Diyarbakırlı Gencin İdamı ..

CHP nin KÜRTLERE BAKIŞ AÇISI
1925 yılında Diyarbakır’da görev yapan Şark İstiklal Mahkemesi başsavcısı Süreyya Özgeevren 1957 yılında Dünya Gazetesinde yayımladığı anılarında bir hadiseyi anlatır:

“Bir gün mahkemeye kara yağız, yiğit bir Kürt genci getirdiler. Hakimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler. Mahkemenin idam gerekçesi dehşet vericiydi: ‘Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına…’

Hemen o gece çocuğu götürüp astılar. Dağkapı’da Yalova adlı küçük bir otel vardı. Orada kalıyordum. Uyur uyumaz o Türkçe bilmeyen çocuk rüyama girerek boğazıma sarıldı ve Türkçe, “Niye beni bıraktın, beni idam ettirdin!?” diye tehdit etti. Sabaha kadar bu hal iki üç kere tekrarladı. Deliye dönmüştüm. Sabahleyin mahkemeye gittim ve hakim arkadaşlara dedim ki, ‘Birader, Türkçe bilmeyenleri asarsak tüm Diyarbakırlıları, hatta tüm Doğuluları asmamız lazım. Biz buraya suçluları cezalandırmaya geldik.’ Rüyada başıma gelenleri onlara anlattım. Mazhar Müfit ve öteki hakimler, ‘Sen karışma, bu bizim işimizdir,’ dediler. Ben de savcılığımı ileri sürdüm, aramızda münakaşa ağız kavgasına kadar ilerledi. Ben ve onlar şifre ile durumu Ankara’ya bildirdik.

Bir hafta sonra Başvekil İsmet İnönü’den şu telgrafı aldım: “Ahmet Süreyya Bey, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Başsavcısı… Gayemiz, Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyen ezilmesidir. Hakim arkadaşlarınla anlaş. Gözlerinden öperim.”

İsmet İnönü’nün Kürtlere bakışının resmi belgesidir bu telgraf metni.

Süreyya Özgeevren Anıları