Haddini Bilmek ..
Aşağıdaki yazıyı muhterem Hayrettin Karaman hocamızın paylaşıp göndermesi üzerine okudum. Yazıyı okuduktan sonra da Fikir teatisinde bulunduk. İşte o yazışmalarımız:👇
Salih Tuna Yazdı: Vay Yezid Vay!
ANALİZ – 13-10-2024 19:42
Suudi Arabistan Başmüftüsü Abdülaziz eş-Şeyh, “Müslümanların, Yahudilere karşı Şiileri desteklemesi caiz değildir, bunu yapanların Allah’a tövbe etmesi gerekir…” demiş.
Peki, Yemen’deki Ensarullah veya Lübnan’daki Hizbullah gibi Sünni olmayan direniş örgütlerinin İsrail’e karşı Ehl-i Sünnet Müslümanlardan oluşan Hamas’ı desteklemesi caiz midir?
“İngiliz Şiiliğine” göre caiz değildir.
Söz konusu Suudi Müftü, İsrail’e direnenleri “terörist” tesmiye etmiş. Dahası, “İsrail’e karşı savaş haramdır!..” fetvası vermiş. Demek ki, İsrail’e karşı savaşmak haram ama Gazzeli çocuk ve kadınların sığındıkları çadırlarda İsrail bombalarıyla cayır cayır yanmaları helal.
Savaşmadan ölmek yani öldürülmek caiz midir peki?
Yani hastaneler, ambulanslar ve yeni doğmuş bebekler İsrail ile isteseler de savaşamayacaklarına göre maruz kaldıkları bombalar nedeniyle ölmelerinin hükmü nedir?
Mahut Müftü Hazretleri (içtihat hesabı), “Öldüren bir sevap, öldürülen iki sevap” der mi?.. Bence der, zira onda bu cevher var!
Allah bunların Amerikancı İslam’ından da İngiliz Şiiliğinden de sahici İslam’ı ve gerçek Müslümanları korusun.
Suudi Müftü, “Hizbullah’a karşı İsrail ordusuyla işbirliği yapılabileceğini” de dile getirmiş.
Nasıl fetva ama! Soykırımcı Netanyahu’dan “En Yaratıcı Fetva” ödülü alsa yeridir değil mi?
Sanmayın ki eleman münferit. Daha geçenlerde Sabır Meşhur adlı Mısırlı bir gazeteciden bahsetmiştim bu köşecikte. Hani, İran ile İsrail arasındaki savaşı Persler ile Rumların savaşına benzetmiş ve Kuran’da Rumların desteklendiğinden hareketle İran’a karşı İsrail’i desteklemek gerektiğini söylemişti.
Oldukça da uyanık bir eleman. Güya Osmanlı’ya meftun ve güya Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hayran olmakla muhafazakâr kesimlere şappadak sızmanın yolunu bulmuş.
Fakat, Başkan Erdoğan “İsrail Türkiye’ye saldıracak” derken, eleman “İran Türkiye’ye saldıracak…” diyor!
Yezid’i savunmak için de Hazreti Ali’yi itibarsızlaştıracak kadar gözü dönmüş bir mezhepçi. Hatta, “Yezitleşmeyi beka meselesi” olarak gördüğünü söylüyor.
Hep derim: Bu topraklardaki neşvünema bulan inşa edici Ehl-i Sünnet anlayışı ile bu tür rezil Arapların Sünni anlayışının uzaktan yakından alakası yoktur.
Yazık ki yazık, son zamanlarda bizim ülkemizde de bu kafaya yakın mürailer türedi.
Bunun bir operasyon olduğunu düşünüyor; NATO’cu çevrelerin “İran düşmanlığı” üzerinden ABD’ye “biat” tazeleme peşinde oldukları şeklinde okuyorum.
Bu elemanların Suudi Müftü kadar açık sözlü olmamalarının nedeni, Türkiye’nin başında Muhammed bin Selman’ın değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın bulunması. Yoksa aynı cevher bunlarda da ziyadesiyle var.
Bir de “İsrail kendisine saldırmayana saldırmaz” diyen “seküler müftülerimiz” var. Sanki İsrail ile ABD birbirinden bağımsızmış gibi ve sanki ABD binlerce TIR silahla vekil örgütlerini teçhiz etmemiş gibi konuşuyorlar.
Bu seküler müftüler ile Amerikancı müftüler mevzubahis İsrail olunca nasıl da aynı mevzide buluşuyorlar!
Sabah Gazetesi
Muhterem Hocam,
Yazıyı okudum; bir yazarın beyan ettiği görüşün ciddiye alınıp muteber kabül edilmesi için, okuduğu veya dinlediğini kaynağından doğru okuyup anlamaya, naklettiğini yine ilk kaynağından samimi ve doğru nakletmeye ehil olması gerekir.
Şartlanmış, nakilde tahrif veya muhalifinin görüşünü maksadını aşacak şekilde aktarıp üzerine yorum yapma alışkanlığı olan yazarları okumuyor; ciddiye de almıyorum. Haksız mıyım?
15.10.2024 Üsküdar
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
Salih’in bu çerçeveye girdiğinden emin değilim.
Yine de acaba demekte fayda var.
Hayırlı akşamlar.
H.K.
Muhterem Hocam,
İran, İngiliz+ABD+İsrail’in temsil ettiği, siyonizmin etki ve kontrolünde bir devlettir. İran’da, Tahran gibi büyük bir şehirde dahi, Sünnilerin cuma namazını kılabileceği tek bir caminin varlığına bile izin vermeyen düşmanca bir anlayışın hakim olduğunu bilmeyen var mı? Ermenistan’ı desteklemelerini zikretmiyorum; çünkü politik konular farklı pencerelerden bakmaya açık. Fakat gerek İran’da ve gerekse Irak ve Lübnan’da yaşayan ilim ehli şiilerin görüşlerine bile kulaklarımızı tıkamak, tenkit ve uyarılarını dikkate almamak akılla izanla bağdaşır mı?
Lübnan’da ise çok farklı bir durum var; HAMAS orada da örgütlü ve aktif. Orada İsrail’e karşı eylemler İran gibi değil, olamaz. Lübnan’daki zorunlu iş birliği ve strateji gereği Hamas’ın İran’a karşı tavır koyamamasını, İran’ın iyi niyetine delil gösteremeyiz.
S.Arabistan ve diğerleri müstakil iradesi olmayan İngiliz sömürgeleridir. Onların davranışlarını mezhep taassubu olarak yansıtmak olaylara İngiliz etki ve zaviyesinden bakmak, müslümanları yanıltmak olur.
Buna benzer konular, mahalli yazarların münferit görüş ve kanaatleri doğrultusunda ahkam kesilecek konular değildir; olamaz. Haddimizi bilmek, mütevazi davranmak ve istişareye önem vermek hatalarımızı azaltmanın tek yoludur. Sabır Meşhur da aynı hatayı yapıyor; her ikisinin de kutuplaştırıcı üslupları var. Had ve hudut bilmiyor; ahkam kesmekten geri durmuyorlar.
Yanlış bilgilerle doğruyu savunmak, yahut doğru bilgileri yanlışa alet etmek çıkar yol olabilir mi muhterem Hocam?
Bu konuda daha önce bir yazı yazmıştım; incelemenize arz etmek isterim: 👇
https://www.aynamayansiyanlar.com/makalelerim/hz-ayse-validemizin-evlilik-yasi-ile-ilgili-bir-muzakere/
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
15.10.2024 Üsküdar
Bunu ve linkini paylaştığın o Yazını da okudum.
Evet,
Haddini bilmek salih müminin fezailinin başlarında gelir
Bugün sözde ümmetin ve özelde sözde ulemanın en önemli kusuru haddini bilmemektir. Bir alanda alim olmak başka alanda ahkam kesme yetkisi vermez. Ama ne yazık ki tv alimlerinin bilmediği yok.
Hayırlı akşamlar.
Hayrettin Karaman
15.10.2024