MÜSİAD VE AKPARTİ’YE BİR DOST UYARISI

MÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Muhterem Nail OLPAK Bey’in Dikkatine

05 Kasım 2015 Perşembe günü akşam yaptığımız toplantı esnasında görüşlerimi özetle yazılı sunmayı tercih ettiğimi bildirmiştim.

“Karz-ı Hasen ve Sosyal Yardımlaşma Sandığı” proje ve fikri esasta doğru ve yerinde bir proje/fikir olmakla birlikte duyurduğunuz uygulama şeklinde, gözden geçirilmesi gereken noktalar olduğu görülmektedir.

On sene gibi uzun bir süre Disiplin Kurulu ile “Üye Kabul ve Tahkim Komisyonu”, bir yılda yönetim kurulunda görev yapmış bir üyeniz olarak, ayrıntıya girmeden özet olarak görüşlerimi aşağıda arz ediyorum.

1- MÜSİAD kurulduğu günden beri başardığı birçok şeyden bahsedilebilir. Bunları burada zikretme niyetim yok. Sadece başaramadığı en önemli şey “üyeleri ile yeterli gönül bağı” oluşturamamaktır. İnsanlarla yeterli gönül bağı oluşturamayan kurum, kuruluş ve cemaatler hatta devletler istenen, beklenen başarıyı ortaya koyamazlar. En azından başarılarını uzun süreli kılamazlar. Bugün MÜSİAD için de AK PARTİ içinde en önemli sıkıntı budur.

25 yıllık geçmişimize rağmen bir “Karz-ı Hasen, Yardımlaşma Sandığı” kurarken bile istenen katkıyı zorlama ile almayı düşünüyorsanız burada söylenecek fazla bir şey kalmıyor demektir. Sadece şu kadarını söyleyeyim ki böyle bir zorlama tepki alır ve kopmaları başlatır kanaatindeyim.

2- MÜSİAD ve AK PARTİ, fazla içli-dışlı olmalarından mıdır bilmem birbirine benzemeye başladı ve birbirine faydalı olacak, açık ve eksik kapatma rollerinde zayıflama olduğu daha görünür hale geldi. MÜSİAD sizin döneminizde gönül bağı oluşturmayı artırma gayreti yerine bürokratik oligarşi anlayışına daha çok yaklaştı; gönül bağları daha çok zayıfladı. Bu konuda en iyi olduğumuz dönem veya en az eksiğimiz olan dönem Ömer Bolat Bey’in dönemi olduğu yaygın bir kanaattir. Çıkar ve faydalanma anlayışı ile etrafınızda oluşan yapılanma, kuruma gönül bağı ile bağlı, fedakâr, samimi, gayretli, dertli insanları görmenize, yaptıkları ve yapamadıkları ile ilgilenip ufuk açıcı, yol gösterici uzlaştırıcı rol oynamanıza fırsat vermedi. Dertlerimizi ve zevklerimizi sizlerle paylaşamaz olduk. Gerçek dostlarınız size ulaşamaz, sizinle dertlerini paylaşamaz, sizden umduğu ve beklediği desteği hissedemez oldu. Dertleri ile boğuşup boğulmak üzere olanlara, zorla alınacak sadakaları vermeyi planlayıp düşünmekle görev sürenizi bitirecek olursanız gönüllerde iz bırakamaz ve bundan mutluluk duyamazsınız.

Hiçbir şart koşmadan her türlü desteği vermeyi vicdan borcu, inancımız gereği kabul ettiğimiz Ak Parti, çıkarcı çevrelere tanıdığı imkân ve fırsatları bize tanımamasından şikayet etmiyoruz; sadece bizi onlara ezdirmesinden, entrikalarına boğdurmasından muzdaribiz.

Elbette, ulusal ve uluslararası entrika ve sıkıntılarla boğuştuklarını, Milli mücadele verdiklerini görüyor ve biliyoruz; bunun için 13 senedir sabrediyoruz. Biz özel yardım ve destek istemiyoruz. Kendi dış düşmanlarının içeride ve muhtelif sektörlerdeki uzantılarına dolaylı destek verip bizi ezdirmesinler yeter; bu kadarına razıyız. Bunu beklemek hakkımız değil mi? Kendilerinin şikâyetçi oldukları sıkıntıların benzerlerini bizler sektörlerimizde yaşarken onların tayin ettiği bürokratlar bizim karşımızdakilere ya sessiz kalıyor veya dolaylı destek verebiliyorlar. Ak Parti hükümeti bunları ya göremiyor veya görmesi engelleniyor. Bunu önlemenin tek yolu, sektörlerdeki gönül dostlarının sesine düzenli ve sürekli kulak verme mekanizmalarını kurmak ve etkin bir şekilde işletmektir.

Sizlerin de bu sesin duyulmasına aracı olmak, köprü olmak zorunluluğunuz var. Bu uyarı, bu görevinizi daha etkin şekilde fark ettirmeyi sağlamak içindir.

Sadece bir misal vereceğim. Hac ve Umre organizasyonu konusunda yaşanan olumsuzluklar ve entrikalarla nasıl boğuştuğumuz konusu ile ilgili somut bilgi ve belgeye dayanan dertlerimizi bırakın çözmeyi, dinleyecek makam bulmakta zorluk çekiyoruz. Bir defa size rapor edip vermeye teşebbüs ettim; tavrınız gönül bağlarımı zedeledi. Daha önce Bakanlarla yaptığım görüşmelerin ayrıntısına girsem hem sözü uzatmış hem de moralinizi bozmuş olurum. Onun için ihtiyaç duyulmadan ayrıntıya girmek istemem.

Gönül Bağı oluşturabilmek için, idarecilerin sürekli “alanın” sesini duymaya açık bir sistemi kurmaları ve idari işlerin girdabından kendilerini kurtaracak bir hassasiyete sahip olmaları gerekir.

Sadece idari makamlar değil, sivil toplum kuruluşları da alandan hızlıca kopuyorlar.

Olumlu, yapıcı tespitlerin iletilmesi, düşünülen proje ve çözüm önerilerinin idari mekanizmalardan geçmeden karar vericilere ulaşması için “farklı beslenme damarlarına ihtiyaçları bulunduğunu ve dostluk göstermeye fırsat vermeleri gerektiğini bilmeleri gerekir.

Bunun için,

– Önemli, özellik taşıyan, toplumu, ticareti, sosyal hayatı rahatlatacak konuların istişare edilerek bir dökümünün öncelikle yapılması,

– Sonra bu konular için tecrübe birikimi olan kişilerin özel danışman olarak belirlenmesi,

– Bunlara ulaşma kolaylığı oluşturularak bu kişilerin filtresinden, veri toplamasından hareketle karar vericilere en hızlı ve samimi ortamda ulaşacak kanalların açılması, mekanizmanın derhal kurulması uygun olur kanaatindeyiz.

Sadece şu kadarını söylemek istiyorum: “Bürokrasi mağduru ve mazlumu üyelerinizin dertleri ile ilgilenip çözüme katkı sağlamak üzere üyelerinizin sesi olmak, Karz-ı Hasen vermek kadar önemlidir.”

Zikrettiğim örnek tahdit için değil temsil içindir. Daha onlarca örnek zikredebilirim. Maksadın ve matlubun ne olduğunun anlaşıldığı düşüncesiyle…

Selam ve hürmetlerimi arz ediyorum.

Allah’a emanet olasınız. 07.11.2015 Ahmet Ziya İbrahimoğlu

0532 7337766