BENİM PARTİM AKLIN YOLU AYP
Gençliğimden beri ne politik ne de dini guruplara şartlanmışlığım hiç olmadı; daima İslami hassasiyet ve ortak akıl anlayışı ile rotamı çizmeye çalışırım. Benim gibi düşünmese de İlim ehli insanlarla istişare etmeye önem veririm. Katılmadığım görüş sahiplerini itham etmek yerine kendilerini doğru anlama gayretini öncelerim. Doğru anladığımdan emin olduktan sonra, hatalı olduğuna kanaat getirdiğim görüş sahiplerini yapıcı bir tenkit anlayışı ile tenkit eder; yazdıklarımı önce kendisine yollarım. Faydalı olabilirsem irtibatımı sürdürme ve yardımlaşma gayretinde olurum; faydalı olamayacağım kanaatine varırsam, irtibatımı askıya alır, yahut insani ve İslami zaruretler seviyesine indiririm. Yapamadığım gönlü yıkmamaya çalışırım. İslami hassasiyetleri dikkate almayıp, İslama ve müslümanlara zarar verdiğine inandığım kişilerin davranış ve eylemlerine ise asla sessiz kalmam. Sadece bu konuda sert tepki verdiğim olur ve olmuştur. Bunu söyleyenlere itiraz edemem, ölçüyü kaçırıp hata ettiğimi farkeder veya uyarılırsam, hatada ısrar ve inat etmemeye çalışır; gayret ederim.
MÜSİAD da görev aldığım yıllar içerisinde de bu anlayışımdan hiç taviz vermedim. Gerektiği zaman mesai arkadaşlarımı da uyarmayı ihmal etmem; çoğu zamanda bunu yazılı yaparım. Tahdit için değil temsil için bir tenkit yazımı paylaşayım.👇
https://hamzali.org/wp-content/uploads/2022/11/A.Riza-Hocanin-makalesi-uzerine…pdf
Türkiye’deki politika ve particilik anlayışının tenkit edilecek bir çok yönü olduğu söylenebilir. Ben burada bunları sayıp dökecek değilim. Ama bir husus varki bütün partilerin ortak zaafiyeti olarak kabül edilmelidir. O da, kendi teşkilatları dışında, kendileri gibi düşünmeyen fakat kendilerine düşmanlığı da olmayan kişilerle istişare ağı oluşturmamak ve gönül bağı kuramamaktır. Bu zafiyet doğru rota çizmelerini engellediği gibi, hata yapmalarına, yeterli ilgi ve desteği bulamamalarına da yol açabiliyor. Oysa kendi teşkilatında yer alan görevli ve üyelerin yaklaşımı ile dışardan müstakil yapılı hür iradeli kişilerin yaklaşımı arasındaki fark, oyunun içinde oynayanlar ile dışardan seyredenlerin yaklaşımındaki fark gibidir. Oyunun içinde olanlar, çoğu zaman kendilerini seyredenler kadar doğru ve objektif değerlendiremezler. Bunu engelleyen bir çok faktör vardır. Politik faaliyetler içinde olanlar umumiyetle, çıkarlar, beklentiler, menfaat ilişkileri gibi bir çok faktörlerin etkisi ile gerçekleri söylemeyi ya ertelemeyi veya engellemeyi gerekli görebiliyorlar. Sizi uyaracak, doğruları hasbi olarak size hatırlatabilecek dostlardan mahrum kalabiliyorsunuz. Etrafınızda oluşabilen çıkar halkası, size ulaşmayı da zorlaştırabiliyor.
Bunun acı örneklerini yaşamış tecrübeli bir eğitimci olarak rahmetli Oğuzhan Asiltürk Beyin İçişleri Bakanı olduğu dönemde yaşadığım bir hatıramı dile getirdiğim yazımın linkini vermekle yetineyim.👇
https://hamzali.org/wp-content/uploads/2023/02/BUROKRASI.pdf
Sultan 2. Abdülhamid döneminde kendisine muhalefet edenler arasında İslami kimliği ile bilinen bir çok insanın olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunların muhalefet gerekçelerini okuyup dinlediğiniz zaman, çoğunun doğru ve haklı gerekçeleri olduğunu görebilirsiniz. Buna rağmen muhalefetlerini bugün doğru ve haklı bulan çok az insan bulabilirsiniz. Bu durumun nedenini inceleyenler muhalefetlerinin haksızlığından çok usül hataları yaptıklarını göreceklerdir. Bu tesbitimi doğru anlamak ve gerekçelerimi öğrenmek isteyenlere, İSAV’ın Tartışmalı İlim Toplantıları Dizisinden biri olan ve “İslam Düşüncesinde Eleştiri Kültürü ve Tahammül Ahlakı” başlığı ile 5 cilt halinde basıp yayınladığı müzakere metinlerini okumalarını tavsiye ederim. Vakıf bu yayınları ilim ehline bila bedel verdiğini de ifade edeyim.
Bu konuya da bir örnek oluşturması için Ahmed Davutoğlu Hoca’ya yazdığım mektubun sadece linkini paylaşmakla iktifa edeyim.👇
https://hamzali.org/wp-content/uploads/2021/07/Ahmet-Davutoglu-Hocaya-Mektup.pdf
Ak Parti, MHP, DEVA, GELECEK, SP, YRP, BBP vb parti mensuplarının okumasını arzu ettiğim bu yazımı, beraber hareket etmelerini engelleyen anlayışı göstermek ve anlatmak niyeti ile yazdım. Olaylara kader zaviyesinden bakabilenler, herkesin oynadığı rolü farklı bir gözle görebilir. Ben sevki tabii ile Türkiye’nin sahili İslama doğru ilerlediğini görebilen bir eğitimci olarak, Ak Parti dışındaki İslam karşıtı olmayan partilerin, ilkelerinde İslam karşıtlığı olan CHP’nin Türkiye’nin sahili İslam’a doğru ilerleyişini zorlaştırma potansiyelini yumuşatma rolü oynadıklarına inananlardanım. Bunu müslümanların sürtüşme ve itişmesine yol açmadan, samimi olarak yapmayıp farklı niyetleri olanları görmediğim için söylemiyorum; sadece kader zaviyesinden baktığım ve böyle yumuşak bir dönüşüme vesile olduklarını gördüğüm için söylüyor ve yazıyorum. Niyetleri farklı olanlar ne dünyada ne de ahirette ecir alamayabilirler; ama bu işaret ettiğim gerçeği değiştirmez. Ben bunun için onlara sataşmaya gerek duymuyorum. Sadece ecir kazanma şansını kaybettiklerini gördüğüm için üzülüyorum.
İdarecilik veya liderlik vasfı sadece okuyarak elde edilecek bir vasıf değildir. Doğuştan bu kabiliyete sahip olmak da gereklidir diye düşünüyorum.
Politikadan çok hoşlandığımı söyleyemem ama politikayı en gerçekçi ve doğru uygulayanları görmekte zorlanmıyorum. Politikalarını beğenmediğiniz, hatalarını görüp tesbit ettiğiniz Partileri tenkit ederken, onlara muhalefet ederken, Müslüman kardeşlerini rencide etmekten kaçınamayan, tenkitlerinde haklı olsalar bile usül hatası yaptıkları sürece bekledikleri ilgi ve desteği bulamaz, tenkit ettikleri, hatalı gördükleri partiye kaybettirseler bile kendileri de kazanamazlar. Rahmet ve minnetle, saygı ve hürmet ile de anılmaz, yad edilmezler. Bu gerçeği açık ve net olarak ifade ettikten sonra, önemli bir hususa daha işaret etmek zorundayım. Başkalarının yaptığı hata bizim hata yapmamıza da gerekçe olamaz.
Ben parti kursaydım adını Aklın Yolu (AYP) koyar, parti teşkilatı dışında, müstakil yapılı, hür düşünceli, öncülük vasfı olan insanlardan bir de istişare ve gönüllüler teşkilatı kurar, bunların bana ulaşıp fikir ve düşüncelerini yazıp söylemeleri için özel hat ve kanallar oluştururdum. Parti teşkilatı ile Gönüllü teşkilatın ihtilaf ettiği konuları yeniden gözden geçirir, ittifak ettiklerini uygulamaya öncelik verirdim. Siz ne dersiniz, böyle bir parti ilgi ve destek görür mü? İslami iktidara taşımak şimdilik zor görünüyor ama İslam düşüncesinde “Tenkit kültürü ve Tahammül Ahlakı”nı öğrenip uygulayabilsek, birbirimizle vuruşup zayıf düşmekten, ezilip itilmekten kurtulabiliriz.
Gazze’yi unutmaya mazeret olur mu bilmem ama birbirimizle uğraşırken açlıkla, ölümle boğuşan müslümanları unutmaya mazeret oluşturabilen politikadan İslami siyasete geçemediğimizi söyleyebilirim. Demokratik Politikadan İslami siyasete geçmeyi bize kim öğretecek?
20/03/2024 Üsküdar
Ahmet Ziya İbrahimoğlu