Yangınlar ve Vasıflı İnsan Kaliteli Müslüman Eksikliği ..
Yangınlar ve Vasıflı İnsan Kaliteli Müslüman Eksikliği
Peşinen ifade edeyim, Mekke-i Mükerreme’de 10 yıl otel işletmeciliği yapmış, bu dönem içerisinde acı bir yangın olayı da yaşamış tecrübeli bir eğitimci olarak yazıyorum bu satırları.
Mekke-i Mükerreme’ye ilk defa rehber öğretmen olarak 1979 yılında gitmiş, daha sonra 1980 yılında, DİB da ilçe müftüsü iken, Başbakanlık oluru ile maaşlı mezun olarak Mekke Ümmül Kura Üniversitesine ihtisas için gönderilmemin akabinde 80 darbesi olmuş; yaşadığımız acı olaylar sebebi ile uzun yıllar Mekke’de kalmak zorunda kalmıştım. Üç çocukla gittiğim Mekke’de çocuk sayısı arttıkça ek gelir ihtiyacı doğmuş, çalışma zarureti hasıl olmuştu. Hem üniversite hem sosyal faaliyetler hem de ticari işlerimizi birlikte yürütmek benim için hiç de zor olmadı. Çünkü çok az insana nasip olan derecede anne baba duası almış, Ebu Hanife metodunu yaşama gayretini eksik etmemiş, ticaretin peşinde sürüklenmeden, ticaretimi dinimin hizmetinde kullanmak gaye ve hedeflerimden olmuştur. Rabbimden niyazım, rızkımı bana ticaretten vermesi, İslami hizmetlerden para almama sözümde beni muvaffak kılmasıydı. Hamdolsun Rabbim, hakkettiğimden çok fazlasını lütfetmiş, bana mahcubiyet yaşatmamıştır. Bu başarıyı, elime ilk aldığım, beynimin ilk tanıştığı kitap olan Kur’anı Kerim’i ezberlemiş olmama ve anne babamdan aldığım duaya borçluyum. Hiç bir ticari faaliyetimde kâr hırsı ile hareket etmedim; başarmayı ve dua almayı ana hedeflerim arasına koydum. Yüzbinin kişinin üzerinde Rahman Misafirine hizmet ettim; ihtilaflı ayrıldığımız insanların sayısı bir elin parmak sayısını geçmez. Bu ihtilaflarda da vicdan azabı duyan taraf olmamaya gayret ettim.
Bu mukaddimeyi, kendimden bahsetmek için değil, yazacaklarımın doğru değerlendirmeye vesile olması için yazdım. Şimdi esas konumuza gelecek olursak,
Mekke’deki talebeliğim esnasında mevsimlik Hac ve Umre rehberliği görevini sürdürürken çok geniş bir çevrem oluşmuştu. Hacca ve Umreye gelen Türkler otelin hem temiz olmasını, hem de ucuz ve yakın olmasını istiyordu.
Mekke’deki Türk arkadaşlarımızdan Müh. Celal Bilici Beyin inşaatını yaptığı, işçiliği düzgün her odasında banyo ve mutfak seti olan Haremin o günkü şartlarda avlu sınırına 750 metre (Bugün Harem avlusu içinde kalan bir bölge) mesafede bir bina görünce sahibi ile tanışmak zor olmadı; kolayca anlaşıp binayı 2005 yıllarında, 10 yıllık bir süre için kiraladım.
Maddi gücümün çok üzerinde kirası ve 83 odası olan bu binanın asma katına evimi taşıdım. Otelin her katında 10 odası olup, odaların çoğu dört kişinin rahat barınabileceği hacim ve genişlikte idi. İstişarelerden sonra o günkü şartlarda hiç bir otelde olmayan, çok özel ve güzel ikiz yatakları yurt dışından sipariş ederek getirttim. Duvardan duvara halı döşettirdim; en kaliteli çarşaflardan satın alıp beş yıldız standardında temizlik sağlamanın yanında lobi, yemekhane ve çamaşırhaneyi de sade fakat estetik şekilde düzenlettirdim. Haremi Şerif avlu sınırına 500 metreden fazla uzaklığı olan oteller yakın kabül edilmediği halde bizim Remel Otel Haremi Şerif avlu sınırına 750 metre uzaklıkta olmasına rağmen otelde konaklayanlar memnun oluyor; bize teşekkür ediyordu.
İlk yıl hac mevsimi yüzümüzü güldürdü; hem para hem dua kazandık. Her şey yolunda giderken otellerde duman dedektörü otomatik yangın söndürme, yağmurlama sistemi şartı getirildi. Burada bunun ne demek olduğunu anlatacak değilim fakat bir işletmeci olarak böyle bir sistemin masrafından çok, yan sıkıntılarını aşarak uygulama zorluğu yaşamaya başladım. Sözü uzatmak istemiyorum; her türlü zorluğa rağmen, mükemmeliyetçi yapım sebebi ile çok kısa zamanda istenen her şeyi, itina ile en güzel şekilde yaptırarak saat gibi çalışan bir sistem oluşturdum. Bu sistem en küçük hatayı bile affetmiyor; odalarda sigara içilmesi durumunda bile yangın alarmı çalıyor; nöbetçi arkadaşlar koşarak gidip gereğini yapmak veya yaptırmak zorunda kalıyordu. Sık sık, koridor ve odalardaki mutfak setleri yerine odaların içinde kullanılan su ısıtıcı kettle veya sigara içilmesi sebebi ile duman dedektörleri alarmın çalmasına yol açıyordu. Otelde görevli ve nöbetçi arkadaşlar, bir müddet sonra sık sık çalan bu alarm sesinden rahatsızlık duymaya başlayınca, alarmın sesini kısmışlar. Tabi benim bu durumdan haberim olmadı.
Mekke’deki otellerin 3 yoğun mevsimi olur; birincisi ve en yoğun mevsim Hac mevsimidir. İkinci yoğun mevsim Ramazan ve üçüncüsü de sömestri tatili olan mevsimdir. Bu üç mevsimde oteller ful dolu olur.
2012 yılı Ramazan ayı olsa gerek, Otelimiz ful dolu. Yolcuların çoğu gündüzleri Haremi Şerifde oluyor; bazıları namazı kılıp otele dönüyordu. Yolcularımızdan biri su ısıtıcı kittle’ı her koridor ve odada mutfak seti olmasına rağmen, odanın içinde halının üzerine koyup ceryan pirizine takarak namaza gidiyor. Cihaz bozuk olsa gerek ki kittle halıyı yakıyor ve halı alev alarak yanmaya başlıyor. Yangın alarmı devreye giriyor fakat alarm zilinin sesi kapalı olduğu için nöbetçi durumdan haberdar olamıyor; oda iyice yanmaya başlayıp duman katı kaplayınca görevliler ancak durumu farkedebiliyor. Hemen itfaiye teşkilatına haber veriliyor; gelen ekip dumanların kapladığı katlardaki bütün odaların kapısını balta ile kırıp açarak yangının ilk çıktığı odayı buluyor ve yangını söndürüyorlar. Otel yerleşime kapatılıyor. Gelen yolcuların otele girişine müsaade edilmiyor. Aslında zayiat sadece bir katta olmasına rağmen oteli boşaltmak zorunda kalıyoruz.
83 odada konaklayan takriben 250 kişiye acilen otel bulmak zorunda kalıyoruz. Otel bulma, yolcuları taşıyıp yerleştirme, çektiğimiz maddi ve manevi sıkıntıları burada anlatacak değilim. Ama iki hususu özellikle zikredip vurgulamak isterim. Birincisi, vasıflı insanların yetişmesine gerekli ihtimamın gösterilmemesi sebebiyle vasıflı elamanların çok azalması, yetersiz hale gelmesi, aynı zamanda insani ve İslami değerlerden uzaklaşıp kazanç hırsının yaygınlaşması, alınteri dökmeden kazanma anlayışının yaygın hale gelmesine yol açması, ikincisi, Ahlaksızlığın sınırsız yaşanabildiği toplumlarda sadece maddi ve teknolojik imkanlarla emniyet ve güvenliğin, asayiş ve huzurun sağlanmasının zannedildiği kadar kolay olmaması, hatta bazen mümkün olmamasıdır.
Sorumluluk duygusu, edep ahlak, nizam intizam, milli ve dini şuur çok ciddi bir eğitim işidir.
Türkiye’nin iki yüz yıllık geçmişinde, batı hayranlığı ile başlayan bozulma, ittihatçı ve Kamalist anlayışla ahlaksızlık ve sorumsuzluğa dönüşmüştür. Ahlaksızlık ve sorumsuzluğun yaygın olduğu toplumlarda, batıl da olsa, eğitime ve alışkanlığa dayalı oturmuş bir sisteminiz de yoksa, sıkıntılarla boğuşmaktan iki yakanız bir araya gelmez, dünyanız harap olur. Bizim batı hayranlığımız bile kör bir hayranlık olup şekille sınırlı kalmıştır. Disiplinli bir eğitim, teknolojik bir sistem alışkanlığı bile oluşturamadık. Çünkü çıkış noktamızda ne milli ne de dini bir hedefimiz olmadığı gibi ihlas ve samimiyette yoktur; olmadı. Batıda olmayan din düşmanlığı bizde İslam düşmanlığı olarak uygulanıp dayatılmıştır. İslama düşman ettiğimiz topluluklara yeni bir alternatif de sunamadık; müslümanlıktan uzaklaştırdık fakat Hiristiyan da yapamadık. İttihatçılığı, Kamalizmi ikame etmeye çalıştık ama bu düşüncenin insani değerleri de olmadığı için hiç bir şey olamadık. Batılılar kadar bile maddi başarı elde dddmedik. Şimdi batı bataklıkta debelenip dururken biz ne yapacağımıza bile karar vermekte ittifak edemiyoruz.
Batılı ülkelerde ilkokuldan itibaren kabiliyetler istikametinde bir eğitim verme anlayışı var. Sistem alışkanlık kazanmaya elverişli, toplum değerleri ile idari sistem arasında bir çatışma yok. Toplumdaki zeka ve kabiliyet nisbeti bizden yüksek olmamasına rağmen, nizam ve intizamları sayesinde üretim kabiliyetleri ve maddi standartları bizden yüksek olabiliyor. Son Şeyhülİslamımız Mustafa Sabri efendinin ifadesi ile “Nizamlı batıl, nizamsız Hakka galip gelir.” الحق بلا نظام يغلبه الباطل بنظام
Ülkemiz bu açıdan büyük bir yangına muhatap olmanın talihsizliğini yaşadı, yaşıyor. Bu büyük yangını başlatıp yayanlarla hesaplaşmadan, bu yangını söndürüp gerekli tedbirleri almadan, otel ve orman yangınları önlemeyi başarmamız pek kolay görünmüyor. Suçu kabül eden olmadığı gibi suçludan hesap sorabilecek durumda bile değiliz. Vasıflı insanımız çok az, kaliteli müslümanımız da yok demiyorum ama yetersiz. Böyle bir ortamda başarılı olmak hiç de kolay değil. Küçük çaplı işletmeler için bile aradığımız vasıflı elamanları bulamıyoruz. Dini teşkilat ve kurumlarımızda dahi kaliteli müslümanların niteliği ve sayısı yeterli ve tatmin edici değil. Kiminle neyi, nasıl başaracağız?
Bizim Mekke’deki otelimizi yakan yolcumuzdan bırakınız hesap sorabilmeyi, bizden helallik isteyen bile olmadı. Benim mükemmeliyetçi yapım, her türlü teknik imkanı oluşturma gayretim bile yangını önlemeye yeterli olamadı. Vasıflı insan olmadan teknolojinin varlığı da yeterli olamayabiliyor. O sene ben 1,5 milyon Riyal maddi zarar çektim. Sorumluluk sahibi olmayan vasıfsız insanların, kalitesiz müslümanların faturasını daha ne kadar ödeyeceğiz bilemem ama Ülke yangını gibi otel ve orman yangınları engellemek için bile uzun vadeli kaliteli bir eğitime ihtiyacımız vardır. Vasıflı insan, kaliteli müslüman yetiştirmek zorundayız; gerisi lafı güzaftır vesselam.
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
09.02.2025 Üsküdar
الإنسان المؤهل، المسلم المتميز
أود أن أوضح مسبقًا أنني أكتب هذه السطور بصفتي مربيًا ذو خبرة، سبق له أن أدار فندقًا في مكة المكرمة لمدة عشر سنوات، وعاش خلالها تجربة حريق أليمة.
لقد زرت مكة المكرمة لأول مرة عام 1979 بصفتي معلمًا مرشدًا، ثم في عام 1980، بينما كنت مفتيا في رئاسة الشؤون الدينية، تم إرسالي إلى جامعة أم القرى في مكة المكرمة بقرار من رئاسة الوزراء لإتمام تخصصي، وذلك براتب مستمر. بعد ذلك بفترة قصيرة، وقع انقلاب عام 1980، وبسبب الأحداث المؤلمة التي شهدناها، اضطررت للبقاء في مكة لسنوات طويلة. كنت قد ذهبت إلى هناك مع ثلاثة أطفال، لكن مع مرور الوقت زاد عددهم، مما جعل الحاجة إلى دخل إضافي أمرًا ضروريًا، واضطررت إلى العمل. ومع ذلك، لم يكن من الصعب عليَّ التوفيق بين الجامعة والأنشطة الاجتماعية وأعمالي التجارية. فقد كنت من القلائل الذين نالوا دعاء الوالدين بصدق، وحاولت أن أعيش وفق منهج الإمام أبي حنيفة، ولم أجعل التجارة تجرّني خلفها، بل سعيت لجعلها في خدمة ديني. كان رجائي من الله أن يرزقني من التجارة، وأن يوفقني للالتزام بوعدي بعدم تلقي المال من الخدمات الإسلامية. والحمد لله، فقد أنعم عليَّ بأكثر مما استحق، ولم يجعلني أشعر بالخجل أبدًا.
أدين بهذا النجاح لحفظي القرآن الكريم منذ صغري، وللدعاء الذي تلقيته من والديّ. لم أتحرك يومًا بدافع الطمع في أي نشاط تجاري، بل جعلت النجاح ونيل الدعاء من الناس من بين أهدافي الرئيسية. خلال مسيرتي، خدمت أكثر من مئة ألف من ضيوف الرحمن، ولم يكن هناك سوى عدد قليل جدًا من الخلافات، لا يتجاوز عددها أصابع اليد الواحدة. وحتى في تلك الخلافات، حرصت على ألا أكون الطرف الذي يشعر بالندم.
لم أكتب هذه المقدمة لأتحدث عن نفسي، بل لأجعل القارئ يدرك أن ما سأذكره لاحقًا مبنيّ على تجربة واقعية.
مدخل إلى العمل الفندقي في مكة المكرمة
أثناء فترة دراستي في مكة، كنت أعمل موسميًا كمرشد للحج والعمرة، مما مكّنني من بناء شبكة واسعة من العلاقات. كان الحجاج والمعتمرون القادمون من تركيا يبحثون عن فنادق نظيفة، وفي الوقت نفسه، قريبة وبأسعار مناسبة.
وفي تلك الفترة، شاهدت مبنى بناه المهندس “جلال بيليجي” في مكة، حيث كان البناء متينًا، والغرف مجهزة بحمامات ومطابخ صغيرة. كان يبعد عن حدود ساحة الحرم آنذاك 750 مترًا (وهو اليوم داخل نطاق الساحة الموسعة). لم يكن من الصعب عليَّ التعرف على مالك المبنى، فتواصلت معه بسهولة، واتفقنا على استئجار المبنى لمدة عشر سنوات، وكان ذلك في أوائل عام 2005.
كان الإيجار مرتفعًا جدًا مقارنة بإمكانياتي، وكان المبنى يضم 83 غرفة. نقلت سكني إلى الطابق العلوي من الفندق، حيث كان في كل طابق عشر غرف، وكانت معظم الغرف بمساحات مناسبة لاستيعاب أربعة أشخاص براحة. بعد استشارات متعددة، قررت توفير أسرّة مزدوجة خاصة، لم تكن متاحة في أي فندق آخر آنذاك، وطلبت استيرادها من الخارج. قمت بتغطية الأرضيات بسجاد فاخر، واشتريت أفضل أنواع الأغطية لضمان معايير النظافة الفندقية الراقية، كما صممت بهو الفندق، وقاعة الطعام، والمغسلة بطريقة بسيطة لكن أنيقة. رغم أن الفنادق التي كانت تبعد عن الحرم أكثر من 500 متر لم تكن تُعتبر قريبة، إلا أن ضيوف فندق “رُمل” كانوا راضين عن الخدمات، ويعبرون عن امتنانهم.
حققنا نجاحًا كبيرًا في موسم الحج الأول، حيث كسبنا المال والدعاء في آن واحد. لكن مع مرور الوقت، فُرضت شروط جديدة على الفنادق، مثل ضرورة تركيب أجهزة كشف الدخان وأنظمة الإطفاء التلقائي (الرش الآلي). ورغم أنني لا أريد الخوض في تفاصيل هذا الأمر، إلا أنني، بصفتي صاحب عمل، واجهت صعوبات كبيرة في التطبيق، ليس من حيث التكلفة فحسب، بل أيضًا بسبب التحديات الفنية والإدارية. ومع ذلك، وبفضل حرصي على الدقة والكمال، تمكنت خلال فترة قصيرة من تنفيذ كل المتطلبات بأفضل طريقة، وأعددت نظامًا يعمل بكفاءة عالية.
كان هذا النظام صارمًا للغاية، لدرجة أنه في حال التدخين داخل الغرف، كانت أجهزة الإنذار تطلق صفاراتها فورًا، مما يستدعي تدخل الموظفين لاتخاذ الإجراءات اللازمة. لكن مع مرور الوقت، بدأ بعض العاملين في الفندق يشعرون بالضيق من الإنذارات المتكررة الناجمة عن التدخين أو استخدام الغلايات الكهربائية داخل الغرف، فقاموا بكتم صوت الإنذار دون علمي.
الحريق بالفندق وأسبابه
هناك ثلاثة مواسم رئيسية تشهد ازدحامًا شديدًا في فنادق مكة: موسم الحج، شهر رمضان، وموسم الإجازات الشتوية. وخلال رمضان عام 2012، كان فندقنا ممتلئًا بالكامل. كان معظم النزلاء يقضون أوقاتهم في الحرم، بينما يعود بعضهم بعد الصلاة إلى الفندق.
أحد النزلاء، رغم وجود مطبخ صغير في كل غرفة، وضع غلاية كهربائية على السجادة داخل غرفته، وقام بتشغيلها ثم غادر إلى الصلاة. يبدو أن الجهاز كان معطوبًا، ما أدى إلى اشتعال النيران في السجادة، ثم انتشر الحريق في الغرفة. انطلقت أجهزة الإنذار، لكن بسبب كتم صوتها مسبقًا، لم يدرك العاملون الأمر إلا بعد امتلاء الطابق بالدخان.
حين وصلت فرق الإطفاء، اضطرت إلى كسر أبواب جميع الغرف في الطوابق المتضررة حتى تمكنت من تحديد مصدر الحريق وإخماده. وعلى الرغم من أن الحريق لم يؤثر إلا على طابق واحد، كان علينا إخلاء الفندق بالكامل.
دروس مستفادة: الحاجة إلى الإنسان المؤهل والمسلم المتميز
كان عليّ تأمين فنادق بديلة بشكل عاجل لنحو 250 نزيلًا، وتحمل الخسائر المالية الكبيرة التي بلغت نحو 1.5 مليون ريال. لكن الأمر الأكثر أهمية كان استنتاجي لحقيقتين رئيسيتين:
1. بسبب عدم الاهتمام بتنشئة الأشخاص ذوي الكفاءة، أصبح العثور على عمالة مؤهلة أمرًا صعبًا للغاية، كما تضاءلت القيم الإنسانية والإسلامية، وانتشر الجشع وسعي البعض إلى الربح السريع دون بذل جهد حقيقي.
2. في المجتمعات التي تعيش انحلالًا أخلاقيًا، لا يمكن ضمان الأمن والسلام بمجرد الاعتماد على الوسائل المادية والتكنولوجية. بل إن الأمر يتطلب تربية عميقة على المسؤولية والانضباط والقيم الدينية والوطنية.
لقد مرّت بلادنا بانحراف أخلاقي امتد لأكثر من قرنين، بدأ بالإعجاب الأعمى بالغرب، ثم تفاقم مع الفكر الاتحادي والكمالي ليؤدي إلى الفساد وانعدام المسؤولية. لا يمكن لمجتمع بلا قيم أخلاقية راسخة أن يحقق أي تقدم حقيقي، حتى لو تبنّى بعض الأنظمة الغربية شكلًا.
خلاصة القول، لا يمكننا إطفاء حرائق الأوطان ولا حتى حرائق الفنادق والغابات دون بناء نظام تعليمي قوي. نحن بحاجة ماسة إلى تأهيل الإنسان المسلم ليكون متميزًا، فبدون ذلك، كل الجهود الأخرى مجرد كلام لا طائل منه.
أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
٩ فبراير ٢٠٢٥م أوسكودار