Sahte Milliyetçi mi, Sahtekar Milliyetçi mi?

ÖLÜRKEN ALLAH’A KÜFREDEN, TÜRK OLMAYAN TÜRKÇÜ ZİYA GÖKALP KİMDİR?

Yaklaşık bir buçuk asırdır milletimize, aslan postu giydirilmiş kuzular, büyük önder, büyük mütefekkir, büyük siyasetçi ve devlet adamı olarak tanıtıldılar…
Bunları büyük bilip aldanan milletimizin aslanca duruşu ve mücadeleleri de tesirsiz, sonuçsuz bırakıldı…
İşte son asırda ülkemizdeki vatanseverlere, milliyetçilere, dindarlara, bir ülküsü olanlara çok büyük bir aslan gibi sunulan Ziya Gökalp de aslında bu kuzulardan biriydi..
Bakın gerçekte bize tanıtılanın aksine nasıl bir Ziya Gökalp yaşadı;
Ziya Gökalp Fransız Hastanesine yatırıldığında bitkin bir vaziyetteydi. Yataktan kımıldayamıyordu. Gökalp’ın hastalığı ağırlaştıkça asabiliği de artıyordu. En ufak bir hadiseye öfkeleniyor, bağırıp çağırıyordu. Öldüğü gece de başını duvardan duvara çarpmıştı.
Ziya Gökalp’ın öldüğü geceyi Necip Fazıl şu şekilde naklediyor;
Ziya Gökalp’ın Allah’ a karşı tavrına ait bir müşahede (gözlem)…
Tarihin ve kimsenin bilmediği bir hadise… Benim kırk yıllık bir hatıram…
Bundan kırk küsur yıl önce, Abdülhak Hamid’in evinde bir hanımefendiyle tanıştım. Bu hanımefendi, ömrü Avrupa’da geçmiş, ne Ziya Gökalp’ı tanıyan, ne Türkiye’yi, Türk Edebiyatını bilen, züppe, Avrupalılaşmış bir kimse… Kimsenin kastla, ne lehinde olabilir, ne aleyhinde..
Ben Abdülhak Hamit’e, Ziya Gökalp’ın dinsizliğinden bahsederken birden doğruldu ve aynen şunları söyledi… 👇
“İstanbul’a gelişlerimden birinde hastalandım ve Fransız hastanesine yattım. Bitişiğimdeki odadan garip sesler geliyordu.Kim olduğunu, bu sesleri çıkaran hastanın kim ve ne olduğunu sordum. Meşhur Ziya Gökalp, dediler. Mebusmuş (milletvekili). Profesörmüş…ismini bile yeni duyuyordum. Öldüğü gece, başını duvarlara çarparak, SABAHA KADAR ALLAH’A EN GALİZ (AĞIR) KELİMELERLE SÖVDÜ… O kadar fena oldum ki bu hal karşısında odamdan çıkıp başka bir yere sığındım. Öğrendiğime göre Allah’a inanmazmış…”

Hem Allah’a inanma Hem ona söv!
Duyulmamış görülmemiş şey…

(Necip Fazıl, Sahte Kahramanlar, Sayfa:74–75)