DARI BEKAYA GÖÇ EDENLERDEN YERİ BOŞ KALANLARIN HÜZNÜACI OLUYOR

Merhum Dr.Yusuf Akkaya Ağabeyin Medine’de Cennet’ül Baki’de Defin Anı (15.09.2022)

DARI BEKAYA GÖÇ EDENLERDEN YERİ BOŞ KALANLARIN HÜZNÜACI OLUYOR

Tarih 15 Eylül 2020, Bugün Sabah Medine-i Münevvere’den Darı Bekaya Göç Eden, Merhum Dr. Yusuf Akkaya Ağabeyi Tanımamın İbretlik Hikâyesi ile söze başlamak istiyorum.

1986 yılında Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye ziyarete gitmiş geri dönüyordum. Ben Toyota minibüsümle önde, Mekke Üniversitesinde Yüksek Lisans yapan Nihat Tosun kardeşimiz de taksisi ile arkamdan beni takip ediyor gibi ilerliyoruz. Nazım Karaman ağabey Medine’deki çikolata türü gıda maddelerini Medine’den Mekke’ye getirmemi rica ettiği için arabanın arkasında bir miktar yük var ve sıcaktan etkilenebilecek maddeler olmaları sebebi ile güneş etkisini artırmadan Mekke’ye varmak istediğim için hızım yüz km üzerinde… Sabah saatleri ve Medine’den yüz km uzaklaşmış, Teyme denilen bölgede iken ön sol lastiğim patlıyor. Araba sola çekiyor; ben sağa derken kontrolü kaybettim ve sola devrilen araç bir kaç yüz metre sürükleniyor. Ön cam kırılıyor; ilk oğlum Enes 4 yaşında, camdan fırlayıp yol kenarına savruluyor. Arabada eşim ve 6 çocuğum var. Eşim ve üç çocuğum yaralanıyor; ben ve diğer üç çocuğum yara almadan ayaktayız. Aracı orada bırakıp yaralıları en yakın sağlık ocağına kontrol ettirdikten sonra Medine’ye Alman Hastanesi olarak bilinen hastaneye ulaştırıp yatırdık…

Üç numaralı kızım elinden ve başından yaralı ameliyata alındı. Ben sağlam olan çocuklarımıMekke’ye götürüp bırakmak ve geri dönmek zorundayım; yardıma ihtiyacım var. Hastanede sordum soruşturdum; Yusuf Akkaya isimli bir beyin cerrahı olduğunu öğrendim fakat görüşemedim. Acilen Mekke’ye gidip çocukları eve bırakarak komşulara emanet edip aynıgün Medine’ye döndüm. Bu arada Hastanede bir Türk aile olduğunu duyan Yusuf Akkaya kendi branşı olmamasına rağmen uğrayıp durumlarını sormuş ve hastaları ziyaret ederek bilgi almış olduğunu öğrendim.

Ondan önce ismini dahi duymadığım bu doktoru iyice merak etmiştim. Ev Telefonunu öğrenip aradım. Onun da benim gibi çok çocuğu olduğunu öğrenince görüşme isteğimi bildirdim. Hastanede buluşup tanıştık…

Ameliyat olan kızımın elini ve başını kontrol etti. Hastanın yanında bir şey demedi. Dışarıçıkınca kızımı kendi isteğimle hastaneden çıkartıp al ve dışarıda buluşalım dedi. Neden diye sormama fırsat vermeden dışarıda konuşuruz dedi. Dediği gibi kızımı, sorumluluğu üzerime alıp gerekli işlemi yaptım ve alıp dışarı çıkarttım. Yusuf Akkaya yanıma geldi ve haydi eve gidip çocuğu bırakalım ve sen de işine bak dedi. Şaşkınlığımı yüzümden anlamış olsa gerek ki, Hocam kızınızda hassasiyet var; müdahale hatalı ve sıkıntılı, meslektaşıma bunu anlatmam zor ve yanlış anlama ihtimali yüksek. Onun için ben kızınızı evde kendi kontrolümde tedavi etmeye çalışacağım. Kızını eve bırakıp gidebilirsin dedi. Altı yaşında bir kız çocuğunu hiç tanımadığı bilmediği bir eve bırakmak kolay mı, çocuk feryat edip ağlamaya başladı. Çaresizliğimi yüzümden okuyan Yusuf Ağabey, Hocam sen arkana bakma, diğer çocuklarınla ilgilen, sakın merak etme, bizde benzer yaşta olan arkadaşları ile birazdan seni unuttururuz İnşallah demesini hiç unutamam…

Daha önce hiç tanışmadığınız bir hekim, 6 yaşında bir çocuğunuzu, tıbbı bir müdahale hatasını, meslektaşına hissettirmeden, kendi evine alıp günlerce tedavi etmesi görülmüş, duyulmuş, alışılmış bir şey değil…

Ondan sonra değişik vesilelerle irtibatımız devam etti. Mekke’ye gelip döner; otel işlettiğimizi bildiği halde, bana duyurmak istemezdi; yaptığı iyiliğin karşılığında bir beklentiye girmiş hissi uyandırmaktan çekinir; uzak durmayı tercih ederdi. Bundan dolayı defalarca sitem ettiğim halde, gönlümce ona hizmet etme fırsatı bulamadım…

Başkalarına yük olmayı sevmez fakat başkalarının yüküne katlanırdı. Aylık gelirinin bir kısmını hayra harcamaktan uzak durmaz; imkân ve fırsat buldukça vakit namazlarını Mescid-i Nebide kılmaya çalışırdı. Gönül insanı olduğunu çevresindeki herkes bilirdi. Genelde insan kıymeti bilmeyen Suudlular bile ona hürmet eder; çok severlerdi. Devlet sektöründe çalışan bir hekimin özel sektöre geçmesine sıcak bakılmaz; onay verilmez olmasına rağmen, Alman Hastanesi olarak bilinen Hastaneden çalıştığı özel hastaneye geçmesine onay verilmiş; anlayış gösterilmişti. Ağzı besmeleli, eli hassas ve şifalı bir hekimdi. Türk hekimlerinin itibar ve şerefini yüceltmiş hâzik bir hekim olmanın ötesinde gönül ehli bir insandı.

Kıbrıs doğumlu Amerikan vatandaşı olan Dr. Nejat Tajen Bey ile beraber çalıştığı seksenli yılların ortalarında ona nasıl yardımcı olduğunu, kendisi için her hangi bir şey istemekten hoşlanmadığı halde onun için benden ilgi destek ve yardım istemesini unutamam. Yusuf Ağabeyin, yeri boş kalacak insanlardan olduğunu görüp yaşayarak bilenlerdenim…

Rabbim, rahmet ve mağfireti ile muamele eylesin. Enbiya, Evliya ve Şüheda ile beraber haşr eylesin. Kıyamette Onunla buluşmayı bahş eylesin…

Ruhun şad makamın âli olsun Yusuf Ağabey…

Yukarıdaki satırları Yusuf Akkaya Ağabeyin vefatını öğrendiğim günün acısı ile yazmış ve HİCAZLILAR isimli Whatsapp gurubunda paylaşmıştım. Aradan bir kaç saat geçmeden Ramazan Yıldız isimli bir arkadaş beni aradı ve tanıştık.

Ramazan Bey Merhum Yusuf Akkaya Ağabeyin vefatı vesilesi ile yazdığım yazıyı okumuş, bir dostuma ulaşıp benim telefonumu almış ve merhum Yusuf Akkaya Beyin ağabeyi ve askerde komutanı olan emekli Albay Hüseyin Akkaya Beyin telefonunu öğrenmek istiyordu…

Ben de Medine’de olan Yusuf Ağabeyin oğlu Hamza ile yazışıp sordum; hem amcasını hem de Bursa’da aile hekimi olan amcasının oğlunu gıyaben tanımış, öğrenmiş; hem de arkadaşın isteğini yerine getirmiş oldum…

Bu vesile ile yazışarak tanışmış olduğum merhum Yusuf Akkaya’nın ağabeyi emekli Albay Hüseyin Akkaya Bey ile irtibatımızı aralıklarla da olsa sürdürdük.

Geçen gün Mısır ile ilgili okuduğu ve Osman Aydoğan isimli bir yazarın yazdığı bir yazıyı bana da gönderip “S.A. Hocam, Bu makal çok ilgimi çekti” diyerek fikrimi ve değerlendirmemi merak edince kendisine şu notu yazdım:

V.A.S. Muhterem Albayım,

Yazıyı, yüzeysel bilgilerle, gerçekleri güvenilir orijinal kaynaklardan okuma, öğrenme imkânıolmayan, olaylara ön fikirle yaklaşan bir kişinin yazdığını zannediyorum.

Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak vb ülkeler bağımsız, irade ve inisiyatif sahibi olan ülkeler değildir.

İslam dünyası, Osmanlının yıkılmasından sonra esaret altına girmiş, güdülen devletçiklere bölünüp sömürülen, başlarında olan idarecilerin kukla gibi oynatıldığı, hükmi şahsiyetleri olmayan yöneticilerle idare ediliyor.

Evet, Mısır Arap ülkeleri arasında çok önemli bir yeri olan ülke, fakat Mısır’ı Sisi yönetmiyor ki Sisi ile irtibat ve anlaşma imkânı olsun. Türkiye Arap ülkeleri ile sağlıklı irtibat kurmak istiyorsa önce İngiliz, İsrail ve ABD ile ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmalı veya onlara rağmen strateji belirleyecek güce ulaşmalı ki bahsettiğiniz ülkelerle ilişki ve irtibatınınormalleştirebilsin.

Günümüz dünyasında Japonya ve Almanya gibi güçlü teknolojik imkânlara ve ekonomik güce sahip olan ülkeler bile irade sahibi değil iken güdümlü Arap ülkelerinden irade sergilemesini beklemek saflık olur. Kaldı ki Türkiye ile İran ve Mısır arasında gizli bir rekabet olgusu yerleştirilmiştir. Samimi ve istikrarlı bir iş birliği yapmaları oldukça zordur.

Rahmetli Mürsi zamanında böyle bir işbirliği ihtimali ortaya çıkması siyonist güçleri ciddi şekilde tedirgin etmiş ve darbe yapmayı zaruri görmüşlerdir.

Türkiye, güçlenip kendini milli gücü ile savunabilecek hale gelmeden İslam dünyası bir araya gelme noktasına ulaşamaz. Bunun için de İsrail bizim gücümüzden korkacak hale gelmediği sürece, siyonistler buna müsamaha etmez, fırsat ta vermezler. 22.11.2022

Bana cevaben yazdığı notta:

S.A..Değerli Hocam bu güzel ve anlamlı, analitik yazınızı Whatsapp gruplarımla, izniniz olursa paylaşabilir miyim? diye sorunca, benim açımdan bir mani olmadığını bildirdim.

Hemen peşinden benim Türkiye’deki mevcut yönetim hakkındaki görüşümü sorunca kendisine şu notu yazdım:

Muhterem Albayım,

Önce ailem ve kendi hakkımda bir kaç cümle yazayım ki bugünkü yönetim hakkında yazacaklarımı doğru değerlendirme imkânınız olsun.

Benim büyük amcam 2.Abdülhamit dönemi subaylarından olup 93 harbine fiilen katılmış, Cumhuriyet döneminde de İsmet Paşa ile beraber çalışmış Subay Emeklisi Mumsuz İlyas Efendidir. Diğer büyük amcam Prof.Dr.Emin Burad Ankara Üniv. Tıp Fakültesi KBB kürsübaşkanı ve İsmet Paşanın aile doktoru idi; babam ve amcalarım da İsmet Paşa hayranlığıolan insanlardı.

Ben ise, çocukluk yıllarım dâhil, hayatımın hiç bir döneminde dini veya siyasi hiç bir meşrebe intisabı veya bağlılığı/tiryakiliği olmamış bir eğitimciyim. İlahiyat ve filoloji mezunuyum.

Cumhurbaşkanımız RTE Bey ile aynı okulda beş sene beraber okuduk. Yerli Milli bir şahsiyet olduğunu yakından görmüş; tanıma imkânı bulmuşum.

Ak Parti eksiği ile hatası ile Türkiye için faydası zararından fazla olan bir hareket olduğu kanaatindeyim.

Bu notuma da şu notla cevap yazdı:

Değerli Hocam kusura bakmayın. Ben bir askerim.. Dolayısıyla vatan, cumhuriyet ve demokrasi kültürü ile yetiştik. Mütedeyyin bir Müslüman olduğuma inanıyorum. Harbiye’de milli mücadele ve siyasi tarih okuduk; tartıştık. Bu ülkenin nasıl, ne zorluklarla bize emanet edildiğini öğrendik. Gazi M.Kemal ATATÜRK ve değerli arkadaşlarının (mekânları Cennet, ruhları şad olsun) kurtuluş savaşı ve sonrasının yüce TÜRK MİLLETİNİN, milli şuur ile nasıl yolunu açtığını öğrendik. “Keşke Yunanlılar galip gelseydi” diyen zihniyetin hâlâ nasıl baştacı edildiğini gördükçe kahrolduk. Teğmenliğimden beri çok şükür namazını kılan ve bunu açıkça yapan ve Erzurum Meydan Komutanlığı yaptığımda, birliğimde mescit açan biriyim. O zaman Milli Eğitim Müdürü olan değerli Kardeşim Fevzi BUDAK hocamın desteği ile de Lojmanlara İLKÖĞRETİM OKULU’NUN yapılmasına vesile olan biri olarak, Ülkeme hizmet verdim; şükür olsun. Rahmetli Yusuf kardeşim de ziyaretime geldiğinde o mescitte beraber namaz kıldığımızda çok mutlu olmuştu. Ama bu yönetimi hiç onaylamıyorum. İnsanlarıdinden, imandan soğuttular. İnsanları Allah ile aldattılar.

İnanç ve milli şuurdan maalesef çok uzaklaştılar. Bir Müslüman Türk olarak çok üzgünüm…. Selâm ve saygılarımla.

Kendisinin bu notuna da şöyle bir not yazarak cevap verdim:

Sizi ve düşüncenizi, büyük amcam ve ailem sebebi ile anlamak konusunda, eğitimliyim fakat bir konuda sizinle ittifak etmemiz çok zor.

Oda, biz M.Kemal Paşa’nın düşünce ve devrimlerine şartlanmamış, ön fikirsiz ilmi açıdan yaklaşırken, siz ön fikirli ve duygusal yaklaşabiliyorsunuz; makul tenkitlere bile tahammül edemeyebiliyorsunuz.

Bunun dışında birçok konuda benzer düşünceler içinde olabileceğimizi tahmin ediyorum.

Mesela, İsmini zikretmeden ima ettiğiniz Kadir Mısıroğlu’nu Mekke’de yaşarken misafir etmiş yakından tanımış bir kişi olarak, naklettiğiniz sözü, muhaliflerinin çarpıttığı hali ile biliyorsunuz.

Alanında tek kaynak olan “Yunan Mezalimi” isimli kitabın yazarına böyle bir yalan İsnat edilmesi doğru olabilir mi? Kendi sesinden bunun doğru olmadığı YouTube’ daki videolarda da var. İsteyen bulup dinleyebilir.

Evet, Kadir Bey M.Kemal Paşanın devrimlerine karşı açık ve net tavrı olan bir insandı. Bu konuda ifrat içinde olduğu da söylenebilir. Ama söylemediği bir sözü ona isnat etmeye de gerek var mı? O söylediğini açık ve net söylemekten çekinmeyen bir insandı.

Size ibretlik bir hatıramı da yazmak isterim:

1980 ihtilalinde yurt dışında olmama rağmen, izine geldiğimde, asılsız bir İhbar sebebi ile tutuklanmış ve 40 gün Paşa kapısı ceza evinde kalmıştım. Orada M.Kemal Paşanın koruma subaylığını yapmış, 1960 tan önce CHP yönetim kurulu üyesi olmuş, 1960 ihtilalini yapan subayların 6 danışmanından da birisi olan Aziz Şengün Bey ile 30 gün beraber koğuşarkadaşlığı yaptık. Emekli bir subay öldürmüş olması sebebi ile ceza almış ve 87 yaşında olmasına rağmen dinamik bir insan olmanın yanında Rizeli olması sebebi ile açık yürekli mert bir şahsiyet olarak yaşadıklarını samimi ve dürüst bir şekilde müzakere etme imkanıbulmuştuk. İnanır mısınız bilmem ama konuştuklarımızın % 90 ında mutabık kalabiliyorduk. Bunun tek sebebi yakından tanışıp samimi ve ilkeli konuşmamızdı.

Ben de M.Kemal Paşa’nın Harf devrimi yapmasını hatalı bulanlardanım. Millet bir günde okuryazar olmaktan çıkmış, bugün öz babamın yazdığını okuyabilen ailede tek kişi ben kalmışım. Bilmem siz babanızın veya dedenizin yazdığını okuyabiliyor musunuz?

Bu notuma yazdığı şu cevapla sözlerini noktaladı:

Özür dilerim değerli Hocam, son ifadelerinize katılmıyorum. Daha fazla birbirimizi üzmeyelim. Sizin doğrularınızla, benim doğrularım kesişmiyor. Üzgünüm, farklı kulvarlardayız. Yolunuz açık olsun…

Sağlık ve esenlikler dilerim….

Bende kendisine şu notla sözlerimi tamamladım:

Her meselede aynı düşünmemeyi ben normal kabul edip farklı düşünenleri anlayabilir; yazdıklarını söylediklerini okur ve dinleyebilirim; farklı düşünenleri üzmek gibi bir niyetim de asla olmaz. Siz nasıl isterseniz öyle olsun muhterem Albayım.

Benim görüşlerim M.Kemal Paşanın dostlarından bir kısmının da kabul ettiği görüş ve düşüncelerdir. Dilerseniz şu linklerdeki konuşmaları dinleyebilirsiniz.

1- Ünlü Piyanist Hüseyin Sermet Bey

2- Felsefeci Prof.Dr. Teoman Durali

3- Biyofizikçi Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu

https://youtube.com/shorts/_Xq7su_VwOw?feature=share
https://youtube.com/shorts/EvbZDs03dCA?feature=share

Ahmet Ziya İBRAHİMOĞLU
23.11.2022/ÜSKÜDAR

Bir müddet sonra Emekli Albay Hüseyin Akkaya Beye alttaki link adresinde olan yazımı gönderdim.

https://hamzali.org/wp-content/uploads/2022/11/KISASTA-SIZIN-ICIN-HAYAT-VARDIR.pdf

Bu makalemi okuduktan sonra bana şu notu👇yazdı.

S.A. Değerli Hocam..

Gönderdiğiniz iletiyi zevkle okudum … Kardeşimi çok seviyorum… Sizleri de benim kardeşim gibi görüyorum .. Gönül dünyamızın aynı olduğu kanaatindeyim .. Dünyevi meselelerde elbette farklı düşünüyor olabiliriz.. Ayşe SUCU hanımefendinin görüşlerini okuyor ve genelde de katılıyorum.. Emekli olduktan sonra daha fazla okuma ve inceleme fırsatınız oldu .. Yıllarca islâmı öğrenmeye ve anlamaya çalıştık ve savunmaya çalıştık… Ama günümüzde İslâm adına yapılan ve yaşanan uygulamaları görüce çileden çıkar olduk… Sizin gibi muhterem ve seçkin Müslümanları arayıp bulmak ise mucize gibi…

Çok sağolun… Aslında aynı kulvardayız.. Daha önceki ifademi lütfen mazur görün… Hayırlıakşamlar diliyorum…

28/11/2022

Hüseyin Akkaya