Bosna Tahtında Bir Sudanlı ..

“Bosna Tahtında bir Sudanlı: Doğu Avrupa’da Şeyhülislam Fâtih Ali Hasaneyn’in Hayatından Kesitler”

Birçok kişi Fâtih Ali Hasaneyn’in (Allah rahmet eylesin) karakterini tanıma fırsatı bulamamıştır. Kendisi uzun yıllar süren ağır hastalığın ardından, çoğunu hastanelerde ve reçeteli ilaçların yığınları arasında geçirdiği bir hayatın sonunda 19 Ağustos 2024 Pazartesi sabahı vefat etmiştir. O’nun meclisine girdiğinizde, ister sıvı ister katı olsun, oksijen veya serumlar gibi ilaçlardan birine takılmamanız mümkün değildi.

Onu ilk olarak 90’lı yıllarda tanıdım. Ona ulaşmak zordu çünkü Aliya İzzetbegoviç’in özel danışmanıydı ve Bosna Başkan Yardımcılığına kadar yükselmişti. İzzetbegoviç hapse girdiğinde fiilen başkanlığı üstlenmiş ve Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Bosna Savaşı’nda etkili liderlerden biri olmuştur. Mütevazı bir şekilde, Allah’ın izniyle Avrupa’da ilk İslami cumhuriyetini kuran en önemli kişilerden biri olduğunu gururla ifade ederdi.

Şeyh Fâtih, 1946 yılında Sudan’ın Senar eyaletinde Karkuc’da doğdu. Şerif bir Mağrip ailesinden gelen şeyh, kökenleri büyük tasavvuf âlimi Ahmed Zarruk’a dayanıyordu. Sudan’da Mağriplilerin şeyhiydi ve bu ülkedeki en ünlü âlimleri hakkında bir ansiklopedi yazdı. Bunun ötesinde, çevresindeki seçkinler dışında pek tanınmasa da bir tasavvuf şeyhiydi ve müridleri tarafından çok saygı görürdü. Kendine ait olan ve dostlarına dağıttığı zikirlere sahipti.

Şeyh Fâtih, olağanüstü bir devlet adamıydı; keskin bir görüşe, büyük bir ihtiyat ve cesarete, geniş ilişkilere ve güçlü bir nüfuza sahipti. Bu özellikler, onun eski deneyimlerinden ve içinde bulunduğu şartlardan geliyordu. Türk-Sudan Dostluk Derneği’nde yöneticilik yaptığım zamanlar, onunla her gün görüştüğümde, bana deneyimlerini detaylı bir şekilde anlatmayı severdi. Bu dernek, sıradan bir dernek değildi; neredeyse Sudan-Türkiye ilişkilerinin birçok yönünü yöneten siyasi bir konsey gibiydi.

Şeyh Fâtih’in Yugoslavya ile ilişkisi, 60’ların ortasında Belgrad Üniversitesi’nde tıp okumak için burs kazandığında başladı. Bu dönemde Sudan İslam Hareketi’ne de dâhil olmaya başlamıştı. Yola çıkmadan önce, çok sevdiği ve görüşlerine güvendiği hocası Dr. Hasan el-Turabi’den de hayır duasını almıştı (Allah rahmet eylesin). Orada, kimliklerini asimile olmaktan korumak için uğraşan bir grup Yugoslav Müslüman gençle tanıştı. Bu gençler arasında Aliya İzzetbegoviç de vardı ve Şeyh Fâtih onlardan uzun uzadıya bahsetmişti.

Aliya İzzetbegoviç, Şeyh Fâtih’ten yaklaşık yirmi yaş büyüktü; buna rağmen aralarında sanki eski dostlarmış gibi güçlü bir bağ oluşmuştu. Şeyh, Dr. Turabi ve başkalarının yardımıyla Arap ve Körfez ülkeleriyle ilişkiler kurmuştu. O dönemde Kuveyt, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Avrupa’daki İslami faaliyetlerin en büyük destekçilerindendi.

Şeyh’in, Kur’an-ı Kerim’in anlamını birçok Doğu Avrupa dili, örneğin Yugoslavca, Rumence ve Bulgarca gibi dillere çevirme konusunda büyük bir rolü vardı. Bu çeviriler, Yugoslavya’da gizli matbaalarda basılıyor ve sınırdan kaçırılmaları zor olduğundan para karşılığında basılıyordu. Ayrıca, Şeyh Hasan el-Benna, Seyyid Kutub ve Ebu’l-A’la el-Mevdudi gibi isimlerin en önemli kitaplarının tercümelerini de yayımladı. Bu, Doğu Avrupa’da İslam’ın yeniden canlanmasında önemli bir rol oynadı.

Medya alanında ise, Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki Müslüman azınlıkların savaş ve zorluklarını İslam dünyasına aktaran Şahide dergisini çıkardı. 2016 yılında bu dergiyi yeniden çıkarmayı planladı ve bana ve diğer birkaç kişiye bu derginin yönetimini verdi. Biz de Hartum’da bu derginin iki sayısını yayımladık. Daha önce Belgrad’da çıkan Şikan dergisi ise, eski Yugoslavya’daki yabancı Müslüman öğrencilerin sesi niteliğindeydi.

Şeyh Fâtih, Doğu Avrupa’da İslami faaliyetlerin sürdürülmesi için siyasi bir zemin oluşturmanın gerekliliğine inanıyordu. Bu bağlamda, 1966 yılında Yugoslavya’da Müslüman Öğrenciler Birliği’ni kurmuş ve Doğu Avrupa’daki Müslüman öğrencileri bir araya getiren bir birlik oluşturmak için Yugoslavya’daki İslamcı arkadaşlarını ikna etmiştir. Ayrıca, Doğu Avrupa’daki İslami faaliyetlere destek sağlamak için Avusturya’da 1987 yılında Doğu Avrupa İslam Konseyi’ni kurdu.

Şeyh Fâtih, Doğu Avrupa toplumunu ve onun hassasiyetlerini anlamayı başardı; önceliklerini fark etti ve sıradan davetçilerin odaklandığı diğer ilgi alanlarına meyletmedi. Tıp fakültesinden mezun olduktan ve iç hastalıkları alanında çalıştıktan sonra bile, bu insanlarla olan ilişkisini kesmedi. Birleşik Arap Emirlikleri’nde çalışırken bile onlarla iletişim kurdu, onlara özel ilişkiler kurmanın yollarını açtı. Böylece, Avusturya’da Üçüncü Dünya Yardım Ajansı adında en büyük İslami yardım kuruluşlarından birini kurdu. Bu ajans, Avrupa’daki İslami cumhuriyetlerin kurulmasında büyük bir fon kaynağına dönüştü.

Bu ajansın tek faaliyeti insani yardım değildi; büyük bir davet, kültürel, sosyal ve sportif etkinlikler de organize ediyordu. Orta ve Doğu Avrupa’da İslam’ın yeniden canlanması için fiili bir liderlik merkezi haline gelmişti ve büyük bir mali güce sahipti. Bu da batılı ülkelerin ilk başta ajansı kendi topraklarında ağırlamalarına yol açtı, ancak daha sonra onun tehlikesini fark ettiler ve ajansı kovuşturmaya başladılar.

Şeyh Fâtih, başkanlar ve büyük liderlerle oturduğunda, o anın başkanı gibi davranırdı ve genellikle onlarla oturduğunda taleplerinin çoğunu yerine getirirdi. Bir keresinde, Rusya’dan 13 savaş uçağını Çeçenya’dan Bosna’ya Pakistan, BAE, Suudi Arabistan ve Sudan üzerinden Mısır’a geçiş yoluyla nasıl taşıdığını anlatmıştı. Bu ülkelerin hepsinin onayını nasıl aldığını, zekice ve dikkat çekici yollarla başardığını ve bazılarının hileli olmadığını anlatmıştı. Rusların eline geçmesin diye, bunların merhum Çeçen General Cevher Dudayev tarafından nasıl bağışlandığını da anlattı.

“Şeyh Fâtih’in Bosna’daki Büyük Başarısı”

Şeyh Fâtih’in Bosna’daki büyük başarısı, 1991 yılında Demokratik Eylem Partisi’ni (SDA) kurmasında ve 1993 yılında Viyana’da Bosna-Hersek için Uluslararası İnsan Hakları Konseyi’ni kurmasında görüldü. Bosna’da birçok hassas merkez ve kuruluşun kurucusu olarak, Bosna Savaşı’nın gerçek liderlerinden biriydi. Aliya İzzetbegoviç’in konumunu destekledi ve güçlendirdi, onunla birlikte küçük ve yeni kurulan cumhuriyetin tanınması için birçok ülkeye seyahat etti. Savaş öncesi tanınma sürecinde yaşadığı birçok acı ve ilginç durumu anlattı. Şeyh, yeni kurulan Bosna Cumhuriyeti’nin ilk vatandaşlarından biri oldu ve savaş süresince Başkan İzzetbegoviç ile birlikte kaldı, onunla şehirden şehre geçti ve savaş hikâyelerini anlattı. Bosnalıların Sırpların ve Hırvatların, Avrupa’nın tam desteğiyle yürüttüğü soykırım dalgalarına karşı ayakta durabilmeleri için askeri yardımların nasıl sağlandığını anlattı.

Savaş sona erdiğinde, Şeyh savaşın kurbanlarından biri oldu; Bosna vatandaşlığından çıkarılması ve Bosna’dan çıkarılması, onun serbest bırakılması karşılığında acı bir anlaşma sonucunda kararlaştırıldı. Aksi takdirde uzun süreli hapis cezasına çarptırılacaktı. Türkiye’ye döndü ve orada rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından karşılandı. Demirel ile birçok duygusal hikâyesi vardır ki bunlar ayrı bir günlüğü hak eder.

Şeyh Fâtih’in, Recep Tayyip Erdoğan ile olan ilişkisi 1980’lerin başlarına dayanır ve bu dönemin sonlarına doğru pekişmiştir. Erdoğan’ı, partisinin liderliği adaylığına itiraz etse bile belediye seçimlerine katılmaya teşvik edenlerden biriydi. Şeyh, bu hikâyelerin bazılarının Erdoğan’ın siyasi hayatını etkilememesi için anlatılmasından kaçınmıştır. Erdoğan, 2017 yılında Sudan’ı ziyaret ettiğinde, Şeyh Fâtih’in arabuluculuğu ile bu ziyareti gerçekleştirdi. Şeyh, Erdoğan’ın Suakin’den dönüşte geceleyin kendisini ziyaret etmesi için beni ve Furkan Radyosu müdürü Dr. Ayman Tayyip Sorur’u görevlendirdi. Bu ziyaret protokolde yer almıyordu, fakat Şeyh, bu özel toplantıya katılacak kişilerin isimlerini belirlememizi istemişti. Bu ziyarete dair birçok detayı ve önemini hatırlıyorum ve o dönemde bu ziyaret hakkında Facebook sayfamda yazdığım yazı ve fotoğraflar, o dönemde bu ziyareti anlatan tek kaynaktı ve diğer tüm kaynaklar o yazıdan esinlenmiştir.

2018 yılında Şeyh’in sağlığı kötüleştiğinde, Türkiye Cumhurbaşkanı özel bir uçakla Türkiye’ye nakledilmesini emretti ve Şeyh burada vefat etti (Allah rahmet eylesin).

Şeyh Fâtih sadece Bosna ve Doğu Avrupa ile sınırlı değildi. Filistin’deki rolleri hakkında söylenecek çok şey var; 1980’lerde Filistinli birçok kadroyu dünyanın çeşitli yerlerine gönderdi ve Allah izin verirse bu konuda ileride yazabiliriz. Ayrıca, Afrika meselelerine de açıktı. Afrikalı reformcular, davetçiler, resmi ve muhalif siyasi liderler sık sık ona gelir ve danışırlardı. Şeyh’in onlara nasıl yardım ettiğine dair birçok hikâye dinledik. Afganistan’da Sovyet işgali sırasında, Filipinler ve Tayland’daki rolleri hakkında da çok şey söyleyebiliriz. Şeyh, Sudan’da özellikle tarım sektöründe büyük projeler yürütmüş ve “Hasneyin” hayır kurumunu kurmuştur. Muhtaçlara yardım etme konusundaki cömertliğine ve sabrına bizzat şahit oldum. Şeyh ayrıca ülkesine fayda sağlayan özel dosyaları dar bir çerçevede yönetmede önemli roller oynamıştır.

Şeyh Fâtih bir doktor, edebiyatsever ve şiir düşkünüydü. Yugoslavca dilini çok iyi bilir ve etkisi altında kaldığı bazı edebi eserleri çevirirdi. Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’nın Osmanlı tarihine âşıktı. Beni, “Drina Köprüsü”, “Foça’ya Giden Yol”, “Şeytan Adası”, “Beyaz Zambak” gibi birçok kitabının düzeltilmesi ve eleştirilmesiyle görevlendirdi. Atalarının hayatını anlattığı “Mevlana Ahmed Zarruk’un Hayatı Üzerine Yıldırım Gibi Parlayan Işıklar” kitabını da yazmıştır. Aliya İzzetbegoviç’in anılarının çevirisindeki bazı yerleri ve çevirmenin anılar için seçtiği başlığı eleştiriyordu; bu konudaki görüşleri kendi yerine sahiptir. Allah, sevgili Şeyhimize ecirler yazsın ve ona geniş rahmet eylesin; sen çok bereketliydin, bu ümmete çok hizmet ettin ve Allah senin vesilenle birçok millet ve halkı kurtardı ve bugün hâlâ sana değer veriyorlar.

Dr. Osama el-Ashkar

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
24.08.2024 OF

Mütercimin Notu: 👇

1992 yılında Sudan’ı ziyaret etme fırsatı bulmuş; bu ziyaret esnasında devlet erkanı ile tanışma imkanımız olduğu gibi Rahmetli Hasan Türabi ile de yakından görüşüp tanışmıştık. Sudan’ın O günkü şartlarını dikkate alarak Türklerin orada yatırım yapmasının önemini idrak etmiş bir eğitimci olarak Türkiye’ye döndüğümüzde hem Sudan’ı tanıtma gayretinde bulunmuş hem de Sudan da yatırım yapmayı teşvik eden yazılar yazmış, konferanslar vermiştim. Yazılarımı okuyan, konuşmalarımı dinleyen bir gurup arkadaş Sudan’da yatırım yapmaya, fabrika kurmaya karar verip benim de aralarında olmamı ısrarla istemeleri sonucu oluşan ortaklıkta, rehberimiz ve ortağımız olan iki Sudanlıdan biri Dr.Fatih Hasaneyn Bey idi. Sudan Devleti bize ücretsiz fabrika arazisi tahsis edecek; biz de Makina parkurunu hazırlayıp kuruluşu ve işletmeyi gerçekleştirecektik. Türk ortaklar gurubu olarak bir yıl sürmedi; makinaları hazırlayıp ambalajlayarak bir müddet bekledikten sonra Sudan’a götürmeyi başardık. Fabrikayı kuracak ekip de makinalarla birlikte Sudan’a gitmişti. Ancak yer tahsisi yapılamadığı için uzun müddet makinalar ambalajında bekletildi. Türk ortaklar uzun süre beklemenin moral bozukluğu ile ortaklıktan ayrılmak isteyince çok endişelenmiş; yaptıkları ödemeleri iade edememe telaşına kapılmıştım. İşte o zaman iki Sudanlı ortağımızdan biri olan Dr.Fatih Hasaneyn ağabeyimizin asaleti, müsamahası ve tecrübesi imdadımıza yetişti. Ayrılmak isteyen bütün Türk ortakların hepsine masraflar dahil ödedikleri meblağların tamamını kuruşu kuruşuna iade ederek hisseleri devraldı ve hiç bir ortağın mağduriyet yaşamasına fırsat vermedi. Bu alicenaplığı, cömertliği ve anlayışı bizi ortakların yaşaması muhtemel sıkıntılardan kurtarmış oldu. İlerleyen yıllarda fabrika Sudanlılar tarafından kurulduğunu duydum ama yakından takip etme imkanım olmadı. Rabbimden değerli ağabeyimiz merhum Fatih Hasaneyn Beye rahmet ve mağfireti ile muamele etmesini, Firdevs cenneti ile mükafatlandırmasını, bizlere de cennette buluşma lütfunda bulunmasını niyaz ediyorum.
Ahmet Ziya İbrahimoğlu

Altta Linkini Verdiğim Yazıyı da Okumanızı Tavsiye Ederim:👇

سوداني على عرش البوسنة
“لمحات من حياة شيخ الإسلام في شرق أوروبا الفاتح علي حسنين”
لم يتح لكثيرين أن يتعرفوا شخصية الفاتح علي حسنين رحمه الله، والذي اختاره الله تعالى إلى جواره فجر الإثنين 19/8/2024 بعد سنوات طويلة من المرض الشديد قضى أكثرها في المستشفيات وبين أكوام الأدوية الموصوفة، حتى إنك إذا دخلت مجلسه فلابد أن تتعثر بواحدة منها سواء السائلة منها أو الجامدة أو الأوكسجين أو المحاليل المنصوبة.
أوّل ما عرفته كان في التسعينات، وكان الوصول إليه صعباً إذ كان مستشاراً خاصاً لعلي عزت بيجوفيتش، ووصل إلى منصب نائب الرئيس البوسنى، وتولى الرئاسة فعلياً بعد أن دخل بيجوفيتش السجن، وكان أحد القادة المؤثرين في الحرب البوسنية بعد تفكك الاتحاد اليوغوسلافي، وكان يفتخر بتواضع أنه أحد أهم الأشخاص الذين كتب الله على يدهم أن ينجزوا ميلاد أول جمهورية إسلامية في أوروبا.
ولد الشيخ الفاتح في كركوج بولاية سنار عام 1946 من عائلة ذات أصول مغاربية شريفة تعود في أصولها إلى الشيخ الصوفي الكبير أحمد زروق، وكان شيخاً للمغاربة في السودان، وقد أنجز موسوعة عن أشهر أعلامهم في هذا البلد، وكان فوق ذلك شيخاً صوفياً يجله أصحابه ومريدوه جداً ، ولكنه لم يشتهر بالتصوف إلا في أوساط النخبة القريبة منه، وكانت له أوراده التي كان يطبعها ويوزعها على أحبابه.
كان الشيخ الفاتح رجل دولة بامتياز، يمتلك رؤية ثاقبة، وحذراً شديداً، وجرأة متناهية، وعلاقات واسعة، ونفوذاً ممتداً ؛ وقد أتى له هذا الشيء من تجربته القديمة والظروف التي وضع فيها.
كان يحب أن يحدثني بتفاصيل كاملة عن تجربته يوم كنت لا أغيب عنه يوما عندما كنت في إدارة جمعية الصداقة السودانية التركية التي يرأسها، ولم تكن جمعية عادية بل كانت مجلساً سياسياً يكاد
يدير الكثير من جوانب العلاقة السودانية التركية بسبب وجود الشيخ الفاتح فيها، وبسبب وجود أشخاص ذوى نفوذ كبير فيها ؛

وكان الشيخ شديد العناية بهذه الجمعية ويكاد يص 2/5 لا بدأت علاقة الشيخ بيوغوسلافيا يوم نال منحة لدراسة الطب في جامعة بلغراد في منتصف الستينات، وكان في بداية تأطيره في الحركة الإسلامية السودانية، ونال قبل سفره مباركة أستاذه الذي يحبه ويثق برأيه الدكتور حسن الترابي رحمه الله، وهناك بدأت علاقته مع نفر من الشباب اليوغوسلافي المسلم الذين كانوا ينشطون في الحفاظ على هويتهم من الذوبان وعلى رأسهم علي عزت بيجوفيتش وأشخاص آخرين كانوا لا يقلون عنه حدثنا عنهم الشيخ الفاتح بإسهاب، وكانوا يتحركون في ظروف صعبة داخل المنظومة الشيوعية ذات القبضة الأمنية المشددة وكثيراً ما كان يتعرض للتحقيق والمساءلة والحبس المحدود.
كان علي عزت يكبر الشيخ الفاتح بنحو عشرين سنة، ومع ذلك فقد توطدت العلاقة بينهما كأنهما أصحاب ، وكان الشيخ واسطته للتعامل مع المشرق العربي والخليج العربي بعد أن فتح له الدكتور الترابي وغيره آفاق العلاقات هناك، وكانت الكويت والسعودة والإمارات آنذاك من أكبر داعمي النشاط الإسلامي في أوروبا.
كان للشيخ دور كبير في نشر ترجمة معاني القرآن لعدة لغات شرق أوروبية كاليوغوسلافية والرومانية والبلغارية، وكان يطبعها داخل يوغوسلافيا في مطابع سرية نظير المال لصعوبة التهريب عبر الحدود ونشر ترجمات عديدة لأهم كتب الشيخ البنا وسيد وأبي الأعلى المودودي وغيرهم، وقد كان لذلك الأمر دوره البارز في نهضة الإسلام في شرق أوروبا. وفي الجانب الإعلامي أصدر مجلة الشاهدة التي رصدت وقائع الحرب البوسنية ومعاناة الأقليات الإسلامية بالبلقان وأوروبا الشرقية ونقلت ذلك إلي العالم الإسلامي والعربي، وكان ينوي إعادة إصدارها عام 2016 وكلفني مع آخرين بتكليف إدارة تحرير لها، وبالفعل أصدرنا عدديين منها في الخرطوم؛ كما أصدر من قبل مجلة شيكان في بلغراد وكان بمثابة الصوت الوحيد للطلاب الأجانب الإسلاميين في يوغسلافيا السابقة اهتم الشيخ الفاتح بالعمل الطلابي الأكثر حيوية في شرق أوروبا، فأسس اتحاد الطلاب المسلمين بيوغسلافيا عام 1966م ، وأقنع زملاءه من الإسلاميين اليوغوسلاف بتأسيس اتحاد يجمع الطلاب المسلمين بشرق أوروبا بمدينة بلغراد في العام 1967م.

كان الشيخ الفاتح يؤمن بضرورة وجود حواضن سياسية للعمل الإسلامي في شرق أوروبا فتمكّن من جلب دعم كبير لتأسيس المجلس الإسلامي لشرق أوروبا في النمسا عام 587 / 3 فيه قيادات إسلامية من كل من بلغاريا، اليونان، رومانيا، الباليا، صربيا، البوسنة والهرسك، مقدونيا، كوسوفا، المجر، سلوفاكيا، التشيك، بولندا، ومولدافيا ؛ كما فتح الباب للمنظمات الإغاثية الإسلامية الكبيرة للعمل في شرق أوروبا مثل الندوة العالمية للشباب الإسلامي، وهيئة الإغاثة الإسلامية العالمية، والوكالة الإسلامية الإفريقية للإغاثة.
استطاع الشيخ الفاتح أن يفهم المجتمع الشرق أوروبي وخصوصيته، وأدرك أولوياته، ولم ينشغل بالاهتمامات الأخرى التي يركز عليها الدعاة العاديون، ولم تنقطع علاقته بهؤلاء الذين عاش معهم بعد تخرجه في كلية الطب واشتغاله بالطب الباطني، وظل أثناء عمله في الإمارات طبيبا يتواصل معهم، ويفتح لهم سبل العلاقات الخاصة، حتى أنشأ واحدة من أكبر المنظمات الإغاثية الإسلامية المعروفة باسم وكالة إغاثة العالم الثالث في النمسا، والتي استطاعت أن تتحوّل إلى ما يشبه الخزانة الكبيرة لتأسيس هذه الجمهوريات الإسلامية لاتساع مواردها التي بلغت عدة مليارات في بعض المراحل كما أخبرنا الشيخ؛ إذ كانت دول عربية وإسلامية كبيرة تجعل هذه الوكالة مدخلها لدعم المسلمين هناك. لم يكن النشاط الإغاثي هو النشاط الوحيد لهذه الوكالة فقد كان لها مناشط دعوية وثقافية واجتماعية ورياضية كبيرة، وتطورت لتكون مركز قيادة فعلي لنهضة الإسلام في وسط أوروبا وشرقها، وكان لها نفوذ مالي كبير أدى إلى ترحيب الدول الغربية بها أول الأمر طمعاً في وارداتها الكبيرة على بلدانهم، ثم تنبّهوا إلى خطورتها فطاردوها. كان الشيخ الفاتح يجلس مع الرؤساء وكبار الزعماء كأنه الرئيس آنذاك، وكان يحظى بتلبية أكثر طلباته عند جلوسه معهم، وقد حكى لي تفاصيل واحدة من أكبر أعماله يوم استطاع نقل نحو 13 طائرة حربية روسية من الشيشان إلى البوسنة عبر باكستان والإمارات والسعودية والسودان مروراً بمصر، وكيف أنجز موافقة هذه الدول كلها بطرق ذكية وملفتة ولا يخلو بعضها من الحيلة، وحكى لنا كيف تبرع بها الجنرال الشيشاني الراحل جوهر دوداییف رحمه الله قبل أن يقتله الروس في الحرب الشيشانية خوفاً من أن تقع غنيمة في أيديهم.
كان النجاح الكبير للشيخ الفاتح في البوسنة حيث أسمم في تأسيس حزب العمل الديمقراطي (SDA) الذي تولى 4/5 1991م؛ وأسهم في تأسيس المجلس العالمي لحقوق الإنسان للبوسنة والهرسك بمدينة فينا في العام 1993م، وأسس العديد من المراكز والهيئات الحساسة هناك. كان الدكتور الفاتح رحمه الله أحد القادة الحقيقيين في هذه الحرب، الذين دعموا مواقف علي عزت بيجوفتش و عضدوها، وسافر معه إلى بلدان كثيرة للاعتراف بجمهوريته الصغيرة الناشئة، وروى لنا الكثير من المواقف المؤلمة والمثيرة أثناء رحلة الاعتراف قبل الحرب، وكان الشيخ من أوائل مواطني الجمهورية البوسنية الناشئة بقرار من رئيسها الثائر علي عزت وظل الشيخ مع رئيسه طيلة فترة الحرب، ينتقل معه من مدينة إلى مدينة، ويروي لنا قصص الحرب هناك، ويروي كيف استطاعوا توصيل الإمداد العسكري حتى يثبت هؤلاء البوسنيون أمام موجات الإبادة التي قام بها الصرب والكروات ضدهم بدعم كامل من أوروبا، وعندما توقفت الحرب كان الشيخ أحد ضحاياها إذ تقرر تجريده من الجنسية البوسنية وإخراجه من البوسنة في صفقة مؤلمة مقابل الإفراج عنه، وإلا فإنه سيحاكم بعقود طويلة في السجن، فعاد إلى تركيا واستقبله الرئيس التركي الراحل سلیمان دیمیریل وله معه حكايات مؤثرة تحتاج إلى مدونة خاصة لتسجيلها.
كان علاقة الشيخ برجب طيب أردوغان قديمة تعود إلى بداية الثمانينات وتعززت في آخرها، وكان أحد الذين شجعوه لخوض غمار الانتخابات البلدية حتى إن لم توافق قيادة حزبه على ترشيحه وهناك تفاصيل كان يتحفّظ الشيخ في روايتها لئلا تؤثر على حياة صديقه السياسية. وعندما زار أردوغان السودان عام 2017 بعد وساطة من الشيخ الفاتح كلفني الشيخ رحمه الله مع الأخ الدكتور أيمن الطيب سرور مدير إذاعة الفرقان بترتيب زيارة أردوغان له عند عودته من سواكن ليلاً رغم عدم وجودها في بروتوكول الزيارة، كما كلفنا بتحديد أسماء الحضور إلى هذه الجلسة الخاصة التي كان كثيرون يتطلعون للمشاركة فيها، وأذكر الكثير من التفاصيل حول تلك الزيارة وأهميتها، وأذكر أن ما كتبته عنها في صفحتي على فيسبوك كانت المصدر الوحيد الذي ذكرها آنذاك مع صورها، وعنها نقلت جميع المصادر الأخرى دون عزو.
وعندما تراجعت صحة الشيخ في عام 2018 أمر الرئيس التركي بنقله بطائرة خاصة إلى تركيا وبقى فيها حتى وفاته رحمه الله.

لم يكن الشيخ الفاتح موقوفا على البوسنة وشرق أوروبا فحسب فثمة الكثير مما يمكن قوله عن أدواره في فلسطين وكيف ابتعث عدداً من كوادرهم إلى أنحاء العالم في حقبة الثمانينات، وقد يتاح لنا الكتابة عن ذلك لاحقاً إن شاء الله ، كما كان الشيخ منفتحاً على قضايا إفريقيا، إذ كان المصلحون والدعاة الأفارقة والزعماء السياسيون الرسميون والمعارضون يأتونه ويستشيرونه، وكثيراً ما سمعنا قصصهم حول ما قدمه الشيخ لهم ؛ ويمكننا الحديث كثيراً عن أدواره في أفغانستان حقبة الغزو الشيوعي وفي الفلبين وتايلاند ، كما أن الشيخ له باع طويل في بلده بمشروعاته الكبيرة في القطاع الزراعي خاصة، وفي مؤسسته الخيرية “حسنين” وقد رأيت بنفسي كرمه الباذخ في إعانة المحتاجين والصبر عليهم، كما كان له أدوار مهمة في كثير من الملفات الخاصة التي كان يديرها في أضيق الحدود لصالح بلده. كان الشيخ الفاتح الطبيب أديباً ذوّاقة للشعر، وكان يتقن اللغة اليوغوسلافية ويترجم بعض أعمالها الأدبية التي تأثر بها، كما كان يعشق تاريخ البوسنة والهرسك وألبانيا وكوسوفا ومقدونيا العثماني، وقد كلفني بتصحيح العديد من كتبه ونقدها مثل “جسر على نهر الدرينا” و”الطريق إلى “فوجا” و”بلنة جزيرة الشيطان” و”الزنبقة البيضاء”… وألف في سير أجداده “لمعان البروق في سيرة مولانا أحمد زروق”…. وكان الشيخ ينتقد بعض المواضع في ترجمة مذكرات علي عزت بيجوفيتش، وينتقد العنوان الذي اختاره المترجم للمذكرات، وله في ذلك نظر له موضعه كتب الله أجرك شيخنا الحبيب، ورحمك رحمة واسعة، فقد كنت عظيم البركة، كثير النفع لهذه الأمة، وأنقذ الله بك أمماً وشعوباً تحفظ لك قدرك إلى اليوم.

د. أسامة الأشقر Osama Al-Ashqar