61 Yıllık Baas Rejimi Çöktü

Mehmet Nuri Yardım Bey Yazdı

61 YILLIK ZALİM VE KANLI BAAS REJİMİ ÇÖKTÜ. SURİYELİ KARDEŞLERİMİZ VE İSLAM ÂLEMİ SEVİNÇ İÇİNDE…

İslam Coğrafyasına Yapılan Zalim Tahribat

Zalimler İslam şehirlerini bugüne kadar hep tahrip etti. İnsanlarla birlikte kadim medeniyet şehirlerimiz de katletti. Ama artık şükürler olsun güneyimizde halk ve bütünüyle İslam âlemi uyanıyor.
Uzun zamandan beri herkesin gözü önünde yapılan soykırımla birlikte kadim İslam şehirleri, zalim emperyalistler ve uşakları tarafından acımasızca tahrip ediliyor. Medyada artık güneyimizde yer alan ve bundan yaklaşık bir asır önce bizim topraklarımız olan şehirlerin nasıl yıkıma uğratıldığına şahit oluyoruz. Her gün haberlerde ve haritalar eşliğinde uzmanların yorumlarında zaten kalbimize yakın olan şu şehirlerin artık kulaklarımıza da aşina olduğunu görüyoruz: Afrin, Azez, Batı Şeria, Beyrut, Beyt Hanun, Beyt Lahya, Beytullahim, Cenin, Cerablus, Cisr el-Kusayr, Dera, Dera, Derbesiye, Deyr El Balah, Deyrizor, Elbab, Gazze. Golan, Halep, Hama, Han Yunus, Haseke, Humus, İdlip, Kardaha, Kudüs, Lazkiye, Münbiç, Nablus, Rakka, Ramallah, Refah, Resulayn, Serakib, Tartus, Tartus, Tel Rifat, Tulkarim, Zebadani. Filistin, Lübnan ve Suriye topraklarındaki bu şehirlerin tepeden çekilmiş fotoğraflarını ve filmlerini görüyoruz. Şehirlerin, kasaba ve köylerin hunharca harap edildiğini, ağır şekilde hasara uğratıldığına tanık oluyoruz. Hatta bu yerleşim birimlerinde, çok yüksek bir deprem yaşamış olduğunu zannediyoruz. Taş taş üstünde kalmamış, her yer viraneye dönmüştür. Müslüman halka soykırım uygulayan, başta ABD ve İngiltere desteğindeki İsrail terör örgütüdür. Kendi halkından yüzbinlerce kişiyi acımasızca katleden kanlı diktatör Beşşar Esat ve Batı’nın iplerini elinde tuttuğu PKK-PYD ve DEAŞ gibi örgütlerdir. “KÜFÜR TEK MİLLET”
Rejim muhalifleri, güçlerini birleştirerek başta Halep olmak üzere Suriye’deki şehirleri tek tek ele geçiriyor, hâkimiyetini kuruyor. Halep, Hama ve Humus’tan sonra şimdi sırada Şam var. Esat’ın kaçtığı ve can derdine düştüğü ifade ediliyor. Bu zalimin yaptıkları, elbette yanına kâr kalmayacak, işlediği cinayetlerin hesabı elbette kendisinden sorulacaktır. Babası gibi kendisi de Türkiye düşmanı olan Esat’ın kukla askerleri, muhalif güçlerden tabana kuvvet kaçarken ellerinde tuttukları toprakları ise can düşmanımız PKK/PYD’ye teslim ediyor. Geçmişte Halep’i halı bombardımanına tutan Rus ve Esat güçleri neredeyse şehri yerle bir etmiş. Hakikaten küfür tek millet! Ama ben güneyimizdeki halkların uyandığını, dirildiğini ve harekete geçtiğini düşünüyorum. Zaten aksi takdirde bu kardeş halklar parçalanıp yok oluşa doğru sürüklenecek. Şimdi kanlı katiller Esat ve Netanyahu’ya önce bölgede sonra da dünya kamuoyunda hesap sorma zamanı. Tabii bu kan içicileri teşvik edip destekleyen ülkelerin yöneticileri de sorgulanmalıdır. Bölgedeki masum halkı güçlü kılacak tek dayanak “İslam kardeşliği”dir. Başka hiçbir düşünce, onları bir arada tutamaz. Çekilen bunca eziyetten, sıkıntıdan, ölümlerden ve acılardan sonra akıllıca hareket edilmeli ve ortak düşmana karşı bütün Müslümanlar birleşmelidir. Esasen buna mecburuz. Aksi takdirde dün Bağdat’ta 1 milyona yakın Müslüman Iraklıyı sudan bahanelerle katleden ABD ve şurekâsı, aynı soykırımı Suriye’de de uygulamaktan kaçınmayacaktır. Gazze’de soysuzca cinayetlerine devam eden İsrail terör örgütüne Batı ses çıkarıyor mu, hayır! Aksine teşvik ediyor, Çünkü zalimler de, kâfirler de, insanlık düşmanları da tek millettir.
FİLİSTİN ROMANI
Müslümanlara ve yaşadıkları şehirlere her türlü kötülüğü yapanlar, bunun cezasını er-geç çekeceklerdir. Öyle ki başlarına gelecek rezil hâlleri, inşallah hep birlikte göreceğiz. Bugün Esat nasıl fellik fellik kaçıyor ve canını kurtarmaya çalışıyorsa yarın Netanyahu da aynı akıbete uğrayacaktır. Eğer insanlık, çağımızın canilerini cezalandırmazsa kendi sonunu hazırlamış olur. Bosna katillerinin akıbetleri malum. Bugün de İslam coğrafyasını kan deryasına çevirenler en kötü sona uğrayacaklardır. Zira insanlık vicdanı yavaş yavaş da olsa uyanıyor ve yapılan kötülükleri görüyor. Netanyahu ve Esat gibi insanlık düşmanlarının iğrenç eylemlerine karşı nefret duyanların sayısı giderek artıyor. Bu konuda tavır koyan sanatçıların, sporcuların, devletlerin ve bütün insanların sayısında ciddi artış var. Biz şimdilik yaşananların edebiyata nasıl yansıdığına bakalım:
Kudüs’ün kuzeyindeki Nablus şehrinde doğan Seher Halife’nin “Bir Filistin Sevdası Romanı” olan İlk Aşkım isimli romanı, Türkçeye kazandırıldı. Hece Yayınları tarafından neşredilen, Murat Özcan’ın Arapçadan tercüme ettiği romanda yazar, diğer eserlerinde olduğu gibi kahramanlarını Nablus’tan seçmiş. Filistin topraklarındaki işgali, zulmü anlatıyor. Barbar İsrail’in bölgedeki Müslümanlara ve çocuklarına yaptığı kötülükleri dile getiriyor. Seher Halife sorumluluk hissi taşıyan duyarlı bir Müslüman kadın yazar olarak diğer eserlerinde de Filistin topraklarının kültürel ve edebî mirasını öne çıkarıyor. Yazar, bir çocukluk aşkını anlatırken Filistin halkının direniş hikâyesini ve kahramanlık serüvenini de romana yansıtıyor. Filistin topraklarındaki insanların acılı hayatı, birer vesika ve belge şeklinde esere taşınıyor. Bu romanın sinemaya aktarılması iyi olur.
PAKİSTANLI İSLAM ŞAİRİ İKBÂL
Yakın tarihimizde aynı dönemde yaşayan iki büyük şairimiz vardır. Biri bizim İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Âkif’imizdir. Kardeş ülke Pakistan’ın şairi ise Muhammed İkbâl’dir. İkbâl’in kitaplarını görünce ülkemizde yaşamış bir sanatkârın eserini okuyormuş hissine kapılıyorum. İkbâl hayatıyla, hisleriyle, fikirleriyle Müslüman bir aydının dünya görüşüne sahip olan seçkin bir münevverimizdir. Muhammed İkbâl’in Uzun Manzumeleri kitabı dilimize kazandırıldı. Eseri Urduca’dan Türkçeye tercüme edip şerh eden Prof. Dr. Celal Soydan. Mütercimimiz, Muhammed İkbâl’in “İslam kültür ve medeniyetinin insanlığa kazandırdığı büyük fikir adamlarından biri” olduğunu belirtiyor önsözde. Soydan’ın şu sözleri hakikatli ve düşündürücüdür: “İkbâl’in sunduğu fikirler, her alanda çözülme, yozlaşma ve yabancılaşma yaşayan İslam dünyası için hayata dönüş felsefesi niteliğindedir.” Celal Soydan devam ediyor: “İkbâl, ‘Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan insanın, üstün yetenekler ve sınırsız manevî güçlerle donatılmış olduğuna inanır ve bu inancı toplumun her bireyinde oluşturmak ister.” İslam dünyasında masum ve mazlum Müslümanların emperyalist Batı’nın pençesine düştüğünün farkında ve şuurunda olan Muhammed İkbâl, hayatı boyunca gerek konuşmalarında, gerekse makalelerinde ve eserlerinde bu tehlikeye dikkat çekmiştir. Batının sömürgeci zihniyetinin hiç değişmediğinin altını çizen İkbâl, bugünlerde yaşananları çok önceden görmüş gibidir. Ferasetli ve basiretli bir Müslüman münevver olarak tehlikeyi daha yüzyıl önce görmüş, başta ülkesindeki sonra da yeryüzündeki bütün müminleri uyarmıştır. Eserde Muhammed İkbâl’in hayatı ibretle okunurken şiirleri de dikkatimizi çekiyor. Zira her iyi şair gibi fikirlerini şiirleriyle harmanlamış bir sanatkârdır İkbâl. Keşke İslam âlemi, Mehmed Âkif ve Muhammed İkbâl’in şiirlerini okusalar.
AYCI’DAN İNCELEME
Denemelerinden tanıdığımız ve sevdiğimiz Mehmet Aycı bu sefer Eş ve Karşı adlı bir incelemesiyle okuyucularının önüne çıkıyor. Dilbilim çalışmaları alanında özgün bir kitap var elimizde. Toplumda yaşanan aksaklıklar, edebî bir bakış açısıyla ortaya konuluyor. Kendi alanında seçkin bir yerde duran kitap, özgünlüğüyle dikkat çekiyor ve sahasında ‘ilk’ olma iddiasını taşıyor.
Kuzeyde İki Kişi, Nagihan Şahin’in hikâyelerinden meydana geliyor. İnsanın farklı hâllerinin derinlemesine ele alındığı öykülerde yer yer mizahın gücünden de yararlanılıyor. Hayata, insana ve kalbe dair duyguların, his dünyasının, hüzünlü durumların ve yaşanmış hayal kırıklıklarının başarılı bir dil ve üslupla anlatıldığı kitap, sürükleyici anlatımıyla da okurun ilgisini çekiyor.
SPİNOZA FELSEFESİ
Spinoza Felsefesi Üzerine Yazılar, Musa Kâzım Arıcan’ın eseri. Arıcan, büyük bir emek ve titizlikle hazırladığı kitapta “Spinoza Felsefesi” hakkında yayımlanmış, tebliğ olarak sunulmuş ve yayımlanmamış yazıları bir araya getiriyor. Yeni baskısı yapılan kitap, Spinoza hakkındaki çabalara önemli bir katkı olarak kabul edilmelidir.
Muhammed Taki Bahar’ın Kara Hile romanını Rugeyye Babazâde Türkçeye kazandırdı. Ölümünün 100. Yılında Franz Kafka kitabının editörü Fatma Dore. Kitapları 40’tan fazla dile çevrilen yazarı etraflıca anlatan bir çalışma. Sonun Öte Kıyılarında Maem Sînhu, Berna Uslu Kaya’nın romanı. Bütün bu eserler Hece Yayınları arasında okuyuculara ulaştı.
(Milat Gazetesi, 8 Aralık 2024 Pazar)