Bu Soruya Siz Nasıl Cevap Verirsiniz?

Selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu,

Ey âlimler, ey şeyhler, ey değerli İslami ilim talebeleri, ey hikmet sahipleri, ey fakihler,

Sizlere en güzel selam ve dualarımızı sunuyoruz. Acılarımızı da size iletmek ve hatırlatmak istiyoruz.

Öncelikle:
Nusayriler ne Kureyş’in müşrik kâfirleri ne de Beni Kureyza’nın Yahudileri gibidir. Biz Suriyeliler olarak aramızda bir vatandaşlık ve komşuluk akdi bulunuyordu.

Buna rağmen, onlar bu ahdi bozdular; büyük-küçük demeden öldürdüler, namusları çiğnediler, evleri yıktılar, taşları ve duvarları dahi çaldılar.

Evleri yağmaladılar, eşyaları talan ettiler; bize ait olan her şeyi, hatta elektrik kablolarını borularından söküp aldılar. 1960’lardan itibaren yönetimi ele geçirmelerinden bu yana halkı bir şekilde yurtlarından sürdüler.

Uluslararası yasalarca yasaklanmış savaş suçlarının dışında, bunca zulmü işlediler.

Şimdi soruyoruz:
Bunlar için “Gidiniz, sizler serbestsiniz” denilmeyi hak ediyorlar mı?

Yoksa, Sahabe-i Kiram’dan Sad bin Muaz’ın Beni Kureyza Yahudileri hakkında verdiği hükümden daha şiddetli bir cezayı mı hak ediyorlar?

Herhangi bir kişinin, kamuoyunu yönlendirme ve bu zalimlerin tekrar zulüm, kin, öldürme ve sürgünle dolu bir tura başlamasına yol açacak bir fikir öne sürmeye hakkı var mı?

Unutmayın ki, Nusayrilerin mahalleleri hâlâ silahlarla dolu. Göç etmiş olsalar bile köylerinde, eğitimli ve savaşta tecrübeli askeri unsurları olup bu unsurların, kimsenin bilemediği miktarda ve türde güçlü silah depoları bulunmaktadır.

Ellerine bir fırsat geçse, yine bizi öldürüp sürgün edecek, katliamlarına yeniden başlayacaklardır. Çünkü onların sloganı ve akidesi şudur:
“Sünni Müslümanların kanı, malı ve namusu size helaldir.”

Uyanık olun ve tedbir alın! Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmayın!

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Nasıl olur ki! Eğer size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne bir yakınlık bağı ne de bir antlaşma gözetirlerdi. Sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye çalışırlar; fakat kalpleri buna karşıdır ve onların çoğu fasık kimselerdir. Allah’ın ayetlerini az bir bedele sattılar da (insanları) O’nun yolundan alıkoydular. Doğrusu onların yapmakta oldukları ne kötüdür! Bir mümin hakkında ne bir yakınlık bağı ne de bir antlaşma gözetirler. İşte onlar haddi aşanlardır.”
(Tevbe Suresi, 8-10)

Son olarak şunları vurguluyoruz:
1. Unutulmamalıdır!
2. Suçluların yargılanması için hukuki yollar kullanılmalıdır.
3. Daha önce bahsettiğimiz sapkın fikirlerle mücadele projesine bağlı kalınmalıdır.
4. Devleti inşa etmeli, ancak pusuda bekleyen düşmanı unutmamalıyız. “Suçluyu yendik, kontrolü ele aldık” diyerek rehavete kapılmayın. Çünkü düşman hain ve aldatıcıdır.

Tebliğ ettim mi?

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
10.12.2024 Üsküdar

Yukarıdaki yazıyı okuyanlar altta linkini verdiğim yazıyı da okumalarında fayda var:👇

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
أيها العلماء
أيها المشايخ
ياطلاب العلم الشرعي الأكارم
أيها الحكماء
أيها الفقهاء

لكم منا أجمل التحايا والمباركات
نود أن نوصل لكم آلامنا ونذكركم بها

أولًا النصيريون ليسوا كفار قريش وليسوا يهود بني قريظة، فنحن كسوريين كلنا كان بيننا عقد مواطنة وعقد جوار.

ومع ذلك فهم نقضوا العهد وقتلوا الكبير والصغير وانتهكوا الأعراض وهدموا البيوت وسرقوا الحجر والمدر…

نهبوا البيوت نهبوا الأثاث نهبوا كل شيء متعلق بنا حتى أسلاك الكهرباء سحبوها من أنابيبها وهجروا أهل البلاد منذ استلامهم في الستينات بطريقة أو بأخرى.

عدا جرائم الحرب التي تحرمها القوانين الدولية.

فهل يستحق هؤلاء أن يقال لهم اذهبوا فأنتم الطلقاء؟؟!

أم يستحقون حكم سيدنا سعد بن معاذ في بني قريظة أم أشد

هل يحق لكل قامة أن توجه الرأي العام حول فكرة تجرأ علينا القرود من جديد لجولة جديدة من الظلم والحقد والقتل والتهجير

والنصيريون مازالت أحياؤهم مليئة بالسلاح وإن هجروها، وقراهم مليئة بكل عناصرها العسكرية المدربة المتمرسة بالقتل مع ترسانة من السلاح النوعي الذي لا يعلم حجمه وقوته وكميته إلا الله.

فلو استطاعوا استخدامه من جديد لأعملوا فينا القتل والتشريد من جديد
فشعارهم وعقيدتهم اقتلوا المسلم السنة دمه وماله وعرضه حلال

تنبهوا واستعينوا.
ولا تأخذكم في الله لومة لائم
قال تعالى:
بسم الله الرحمن الرحيم

كَيْفَ وَاِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا فٖيكُمْ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًؕ يُرْضُونَكُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبٰى قُلُوبُهُمْۚ وَاَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ
اِشْتَرَوْا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَلٖيلاً فَصَدُّوا عَنْ سَبٖيلِهٖؕ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
لَا يَرْقُبُونَ فٖي مُؤْمِنٍ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًؕ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُون
(سورة التوبة رقم الآية ٨ – ١٠)
صدق ربنا العظيم
١- لابد من عدم النسيان
٢- العمل من خلال القانون لمحاسبة المجرمين .
٣-
ماتحدثتا بع مسبقاً من العمل وفق مشروع خاص بمكافحة الأفكار المنحرفة لابد من ان لاننساه.
٤- نبني الدولة ولكن لاننسى العدو المتربص. فنقول انتهى المجرم وسيطرنا فلا يغرنكم انكم انتصرتم فالعدو لئيم.
ألا هل بلغت.
محمد عبدالله السباعي