Oy Kullanmak Tağuti Sistemi Benimseyip Tasvip Etmek Değildir
Değerli kardeşlerim … ! Unutmayınız ki yaşamış olduğunuz toplumda, idareler tarafından alınan her karar ve yapılan her iş sizleri de ve bizleri de müsbet veya menfi anlamda mutlaka etkilemektedir… Bundan kaçmanız veya kaçmamız mümkün değildir…
Mahallenizdeki seçilen bir muhtardan tutun da, taa idareye getirmek için seçilen kişi ve kimselerin aldıkları her karar -olumlu veya olumsuz- mutlaka sizleri de bizleri de etkileyecektir ve etkilemektedir de …
Alınan kötü kararlar ve uygulamalar sizi ve bizi etkilediği gibi, çoluk çocuğumuzu da mutlaka etkilemektedir… Alınan güzel kararlar ve yapılan güzel işler de aynı şekilde sizi-bizi ve çoluk çocuğunuzu etkilemektedir… Bu kararlar kim tarafından alınırsa alınsın farketmiyor…
Bu konuda basiretli bir Müslümana düşen; -eğer bu toplumda yaşıyor ve bu toplumun fertlerinden birisi ise- kötülüğü defetmek ve iyiliği getirmek anlamında eliyle, diliyle, kalbiyle ve yapacağı tercihiyle mutlaka bu alanda mücadele etmesidir… Çünkü İslamın bu anlamdaki kuralları gereği yapılması gereken budur…
İki kimseden hakka hangisi daha yakınsa, ona o derecede yakın olmalı, onu desteklemeli ve onu tercih etmelidir bir müslüman… Ve unutmayınız ki burada ki bu yakınlık ve bu tercih, her zaman onun doğru olan yönüne ve bizlerin menfaatine yöneliktir… Değilse onun batılını tercih ve o batılın ayakta kalması için bir yakınlık, bir tercih ve bir destek değildir bu … Çünkü tercih farklı bir şey, tasvip ise daha farklı bir şeydir… Dolayısiyle Seçimlerdeki oy meselesi de bu kural çerçevesinde değerlendirilmelidir…
TERCİH İLE TASVİP AYRI ŞEYLERDİR …
Değerli kardeşlerim … ! hazır lafı açılmışken oy meselesini biraz daha detaylı bir şekilde ele almamız faydalı olacaktır inşaAllah…
Kardeşler Oy meselesi hem tasvip hem de tercih meselesi olabileceği gibi, bazen de maslahat icabı sadece tercih meselesi olabilir…
Bu konuyu eğer şu an Türkiye ortamında ele alıp değerlendirecek olur isek, bizim için oy kullanma meselesi -İslami kaide ve kurallar gereği-, iki şeyden birini tercih meselesidir, tasvip meselesi değildir…
Basiretli bir Müslümanın seçimlerde hakka yakın olanın kazanması için Oy kullanması, onların idareye gelmesini istemesi tasvip değil maslahat icabı bir tercih meselesidir… Ve bu konu da asla itikadi değil, içtihadi bir meseledir…
Çünkü oy kullanan müslümanların hiç birisi de -olayın itikadi boyutu olan-; “biz demokrasiden memnunuz” … “biz demokrasiyi istiyoruz“ … “Onları teşride kanun koyucu kabul ediyoruz“ … veya da “biz küfrün hakim olmasını ve baki kalmasını istiyoruz“ diye bir şey söylemiyor ve bu anlamda da onlara oy vermiyorlar” …
Bu olay sadece A geleceğine B gelsin diye bir tercih olayıdır… Tıpkı asrı saadette ehli kitap ile kitapsızların savaşı esnasında Allah Rasulü ve ashabı, ehli kitabın kazanmalarını kalpleriyle oyladıkları, kazanmalarını istedikleri ve buna da sevindikleri gibi … Çünkü burada biri diğerinden daha az şerre vesile olacağından dolayıdır… Bu ise -Az önce dediğimiz gibi- maslahat icabı bir tercihtir, tasvip ve dostluk değildir…
Biz inanıyoruz ki Allah Rasulü s.a.v ve ashabı, ehli kitabın kazanmalarını istemeleri ve buna sevinmeleri, diğer kitapsızlardan daha ehven olduklarından dolayıdır… Değilse onlar; (yani Allah Rasulü ve ashabı) Oh Oh küfür hakim olacak … Hristiyanlık yerinde kalacak … veya da … Allah üçten biridir inancı olan -teslis- inancı devam edecek … diye onların kazanmalarını isteyip buna sevinmediler… Onlar, -az önce de dediğimiz gibi- Kitapsızlar kazanacağına, bize biraz daha yakın olan kitaplılar kazansın diye sevindiler… Hatta bu konudaki Ayetlere dikkatli bir şekilde bakarsanız, Allah’u Teala’nın onlara (ehl’i kitaba) yardım ettiğinden bahsedilir… Ayette şöyle anlatılır :
“… Ve işte o zaman mü’minler, dilediğine yardım eden Allah’ın bu yardımına sevineceklerdir ..”
Rum: 5. Ayet
O zaman basiretli bir Müslüman şöyle düşünmesi gerekmez mi? İki kötüden hakka daha yakın olana Allah yardım ediyorda, ben niye yardım etmeyeyim ki … ? Allah’ın Rasulü ve ashabı bu olayda hakka yakın olanların kazanmalarını istiyorlarda, ben niye istemeyeyim ki … ? … Ve yine Ehl’i kitabın şirk koşmalarına rağmen, Allah Rasulü ve ashabı onların kazanmalarına seviniyorlarda, ben niye sevinmeyeyim ki … ?
Değerli kardeşlerim … ! ve yine bildiğiniz gibi Allah Rasulü s.a.v, etrafındaki bazı sahabilerini, o an Hristiyan olan -ve Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyen- Necaşi’nin yanına göndermiştir… Eğer bu olayıda aynı kural çerçevesinde ele alırsanız Allah Rasulü s.a.v arkadaşlarını o insanın yanına göndermesi, adil bir idareci olduğundan dolayıdır… Bu demek değilki, Allah Rasulü s.a.v o an Necaşi’nin itikadından amelinden razıydı… Necaşi, Allah’ın indirdikleri ile hükmetmemesine rağmen, sadece adil oluşundan dolayı Allah Rasulü arkadaşlarını onun yanına yollamıştır …
Ve unutmayalım ki Allah Rasulü s.a.v’in bu tavrı kalbin ameli ve oylamasıdır… Bilindiği gibi kalbin onayı, oylaması, rızası ve ameli, azaların amelinden daha önemlidir…
Ve sakın bu konuda şunu demeyesiniz; Ya arkadaşım biz bunlara oy verdiğimizde 4 sene veya 5 sene yaptıkları bütün rezalete bizlerde ortak olmuş oluyoruz…
Böyle düşünenler, bunun tam tersini de düşünmelidirler… Çünkü oy vermedikleri zaman bu sefer -haktan tamamen uzak olan- karşı tarafın 4 sene veya 5 sene yedikleri nanelere de ortak olmuş olurlar…
Yani anlayacağınız; siz oy kullanmasanız dahi, bu tavrınızla bir şeyleri ister istemez etkiliyor ve destekliyorsunuz …
Öyleyse az da olsa basiretli bir düşünceye sahip olan kimse, – baştan beri anlatmaya çalıştığımız bu kural çerçevesinde hareket ederek hakka yakınlıkları ölçüsünde insanlara yakın olmalı, onların gelmesini istemeli ve buna da sevinmelidir… Çünkü İslamın kuralı gereği yapılması gereken budur …
Şuurlu bir Müslüman idare hakkını islama zarar verene değil, ona hak tanıyana … İslam düşmanlığı yapana değil, -islamı yaşamasa dahi- İslam’a düşman olmayana … Din ve fikir hürriyetini savunana … İslamı yaşamasınlar diye çeşitli entrikalar yapanlara değil, inananlara bu anlamda karışmayana … vermelidir.
Az da olsa hakkı ikame ve batılı da def etmek gayesiyle hareket eden … gücü nispetince İslam’ın yolunu açmaya çalışan … İslam’ın geleceği ve yaşadıkları yerin korunması adına adımlar atan, önlemler alan … İdari makamları daha tehlikeli kâfir ve fesatçıların eline teslim etmemek için uğraşan bir partiye oy vermeli ve onu desteklemelidir… İslam’ın bu konudaki kuralını anlayan kimse için bu meselede asla herhangi bir sakınca yoktur…
Dolayısiyle bugün oy meselesine bu pencereden bakan müslümanların kasdı, niyeti, ciddiyeti, ameli ve tercih sebebi bu anlamda değerlendirilmelidir…
Ama kalkarda bu tür bir anlayışla hareket eden müslümanları Tağutu desteklemekle itham ederseniz … Onları, Demokrasiye razı olup onu sevdiklerini ve istediklerini söylerseniz … Ve ardından da kalkar zalimce ve cahilce onları tekfir ederseniz, vallahi sizin terazinize güvenilemeyeceği gibi o terazinizle de hiçbir şey tartılmaz… Çünkü teraziniz bozuk ve islamın bu konudaki kurallarından da habersizsiniz…
Akıllı bir müslüman en azından bu tür meselelere içtihat hatası deyip sukut etse veya da usulüne uygun bir şekilde insanlara bir şeyler anlatmaya çalışsa, amenna bu kabul edilir veya buna bir şey denilmez… En azından bunu bir hata kabul ederiz…
Ama görülen o ki bu alanda kuralsız, kaidesiz, ilimsiz bir şekilde hareket edildiği gibi, çok zalimce ve cesurca tavırlarla inananları tekfir ederek kendilerinden nefret ettirip uzaklaştırıyorlar… Ve bu tavırlarıyla kendi ayaklarını kaydırmak için çırpındıklarının da farkında değiller…
Halbuki Allah Rasulü s.a.v geldiğinde, insanların çok çirkin inançları ve amelleri olmasına rağmen, onlara çok merhametli ve insaflı bir şekilde davranıyordu… Onlara hakkı hakikati güzel bir uslupla öğretiyordu…
Ama bu gün tekfir zihniyetine sahip olan bir çok zavallı genç, eline bir damga almış gelenin anlına kafir, gidenin anlına müşrik diye cahilce yaftalamalar yapıp durmaktadırlar…
Bunu yapanlar şunu asla unutmasınlar ki, bu hareketleriyle kendi ayaklarını kaydırıyorlar. Allah şahit bu tür hareket edenlerin ayaklarının kaydığını ben çevremde çok görmüşümdür… Onun için acizane benden size bir kardeş nasihati;
“akıllı olun ve kendinize gelin gençler. Unutmayınız ki bu tavrınız peygamberi bir tavır değildir… Bu usülsüz tavrınızla ne davet yapabilirsiniz, ne insanların sevgisini kazanabilirisiniz ve ne de müslümanların saflarını birleştirebilirsiniz… Siz ancak kendiniz gibi düşünen bir kaç asabi ruhla yan yana gelir, onda da yine birbirinizi tekfir eder kalkar gidersiniz. Çünkü arzı endam eden manzara bu …“
Son söz olarak Rabbimden niyazım; bizleri ilimsiz, usulsüz hareket etmekten uzak tutsun… Hepimize hakka ittiba eden kullarından olmamızı nasip eylesin.
Ve en önemlisi; Allah’u Teala bizi Tekfir’le değil de tebliğle uğraşan basiretli kullarından olmamızı nasip eylesin … Amin …
Vel hamdu lillahi rabbil alemin.
(İktibas)