Şianın Gazze Desteği, İsrail Karşıtlığı Sorgulanmalı mı?

“İşgal güçlerine karşı savaşta Hizbullah’ın yer alması durumunda buna sevinmeli miyiz?”

Gazze’deki kardeşlerimizin kanı akarken ve Hizbullah, kendilerini “Aksa’nın askerleri ve Filistin’in kurtarıcıları” olarak tanıtan bir grup olmasına rağmen, bu tanıma ya da savaşın boyutuna ve dökülen kanlara oranla eşdeğer bir katılım göstermemişken, bu katılımın şimdi her zamankinden daha fazla masada olduğu açık.

Bu durum, katılımlarıyla ilgili olarak sevinmek, sessiz kalmak ya da karşı çıkmak konusundaki tutumumuzu sorgulayan bir soruyu beraberinde getiriyor.

Şüphesiz bu soru, genel olarak İslam ümmetinin meseleleriyle ve özellikle Filistin ve Suriye ile ilgilenen bir grup insan arasında en fazla anlaşmazlık yaratan sorulardan biridir.

Bazı Filistinli kardeşlerimiz şöyle diyor: “Düşmanlar bizi vuruyor ve dünyanın gözü önünde gerçek bir soykırım yaşıyoruz. Ümmet bizi yalnız bıraktı ve sadece bu Şii gruplar yanımızda durdu. Sırf Şii oldukları için bizi biraz rahatlatan bu duruma sevinmemizden rahatsız mı oluyorsunuz?”

Suriyeli kardeşlerimiz ise şöyle diyor: “Biz de sizin davanızın arkasındayız, çünkü bu, tüm Müslümanların meselesidir. Sizin acınızı en çok biz hissediyoruz, çünkü biz de aynısını yaşıyoruz. Ancak: Bu grubun çocuklarımıza ve kadınlarımıza karşı işlediği suçların, işgal güçlerinin suçlarından daha az olmadığını, hatta daha fazla olduğunu görmüyor musunuz? Biz sizin kanınızı ve haklarınızı korumak adına çocuklarımızın ve kadınlarımızın katillerine övgü yağdırmaktan kaçınıyorsak, siz de Allah’tan korkup bizim kanımızı ve haklarımızı gözetmelisiniz.”

Bu kısa yorumda doğru olduğunu umduğum şeyi açıklayacağım:

Öncelikle, Gazze’deki kardeşlerimizin üzerindeki baskının hafifletilmesi ve işgal güçlerinin dikkatinin dağılması gibi olumlu etkilerle ilgili kutlama ile, katılımcıları övmek ya da onlara “şehit” gibi dini unvanlar vermek arasında bir fark vardır.

Birinci alan, içtihadi bir alandır ve burada olumlu bir şekilde tepki veren kimseye bir sakınca yoktur; özellikle de işgal güçlerinin katliamlarından kaynaklanan acının çok büyük olduğu göz önünde bulundurulursa. Bu acıların biraz olsun hafifletilmesine sevinç duyanların duygularını anlamak gerekir. Bombardıman ve ölüm altında yaşayan biriyle bu durumu yaşamayan biri bir olmaz.

İkinci alan ise çeşitli seviyelerde problemli bir alandır ve şu şekildedir:

1- Bu grup, Suriye’deki kardeşlerimize karşı korkunç katliamlar gerçekleştirmiştir; eğer İslam ümmeti tek bir beden ise, Filistin’de olanları Suriye’de olanlardan ayrı tutamayız. Onlar, kana susamış canilerdir ve bu yolda sonuna kadar gitmişlerdir; bunu nasıl unutabilir ya da görmezden gelebiliriz?

2- Şii silahlı gruplar, işgal güçleri ya da Batı güçleriyle olan çatışmadan daha fazla Sünnilerle olan çatışmanın merkezi olduğuna derinden inanıyorlar. Bu inanç, olaylarla değil, ideolojik ve düşünsel temellerle bağlantılıdır. Bu insanların köklerini ve tarihini bilmeyenler, hayale kapılmamak için okusunlar.

3- Ümmetin tarihinde bu kritik ve hassas aşama, kimlikte netlik gerektirir. Kimlik, inanç, referans ve tarih ile yakından bağlantılıdır. Bu grup ve benzerleri ile aramızdaki sorun, bir inanç, referans ve tarih sorunudur. Bu grupların bu konudaki tutumları ve kanımıza karşı umursamazlıkları ne kadar net olursa olsun ve bölgedeki savaşlar nedeniyle oluşabilecek boşlukları doldurmak için Irak gibi yerlerde yaptıkları gibi hazırlık yapıyor olmalarına rağmen, bu durum hala birçok Sünniyi yanıltmaktadır.

4- “Allah yolunda şehitler” gibi hak ile batıl arasındaki mücadeleye ilişkin dini unvanlar, sadece Allah’ın kelimesinin yüce olması için savaşanlar için verilir. Bu grup ise bunun için savaşmamaktadır. Bu, niyetleri tartışmak anlamına gelmez, aksine bu grubun hareketlerinin ve sadakatlerinin nedenleri ile amaçlarına modern tarihin tanık olması ve eski tarihteki delillerle de bu durumun sabit olması nedeniyle böyledir.

Sonuç olarak, bu grubun gerçek bir katılımı olsa bile, buna sevinenlerin tutumu içtihadi bir meseledir; ancak bu sevinç yüzünden onların işledikleri suçları, gerçek niyetlerini ve kimliklerinin bizim kimliğimize düşman olduğunu unutmamalıyız.

Birisi şöyle diyebilir: “Bu, ümmeti bölme ve safını dağıtma zamanı değil; bu sözleri Gazze meselesiyle meşgulken yaymanın vakti değil!”

Ben derim ki:

•   Birlik ve dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var; bu yüzden ümmetin duygularını, katliam ve suç işleyenleri övme yoluyla kışkırtmak zamanı değildir; bu, bölünmeye yol açan en belirgin şeydir.
•   Bu, hak ile batıl arasındaki farkı karıştırarak zaferin gecikmesine neden olma zamanı da değildir.
•   Bizimle bu gruplar arasındaki ayrılığı başlatan ya da körükleyen biz değiliz; tam aksine onlar, sahabenin lanetlenmesi, Peygamberimizin (sav) eşine iftira atılması ve sünnetine karşı çıkılmasıyla dolu bir tarihe sahiptirler. Son yıllarda ise bu ayrılığı, Suriye’deki kardeşlerimize karşı acımasız savaşlarıyla pekiştirdiler. Bu savaş, savunma değil, Sünnilere karşı dini ve siyasi bir savaş olup, kendilerini bu savaşa daldılar ve en korkunç katliamları işlediler. Tüm bunları yapmışken hangi birlikten bahsediyoruz?

Allah’tan, Gazze’deki kardeşlerimize zafer vermesini, sıkıntılarını gidermesini ve düşmanlarını yok etmesini niyaz ederiz.”

İhsan al Fakih

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
12.10.2024 Üsküdar

ونسأل الله سبحانه أن ينصر إخواننا في غزة ويفرج همهم ويهلك عدوهم.

إحسان الفقيه

هل نحتفي بمشاركة جماعة “حزب اللات” -إذا شاركت في الحرب ضد قوات الاحتلال-؟

بعد نزيف دماء إخواننا في غزة، وعدم مشاركة جماعة “حزب الله” بالقدر الذي يوازي التعريف الذي عرّفوا به أنفسهم بأنهم جنود الأقصى ومحررو فلسطين، أو يوازي قدر المعركة والدماءِ التي نزفت والمجازر التي ارتكبت،
إلا أن هذه المشاركة باتت الآن موضوعة على الطاولة أكثر من أي وقت مضى.
وينبعث سؤال بسبب ذلك حول الموقف من مشاركتهم من جهة الفرح والاحتفاء أو السكوت أو المعارضة؟

ولا شك أن هذا السؤال من أكثر الأسئلة المسببة للاختلاف بين طائفة من المهتمين بقضايا الأمة الإسلامية عامة وبقضية فلسطين وسوريا خاصة،

فبعض إخواننا في فلسطين يقولون: الأعداء يضربوننا، ونعيش إبادة حقيقية على مرأى العالم، والأمة خذلتنا، ولم يقف معنا إلا هذه الجماعات الشيعية، أفتستكثرون علينا الفرح بما يخفف عنا لمجرد كونهم من الشيعة؟

وإخواننا في سوريا يقولون: نحن مع قضيتكم فهي قضية المسلمين جميعاً، ونحن أكثر من يشعر بمأساتكم لأننا نعيش مثلها، ولكن: ألا ترون مقدار الجرائم والمجازر التي ارتكبتها هذه الجماعة في حق أطفالنا ونسائنا والتي لا تقل عن مستوى جرائم قوات الاحتلال بل تزيد؟
ألا تتقون الله في دمائنا وحقوقنا بتجنب الثناء على قتلة أطفالنا ونسائنا كما نتقي الله في دمائكم وحقوقكم؟

وسأُبيّن في هذا التعليق المختصر ما أرجو أنه الحق:

بدايةً، هناك فرق بين الحفاوة المتعلقة بالأثر الإيجابي للمشاركة من جهة تخفيف الضغط عن إخواننا في غزّة وتشتيت قوات الاحتلال،

وبين الحفاوة المتعلقة بتزكية المشاركين وإضفاء ألقاب الثناء عليهم أو على فصيلهم، سواء بتسميتهم بالشهداء أو بغير ذلك من ألقاب الثناء الشرعية،

فالمساحة الأولى هي مساحة اجتهادية، لا حرج على من شارك فيها بالتفاعل الإيجابي؛ خاصة وأنّ مقدار الألم الحاصل من مجازر الاحتلال كبير جدا، فيجب تفهّم شعور الفرح بكل ما يخفف شيئا من هذه الآلام، وليس من يعيش تحت القصف والموت كمن لم يعش.

وأما المساحة الثانية ففيها إشكال على مختلف المستويات، وذلك كما يلي:

١- أن هذه الجماعة ارتكبت مجازر شنيعة ومروعة ضد أهلنا في سوريا؛ ولا يمكن فصل ما يجري في فلسطين عما يجري في سوريا -إذا كنّا نتحدث عن أمة إسلامية ذات جسد واحد-، فهم جُناة سفاكون للدماء موغلون في هذا السبيل إلى نهايته؛ فكيف ننسى ذلك أو نتجاهله؟!

٢- أنّ الفصائل الشيعية المسلّحة لديها إيمان عميق بمركزية الصراع مع السنّة أكثر من إيمانها بمركزية الصراع مع الاحتلال أو القوى الغربية، وهذا الإيمان مبنيّ على مرتكزات عقدية وفكرية وليس مرتبطاً بمجرد الاحداث، ومن لا يعرف أصول القوم ولا تاريخهم فليقرأ حتى لا يقع في الوهم.

٣- أنّ هذه المرحلة الحرجة والحساسىة في تاريخ الأمة تتطلب وضوحاً في الهوية.
والهويةُ مرتبطة بالمرجعية والعقيدة والتاريخ ارتباطاً وثيقاً.
والإشكال بيننا وبين هذه الجماعة وأمثالها إشكالُ عقيدة ومرجعية وتاريخ.
وعلى قدر وضوح هذا المعنى عند هذه الجماعات واستهتارهم بنا وبدمائنا، ومع كونهم يعدون أنفسهم لسدّ أي فراغ قد ينشأ في المنطقة بسبب الحروب كما فعلوا في العراق وغيرها،
إلا أنه لا يزال غير واضح لكثير من المخدوعين من أهل السنة.
٤- أن إضفاء الألقاب الشرعية المتعلقة بالتدافع بين الحق والباطل كلقب (الشهداء في سبيل الله) إنما يكون للذين يقاتلون لتكون كلمة الله هي العليا، وأما هذا الفصيل فلا يقاتل لذلك.
وهذا ليس خوضاً في النيّات بل لأن التاريخ الحديث شاهد على بواعث حركة هذه الجماعة وولائها وغاياتها، فضلاً عن شواهد التاريخ القديم.

والخلاصة، أنّه لو حصلت مشاركة حقيقية من هذه الجماعة، فإن حفاوة من يحتفي بذلك أمرٌ اجتهادي؛ غير أنه ينبغي ألا ننسى بسببها جرائمهم، ولا حقيقة دوافعهم، ولا طبيعة هويتهم المحارِبة لهويتنا على طول الطريق.

فإن قال قائل: ليس هذا وقت نشر الكلام الذي يفرق الأمة ويمزق صفوفها ويلهينا عن قضية غزة!
فأقول:

  • نحن أحوج ما نكون إلى الوحدة واجتماع الكلمة ونبذ أسباب الخلاف، ولذلك فليس هذا وقت استفزاز مشاعر الأمّة بتمجيد من ارتكب المجازر والجرائم في حقها؛ فهذا من أبرز ما يؤدي إلى الفرقة.
  • وليس هذا وقت ارتكاب أسباب تأخير النصر باللبس بين الحق والباطل والخلط بين الخبيث بالطيب.
  • وأما الفُرقة بيننا وبين هذه الجماعات فلسنا من ابتدأها ولا من أثارها، بل هم الذين ابتدؤوها بتاريخ مليء بلعن صحابة نبينا ﷺ والطعن في عرض زوجته ومفارقة سنته ﷺ، ثم زادوا من هذه الفُرقة في السنوات الأخيرة بحربهم الشرسة على إخواننا في سوريا -التي لم تكن دفاعا عن النفس وإنما كانت حرباً دينية وسياسية اقتحموها بأنفسهم ضد أهل السنة- وارتكبوا فيها أبشع المجازر وأقبحها؛ فعن أي وحدة تتحدث وقد فعلوا كل ذلك ولا يزالون؟