Bir Küçük Türkiye İdeali, Kemalizm!

Av. Ömer Faruk Uysal Yazdı

Avukat Ömer Faruk Uysal, “Bir Küçük Türkiye İdeali; Kemalizm!” başlıklı köşe yazısında, Kemalizm’in tarih sahnesine nasıl çıktığını ve bu ideolojinin Türkiye üzerindeki etkilerini çarpıcı bir şekilde ele aldı.

Bir Küçük Türkiye İdeali; Kemalizm!

Kemalizm, Atatürk’ün mirasçısı olma iddiasındaki bazı kimselerin, o öldükten sonra ortaya attıkları veya geliştirdikleri bir düşüncedir! Mirasçılık iddia edenler elbette mirastan en büyük payı almak ve mirası temellük etmek isterler! Yani Mustafa Kemal’in, sultanlarda dahi olmayan sultasını, mutlak otoritesini, kullanmak, faydalanmak, isteyenlere Kemalist diyoruz! Maddi mirası demiyoruz. İş Bankası hisseleri ve yönetimi zaten CHP’de. Savarona yatı, AOÇ ve bir çok emlak çok şükür devlette!

İsmet İnönü, gazinin genel kabul gören, itiraz olunmayan, tek varisiydi. Tek parti mirasını, koyu bir diktatörlüğü, sorunsuz sürdürebildi. 1950 DP iktidarına kadar, Türkiyenin hem özgürlükler hem de ekonomik kalkınma bakımından en karanlık dönemidir.

İnönü, “Atatürk lider de biz neciyiz” mantığıyla Atatürk’ü öne çıkarmadığı gibi, bilakis onu bastırıp, kendi tek adamlığını, mutlak hakimiyetini öne çıkardı ve vurguladı.

Para ve pullara gazinin yerine kendi resimlerini bastırdı. Devlet dairelerine kendi fotoğraflarını astırdı. Kendi heykellerini yaptırdı. Atatürk’ün 1938’de ölümünden sonra, 15 yıl bir mezarı olmadı, mumyalanmış naaşı etnografya müzesinde, bir müze objesi gibi bekletildi. Ancak DP iktidarı zamanında, 1953’te Anıtkabir’e taşınabildi!

İnönü başında, artık ölmüş bir liderin gölgesi olsun, mutlak otoritesini sınırlasın istemezken, DP ise yapılabilecek bir askeri darbeye karşı, Atatürk’ün geçmişte kalan otoritesinden medet umuyordu. Aktüel, somut bir siyasi rakip, İnönüye karşı, Atatürk’ü sahneye çıkarıyorlardı. Kemalizm tarih sahnesine böyle böyle çıkacaktı.

Fakat 27 Mayısta, ABD ve Batı destekli askeri cunta, DP’nin bu tedbirini yemedi. Ölmüş bir orgeneral’e karşı, yaşayan bir orgeneral’i, İnönü’yü, komutanları saydılar. Rasyonel eğitimden geçmiş zabitan, bir ölünün değil, dirinin otoritesine itibar ettiler. Çünkü asker dediğin, somut, güncel emirlerle iş görür.

Öyle olmakla beraber darbeciler, güncel, müşahhas, bir CHP ve komutanları İnönüden başka, Kemalizm ideolojisininden de meşruiyet alabileceklerini keşfettiler. Zira kanlı bir askeri darbe yenir-yutulur bir ihanet, kolay sindirilebilir lokma değildir. Darbelere Atatürkçü bir kılıf giydirmek çok kullanışlıdır çünkü.

Şu özet tarihçeden de anlaşılabileceği gibi, Kemalizm Atatürk’ün yazıp çizdiği, sağlığında 1921 veya 1924 anayasasına koyduğu bir teori, ideoloji veya felsefe değildir. Mustafa Kemal zaten son derece pratik ve pragmatik bir şahsiyettir. O sebeple, bir Osmanlı paşası olarak devletin kendine verdiği istiklal harbi organizasyonu ve TBMM nin açılışında ve mutlak iktidarı sağladığı 1923’ten sonraki görünümü çok farklıdır. Farklı zamanlarda çok farklı Mustafa Kemaller görmekteyiz.

Kemalizmin kitabını Moiz Kohen Tekinalp adlı bir Yahudi yazmış ve ideoloji görünümü vermiştir. Türklerin atasının kitabını bir Yahudi mi yazar? Son tahlilde Türkçü bir ideoloji sayılan Kemalizm, Siyonist bir Yahudi eli ürünü mü olmalıdır? Veya Türk Dil Kurumu için en uygun patron, Ermeni Agop Dilaçar mıdır?

Görüldüğü gibi, Kemalizm iç siyasette taraflardan bazılarının tereke temellüküne çalıştığı, bazılarının suçlandığı, bazılarının darbelerde meşruiyet sebebi olarak, bazılarının da siyasi iktidar talebinin unsuru olarak kullandığı bir politik malzemeden ibarettir!

Ebedi şefin yerini alan, milli şef İnönü ve partisi CHP’nin bile unutturmaya çalıştığı, DP’nin de, komutanları İnönü’ye karşı TSK ‘dan destek aradığı bir politik unsurdur.

Mustafa Kemalin zihni ve eli ürünü olmayan muhayyel Kemalizm ideolojisi, uzun ve şaibeli süreçler sonunda ilk defa 1961 ve daha çok da 1982 faşist darbeler ürünü olan anayasalarla resmi bir ideoloji hüviyetine büründürülmüştür. Atatürk’ün akıl etmediğini, ABD azmettiricisi darbelerle anayasa yapan cuntacı generaller akıl etmiş ve Atatürk’ün mirasçısıyız diyerek ABD emellerine hizmet etmişlerdir!

Bir Yahudinin yazmış olduğu veya tamamen muhayyel Kemalizmin bazı özellikleri şunlardır; iddiasız, küçük, tarihteki muazzam başarı ve zaferlerinden özür dileyici, güdük, edilgen, savunmacı, apolojik bir mahiyettedir.

Mesela Batılıların defalarca denediği Haçlı seferlerini boğan Selçuklu ve Hilafet ile İslam ümmetinin liderliğini, hamiliğini, abiliğini yapan Osmanlı’dan nefret edilir! Emperyalist, sömürgeci, İngiliz, Fransız, Rus düşmanlığının aynısı hatta daha fazlası, Selçuklu, Osmanlı ve tüm ecdada karşı yapılır. Batıya, bilhassa İngiliz ve Fransıza, büyük hayranlık duyulur, atalarımızın onlara çıkardığı zorluklardan ötürü özür dilenir! Onların emperyal, büyük, muktedir politikalarına değil ama! Şapkasına, papyon ve kuyruklu smokinine, hicret yerine miladı esas alan takvimine, alfabesine, hukukuna, müziğine, çorabına, yeleğine, alafrangalıklarına hayranlık duyulur!

Aslında Hristiyan Frenk’e karşı Müslüman olmaktan ötürü özür dilenir. Biz milletlerarası siyasette artık rakibiniz değil, yardımcınız ve taabiiniziz. Bizi doğulu, Asyalı, ortadoğulu, Müslüman ve Türk saymayınız. Filistin ve Gazzeli Müslümanları soykırıma mı tabi tutacaksınız? Tabiki biz Siyonizmden yanayız. Terörist kadın, çoluk-çocuk, hasta, yaşlılara merhamet edecek değiliz! Cami, okul, Kilise, hastane ve evleri insanların başına yıkabilirsiniz!

Küçük, etkisiz Türkiye psikolojisine kapılma ve tarihi büyük misyonundan öyle bir nefret var ki, Libya’da, Azerbaycan’da, Suriye’de, Afrika’da, Filistin’de ne işimiz varla başlıyor; köprülere, havaalanlarına, milli harp sanayi harikalarına, şehir hastanelerine ne lüzum varlara geliyorlar! Biz Akpartiye ve her yaptığına mecburen karşıyız mı diyorsunuz? Peki AP’nin yaptığı ilk boğaz köprüsüne niye amansız muhalefet ettiniz? Şimdi iki köprü, Marmaray, Avrasya tüneline rağmen ihtiyac giderilemedi! Keban barajı için, “bu kadar elektriği toprağa mı vereceksiniz” itirazı! Nasıl oluyor da, bir Batı medeniyeti hayranlığından, medeniyet düşmanlığına geçiyorsunuz? Bir konuda, tek bir konuda olsun, hayırhah bir adımı desteklemeseniz de, muhalefet etmeseniz!

“Haddimizi bilelim”, “Biz adam olmayız”, “Ayranımız yok içmeye…” lakırdılarını ne büyük bir özgüvenle, cüretle, sarfediyorsunuz!

“Doğuda lokomotif olacağımıza, Batıda son vagon olalım”a ne kadar da heveslisiniz! Gezi vandallığınız sırasında medeniyet kırıcılığınızı gözlerimize soktunuz da, muasır medeniyetler seviyesine nasıl çıkmayı düşünüyorsunuz? Hala orada mısınız? “Zulüm 1453’te mi başladı gerçekten!” Şu aziz millete ve bu mübarek topraklara hiç mi aidiyet duymuyorsunuz?

Nasıl bir Türkçü ve Ulusalcısınız? İstisnasız her ihtilafta ve TC operasyonunda, Ermenistan, PKK, FETÖ, ABD, Siyonizm yanında hizalanıyorsunuz? Nasıl bir ulusçuluk ki, Müslüman Arap’a karşı kibirli, etken, saygısız; Hristiyan Frenk’e karşı alçak gönüllü, edilgen ve hürmetkarsınız?

Saplantılı küçük Türkiye ideolojinizi büyük Türkiye idealinin prangaları yapmak sizi gerçekten iyi mi hissettiriyor? Kim “Büyük Türkiye” diyecek olsa, karşısına dikilip itiraz; bir de “Böyyük Türkiye” diye alay etmekten kendinizi alamıyor musunuz? Türkiyenin başarılarına üzülüyor, başarısızlıklarına seviniyorsunuz!

Hayırhah muazzam projeleri geçtik, tüm darbeleri heyecanla bekliyor, destekliyorsunuz. 15 Temmuz kanlı Fetöcü darbesini dahi Kemalist bir darbe gibi alkışladınız! Allah korusun, yeni bir darbeye kalkışsalar, yine hevesle destekleyeceğinizden eminiz. Türkiyeyle ve bu aziz milletle derdiniz nedir? 1923’ten beri 100 yıldır, serbest seçimler 1950’den beri 73 yıldır seçim kazanamamak olabilir mi? Peki millet size niye asla güvenmiyor ve emaneti teslim etmiyor? Halk küçük Türkiye değil de büyük Türkiye istiyor olabilir mi?

Misak-ı Milli’ye, yani milli yemin’e bağlı mısınız? Küçük Türkiye ideolojisiyle bu nasıl olacak? Muasır medeniyetin bütün araç ve mekanizmalarına karşı çıkıyor, üstelik bir de alay ediyorsunuz! Sahi bu işler; heykel, festival, balo ve konserlerle olabilecek işler mi? Winston Churchill; “Türkiye kurursa sulayın, büyürse budayın” diyor. Budama işini size mi verdiler? Bütün ufkunuz bundan ibaret mi?