيئاً فشيئاً إلى خرائب، وأسكنهم في ضواحي العاصمة ليشكّلوا حولها نطاقًا من الفقر والبؤس والبشاعة. وخلال جيلين أصبحَ أولادُهم يأنفون العودة إلى القرية، فهم من سكان العاصمة الشام، والقرية لا تليق بمستواهم.
حكى لي أحد أصدقائي بأنه تعيّن معلّمًا في مدرسة قرية ”المنيزلة“ في ستينيات القرن الماضي وكان عدد التلاميذ في مدرسة تلك القرية النائية التي لا طريق معبّدة إليها ولا كهرباء ولا ماء ولا هاتف، وتقع في أعلى نقطة مأهولة من الجبال الساحلية .. مئة تلميذ، وأما اليوم، فقد أُغلِقَت المدرسة من قبل مديرية التربية لعدم وجود تلاميذ !!! .. فأهل القرية تركوها ولم يبق فيها سوى بضعة عجائز 😪

لئن كان القائد المؤسس قد أساء إلى مكوّنات سوريا قليلًا أو كثيرًا، فإنّ إساءته إلى الطائفة العلوية كانت الأفدح والأفظع، فهم لم يستيقظوا من غفلتهم عما يحدث لهم إلا وقد أصبحوا ورقةً في يد النظام وأداتَه لتنفيذ جرائمه بحق البلاد والعباد، وعندما ثارت سوريا على ابنه الطاغية الصغير وجد العلويون أنفسَهم عاجزين عن الخروج من عباءة السلطة، فالحراك الشعبي الذي بدأ سلميًا (بشهادة العالم أجمع) ما لبث أن تحوّل بعد أشهر وبضغط السلطة والجيش إلى حراكٍ مسلّح، ونجحت خطة النظام الخبيثة في تصوير ما يجري على أنه ”حربٌ تشنها عصاباتٌ إرهابيةٌ طائفيةٌ مسلّحةٌ ضدّ الجيش النظامي الشرعي“ ؛ وكيف يتخلّى العلويون عن الجيش وهو أبناؤهم ؟! وكيف يقفون مع الحراك الشعبي وهو حراكٌ طائفيٌّ يستهدفُهم ؟!
نعم، لقد نجح النظام الخبيث في تشويه الحراك السلمي وتحويله إلى شيءٍ آخر مختلفٍ كليًا، ونجح بالتالي في شحن وتحشيد العلويين وراءه ووضعهم في مواجهة إخوتهم من أبناء وطنهم، الأمر الذي أطالَ عمرَه وأخّر سقوطَه الحتميّ والذي لن يحصل قبل أن يُتِمّ مهمّتَه في الإجهاز على سوريا وجيشها وسلاحها.

اليوم، وقد سقط النظام وأصبحت سوريا بسببه ولأول مرةٍ منذ استقلالها بلا جيشٍ وطنيّ، وبعد أن تكشّفت فظائعُه التي صدمت ضمير الإنسانية في كل بقاع الأرض، وبعد أن افتُضِحت شراهتُه في نهبِ ثروة البلاد ومالها العام، وبعد أن فَرّ رموزُه كالجرذان وتركوا العسكريين المخدوعين وأهاليهم المصدومين وراءهم وكأنهم يرمون بكيس نفاياتٍ في حاوية القمامة، ماذا سيكون موقفكم ؟!
ماذا سيكون موقفُك أخي وصديقي وابنَ بيئتي العلوي ؟!
قد أتفهّم مخاوفَك التي غرسَها النظام المجرم في وعيك ولاوعيك لبضعة أيام، وها قد انقضت بضعةُ أيامٍ فماذا تَرى ؟!
هل قامَ غريمُك السنّيّ بالتهامِك ؟!
هل هاجمَ قراك ؟!
هل اقتحمَ بيتَك ؟!
حتى ابنك العسكري الذي خلع بزّتَه ورمى سلاحَه، هل احتجزه عناصر الهيئة ؟!

اسمع يا صديقي
يدُ أخيك السنّيّ الممدودةُ إليك قد لا تبقى ممدودةً لفترةٍ طويلةٍ، وموقفُك السلبيُّ منها هو موقفٌ آخرُ خاطئٌ ومُعيب، فهلمَّ عاجلًا إلى ملاقاتِه في الساحات، واشبُك يدَك بيدِه وارقص معه احتفالًا بانقشاع الغيمة وزوال الطاغوت، فسوريا الحرة، سوريا المستقبل بحاجةٍ إلى يديكما أنتما الاثنين وإلى أيدي جميع السوريين لكي تتمكن من النهوض والخروج من الحفرة العميقة التي حاول النظام البائد أن يدفنها فيها إلى الأبد.

لا تقل لي أنّ هنالك ”تجاوزات“ تجعلك مترددًا، فحضرتك قد عاينت آلافَ أضعافها لمدة خمسين عامًا ولم تحرّك ساكنًا في مواجهتها، بل وأكثرُها كانَ على يديك، فهل غصَصتَ بتجاوزاتٍ محدودةٍ لسلطةٍ مؤقتةٍ عمرها أيام وفي غياب سلطات الدولة جميعها ؟!
أنا أشهدُ من موقعي الذي حددته في صدر هذا المنشور بأنّ ما قام به عناصر الهيئة حتى الآن قد صدمني صدمةً إيجابيةً هائلةً، وأنني حاضرٌ للقيام بأي دورٍ صغيرٍ أو كبيرٍ قد يُعهَدُ به إليّ في دعم الجهود المبذولة لتجاوز هذه المرحلة الانتقالية الصعبة بأمان، وذلك برغم أعوامي السبعين وهمّتي الخائرة، فكيف لو كنت شابًا في مثل سنّك ؟!

هيا ..
انهض على الفور والتحق بالحفل الذي ما زال قائمًا في أقرب ساحةٍ إليك، ولا تضيّع ساعةً واحدةً بعد، فما ضيّعتَه كان أكثر مما يليق بك كمواطنٍ شريفٍ في سوريا المستقبل.