BÜROKRASİYİ YÖNLENDİREN ÇIKARCI ve KARANLIK ELLER

Muhterem Mehmet Maksudoğlu Hocamızın Yusuf Ziya Kavakçı Hocamıza Bildirdiği Bir Arzusunun Bana Hatırlattığı Hatıra;

Yıl 1975 olsa gerek, Rahmetli Oğuzhan Asiltürk’ün İçişleri Bakanı olduğu yıllar, Adalar Emniyet Amiri bizim Fatih’deki evimizde kiracıydı. Ben de hem YİE de talebeyim hem de Ümraniye Çakmak camiinde İmam Hatip olarak görev yapıyorum. Cemaatimle sıcak ve samimi ilişkilerim olduğu için, dertli olan derdini bana anlatır; görüş ve tavsiyemi sorardı.

Bir gün orta yaşlı bir arkadaş namazdan sonra yanıma gelip biraz dertleşebilir miyiz Hocam dedi. Cami odasına oturup derdini dinlemeye başladım. Hocam dedi; ben yıllarca Almanya’da çalıştım ve birikimimi kayınbiraderime borç olarak verdim. Kayınbiraderimin bir esrar/eroin çetesinin başı olduğunu öğrendim. Az önce bir kişi dövüp kan revan içinde bırakarak senet imzalattırdığı, arabadaki kan lekelerini de cami yanında temizleyip benim evime girdiği halde, paramı alana kadar onu ilgili makamlara ihbar edemiyorum; ses de çıkartamıyorum. Ne yapacağımı şaşırdım; dedi. Benim evimde yakalanırsa ben de onun suç ortağı olarak zarar görebilirim. Sorduğum sorularla çetenin içinde subaylar, emniyet amirleri, politikacılar ve başka bir sürü bürokratlar da olduğunu öğrendiğim gibi, çetenin önemli figüranlarından Hacı Akman isimli şahsın zaman zaman, Fatih’de sıhhi tesisatçılık yapan yaşlı amcamın, sabit telefon hattını kullandığını, evde kiracımız olan Adalar emniyet amirinin de şebekenin içinde olduğunu öğrendim. Bu emniyet amiri, bir kadın dostu(!) ile bizim evde kalıyor; kadını amcama, eşi olarak tanıtıyordu. Hemen o gece Fatih’e gidip durumu amcama anlattım. Amcam İstanbul Emniyet müdürü Arif Bey ile tanışıyordu; durumu kendisine anlatı. Yeğenine söyle bu işlerle ilgilenmesin; işi de karıştırmasın; demiş amcama. Ben rahmetli Oğuzhan Asiltürk Beye, Ankara SBF de okuyan ve MSP de çalışan amcamın oğlu kanalı ile, durumu bildirip intikal ettirdik. Tabii hiç bir sonuç alamadık. Biz, evimizde kiracı olan Adalar emniyet amirini Karadeniz usülü riskli metotlarla çıkartmak zorunda kaldık. Bu emniyet amiri Oğuzhan Bey tarafından komiser iken Amirliğe terfi ettirildiği için görevine devam etti. Terfi ettirilme nedenini araştırdım. Terfisinden önce komiser olduğu bölgede Akıncılar Derneği yönetiminde olan bir arkadaşa yardımcı olmuş; resmi işlem yapılmadan kurtulmasını sağlamıştı. Parti teşkilatı bu durumu dikkate alarak bakanlıktan terfi ettirilmesini istemiş ve Adalara emniyet müdürü yapılmasını sağlamıştı.

Yıllar sonra Oğuzhan Asiltürk Abi Mekke’de misafirim olmuş; sözün akışı bu durumu sormama fırsat vermişti. Cevabını hiç unutmuyorum; Ahmet Ziya Kardeşim, teşkilatıma inanmayıp size mi inanmamı bekliyordunuz? dedi.

Türkiye’de bürokrasi hakimiyeti etkisini sürdürdüğü gibi, karanlık güçlerin bürokrasi üzerindeki etkisi de sıfırlanamadı. Parti teşkilatlarını çürük elmalardan arındırmak da çok kolay bir iş değil.

Benim teklifim; Parti teşkilatları yanında bir de gönüllüler teşkilatı oluşturup, Karekter ve şahsiyet sahibi, bilgi ve tecrübesi ile tanınmış; çevresinde itibar sahibi müstakil yapılı insanlardan fahri bir istişare ekibi oluşturmak ve yanıltılmayı asgariye indirmektir.

Yoksa entrikacı, fırıldakçı, şakşakçı, politikacı bürokrat çemberini aşıp sorumlulara yardımcı olmak iyice zorlaşabiliyor. Bugün de ülke ve bölge idarecilerimizi yanıltabilen bürokrat ve teşkilat mensupları yok mu? Ne dersiniz?

29/01/2023
Ahmet Ziya İbrahimoğlu