ŞEHADET FEDAİLERİ, CİHAD VE FİLİSTİN
Emeviler devrinde Abdurrahman b. Velid kumandasında bir İslâm ordusu, Kostantiniye’ye yani İstanbul’a bir sefer düzenlemişti. Ebu Eyyüb el-Ensarî Hazretleri de yaşı seksenin üzerinde olmasına rağmen, bu ordunun askerleri arasındaydı. Harb esnasında Rumlar şehrin surlarına arkalarını dayamışlardı. O sırada Müslümanlardan bir zat, kaledeki düşman üzerine açıktan hücum etmiş, bunu gören Müslümanlar, “Allah yolunda mal varlığınızdan harcayın da kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın…” ayet-i celilesini dikkate alarak: “…kendi kendini tehlikeye atıyor” demişlerdi. Bunun üzerine Hz. Eyyüb el-Ensarî: Ey Müslümanlar! Bu âyet biz Ensar topluluğu hakkında nazil oldu. Allah Peygamberine yardım edipte din-i İslâmı galibiyete mazhar kıldığı zaman biz, artık mallarımızın başında durup onları arttırmak ve ıslahı ile meşgul olalım mı? demiştik. Allah Teâla: “Allah yolunda sarfediniz. Kendi kendinizi tehlikeye bırakmayınız1 ayetini indirdi. Bundan dolayı kendini tehlikeye atmak, mallarımızın başında durup, onları arttırmak, ıslah ile uğraşıp cihadı terk etmemizdir” demiştir. 2 Söylemekle kalmamış, akabinde bütün gücünü ortaya koyarak Allah yolunda cihada girişmiş ve nihayet şehid düşerek İstanbul’da defnolunmuştur.
Ebu Eyyub el-Ensarî böylece kendini tehlikeye atmanın, Allah yolunda cihadı terk etmek demek olduğunu ve âyetin bu hususta nazil olduğunu haber vermiştir. Nitekim âyet-i celilenin nüzul sebebi, Allah yolunda harb ve çarpışmadan, o uğurda mal harcamaktan kaçınmanın bir tehlike olduğunu hatırlatmak içindir.3
“Elleriyle kendini tehlikeye atmak, günah işlemekle mağfiretten ümidi kesmek” olduğu da rivayet edilmiştir.4 Bunun, infak karinesiyle: “Harcamada israf edip, yiyecek, içecek bulamayacak dereceye vararak telef olmak” manâsına geldiği de söylenmiş, “Düşmana tesir etmeyecek bir şekilde harbe atılmak” demek olduğu da belirtilmiştir ki Ebu Eyyüb’un itiraz ettiği ve nüzul sebebini anlattığı cemaatin görüşü de bu idi.
“Sebebin özel oluşu, hükmün genel oluşuna engel olmayacağı” ayet-i celilede bu manaların toplanmasında da çelişki ve terslik bulunmaması, zikredilen manaların hepsine dayanak kılınmasına imkan vermektedir. Bunun için İmam Muhammed, Siyer-i Kebir’inde der ki: “Tek başına bir adam, bin kişiye hücum edecek olsa, eğer kurtulma veya düşmanı kırma ve tesir etme ümidi varsa, sakınca yoktur. Kurtulma veya düşmanı kırma ümidi yoksa mekruhtur. Çünkü Müslümanlara bir faydası olmaksızın kendini ölüme atmış olur. Bunu yapacak olan kimse ya kurtulmak veya Müslümanlara bir faydası bulunmak ümidi olursa yapmalıdır. Kurtulma ve düşmanı kırma ümidi olmadığı halde diğer Müslümanlara cesaret versin ve böylece düşmanı tepelesinler diye misal gösterilecek bir örnek olmak üzere yaparsa sakınca yoktur…”5
Kendini öldürmede dine ait bir menfaat varsa; o zaman da bunu yapmak, pek şerefli bir makam olur ki Cenab-ı Allah, Rasulullah’ın ashabını bununla övmüştür: “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine Cennet vermek üzere satın aldı. Onlar Allah yolunda savaşırlar da öldürürler ve öldürülürler.”6Kendini öldürmede dine ait bir menfaat varsa; o zaman da bunu yapmak, pek şerefli bir makam olur ki Cenab-ı Allah, Rasulullah’ın ashabını bununla övmüştür: “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine Cennet vermek üzere satın aldı. Onlar Allah yolunda savaşırlar da öldürürler ve öldürülürler.”
Allah (c.c) yarattıklarını en iyi bilen ve onlara en merhametli olandır. Mal kazanma, biriktirme hırsı ve rahat yaşama arzusuna dalıp cihadı terk etmenin tehlikesini hatırlatıp bizi uyarmıştır.
Cihad ruhunun yaşatılmadığı toplumlar zilleti tatmaktan kurtulma güvencesi bulamazlar.
Filistin’de yok edilmek, öldürülmek istenen bu ruhtur. Bu ruhun canlı tutulması, beslenmesi ve desteklenmesi bütün dünyadaki Müslümanların boynunun borcudur. Bizim için direniş ve dirilişin gerçekleşmesi, maddi ve manevi terakkinin tahakkuku, Kur’an ve Sünnet’in aydınlattığı yolda kararlı bir yürüyüşle mümkün olabilir.
O yolda olmak, hem bu dünyada huzura kavuşmamıza imkan veriyor hem de Cenneti garanti etme fırsatı sağlıyor.
Filistin’deki cihadı değerlendirirken aşağıdaki hususları mutlaka bilmek ve dikkate almak gerekiyor:
- Filistin’de, Müslümanlarla Siyonist Yahudiler arasında sürekli bir savaş hali olup, sözüne ve sözleşmesine güvenilmeyen bir düşmanla karşı karşıya bulunulduğu,
- İsrail’de yaşayan Yahudilerin tamamı, kadın olsun erkek olsun, hangi işi yaparsa yapsın, ev hanımı dahi olsa askeri eğitim almak zorundadır. Yenilenen teknolojiyi öğrenip tatbik edebilmek için herkes yılda iki ay bu eğitime katılmaktadır.
- Müslümanların can ve mal güvenliği, teşebbüs hürriyeti yoktur. Sadece ölümlerden ölüm beğenmek hakkı vardır. Çünkü Siyonist Yahudiler kendileri dışındaki insanların, kendilerine hizmet ettikleri sürece yaşama hakları olduğuna inanırlar.
- Yahudilerin tamamı Siyonist düşünceyi onaylamazlar. Ancak İsrail’de yaşayan Yahudilerin çoğunluğu Siyonist zihniyetli Yahudilerdir.
- İsrail’de yaşayan Hıristiyanlar ise, Yahudilerden hoşlanmazlar. Hatta Müslümanlardan daha fazla onlardan nefret ederler. Müslüman – Siyonist Yahudi çatışmasında Müslümanlardan yana tavır koymayı tercih ederler.
- İsrail Devleti, ihtiyaç hissettiği zaman muhalifleri ile ilgili devreye sokmayı düşüneceği etkinlikte bir İslam ülkesi ve lideri kalmadığını çok iyi biliyor. Bundan dolayı Türkiye ile ilişkilere çok önem veriyor. Son günlerde Sayın Başbakan’ın onurlu çıkışı ve tavrından rahatsız olsa da, O’nu karşısına almayı göze alamıyor. Sadece onun artan etkinliğinden istifade etmeyi sağlayacak tedbir ve çareleri planlıyor.
Çünkü Türkiye’nin konumu, Başbakan’ın artan itibar ve etkinliğinin şu anda alternatifi olmadığı gibi, Suriye, Lübnan, İran ve Filistin gibi ülkelerle yaşanan sıkıntılarda, Türkiye’nin aracılığına en çok ihtiyaç duyan ülke Amerika ve İsrail olduğunu herkes biliyor. Ayrıca Türkiye’yi şu anda kendileri için tehlike de görmüyorlar. - Hamas’ın hakim olduğu Gazze bölgesinde, farklı fikirlerde, küçükte olsa değişik gruplar da bulunmaktadır. Hatta İsrail güdümünde olup Siyonistlere haber uçuran, ajanların bile aynı bölgede varlığını inkâr etmek mümkün değildir.
- Hamas, İslâmi kültür, birikim ve hassasiyeti olan insanların denetiminde olan bir halk hareketidir. Filistin halkının güvenebileceği en güçlü ve samimi bir yapılanma konumunda olduğu söylenebilir. Çaresizlik ve mahrumiyetler içerisinde mücadelelerini sürdürmek gayretindedirler. Onların sahadan çekilmesini sağlayabilseler İsrail’in Filistin’e mutlak hakimiyeti önünde ciddi bir engel kalmamış olacak. İşte bundan dolayı Siyonist Yahudilerin en çok korktuğu şey cihad ruhunun yaşatılmasıdır.
Haziran 2004
Ebu Enes Trabzoni
(Ahmet Ziya İbrahimoğlu)
- Bakara Suresi 195.Ayet ↩︎
- Tirmizi ve Ebu Davud’da tahric edildiği beyanı ile Hak Dini Kur’an Dili 2/701 ↩︎
- İbni Abbas, Huzeyfe, Hasan, Kafade, Mücahid, Dehhak’tan böyle rivayet edilmiştir. Hak Dini Kur’an Dili 2/701 ↩︎
- Bera’b, Azib ve Ubeyde es-Selmanî Hazretlerinden böyle rivayet edilmiştir. Hak Dini Kur’an Dili 2/701 ↩︎
- Hak Dini Kur’an Dili Elmalı Cild 2/702 ↩︎
- Tövbe Süresi 111. Ayet ↩︎