İDARENİN YETERSİZLİĞİ YARGININ İLGİSİZLİĞİ DOLANDIRICININ TİLKİLİĞİ HAYATIN ÇEKİLMEZLİĞİ…

Başlıktaki sekiz kelime anlatacağım hikâyenin şifre kelimeleri, küçük hacimli yaygın dolandırıcılığın dayanılmaz acı bir hikâyesini yaşamayanımız çok azdır. Buna rağmen çileli takibe talip olmak yerine, lanet olsun; Allah’ından bulsun; deyip unutmaya terk ettiğimiz, çoğu zaman kayıt dışı kalan cinsten bir hikâye…
Yıl 2014 Kasım ayının yirmisi, Trabzon/Of’taki aracımın ruhsat yenilemesi için muayene günü geldi; oğluma telefon edip TÜV TÜRK sitesine girerek Rize araç muayene istasyonundan randevu almasını istedim. TÜV TÜRK yazıp karşısına çıkan siteye bilgi girmeye başladı. Kısa bir süre sonra bilgi girdiği sitenin TÜV TÜRK resmî sitesi olmadığını fark edip devam etmedi; vazgeçerek işlemi iptal etti ve TÜV TÜRK resmî sitesini bularak gereken bilgileri işledi ve randevu alıp bana bildirdi. Randevu aldıktan yarım saat sonra bir bayan arayarak, “muayene istasyonundan aradığını, randevu günü işlemlerinizi daha süratli ve sistemli yürütmek için hesap numarası vereyim ödemenizi yaparak makbuzla beraber gelin ki işleminiz daha kolay ve süratli yürüsün” dedi. Tamam deyip hesap numarasını yazdım. Oğluma bildirip ödemeyi yaptırdım…
Muayene günü istasyona gidince ödemeyi yapmış olmanın rahatlığı ile sıramızı bekledim ve sıram geldi; biz ödemeyi yapmışız makbuzumuz var dedik. İlgili bayan memurenin şaşkınlığını bakışından hissettim; “bizim böyle bir uygulamamız yok beyefendi” deyince şaşkınlık sırası bana geldi; dolandırıldığımızı o zaman ancak anlayabildim…
Meğer TÜV TÜRK komisyoncusu konumunda olan siteye bilgileri girme denemesi esnasında telefonumu kaydetmiş, araç muayenesi yaptıracağımı öğrenmişler…
Bu bilgileri değerlendirerek istasyon adına arayıp kolaylık için ödeme yapmamı ve makbuzla beraber gelmemi istemeleri şüphe uyandırmamıştı. Arayan istasyon adına aradığını söylüyordu; aracımızın muayene olacağını zaten başkası da bilemezdi. Yazdırdığı hesap numarasının Ziraat Bankasında olması da güveni pekiştiriyordu…
Canım iyice sıkılmış, durumu oğluma bildirerek tezgâhın ayrıntılarını öğrenmiştim. Yanılgı sonucu bilgi girdiği, sonuçlandırmadan işlemi iptal ettiği site ile sadece mail irtibatı kurulabiliyordu. Mail ile yazılı olarak müracaat edip bilgi ve düzeltme talep ettik; ses seda çıkmadı…
Tanıdık bir emniyet müdürü ile banka şube müdürü bir arkadaşın yardımı sayesinde komisyoncu site sahibinin isim ve hesap numarasının kayıtlı olduğu banka şubesini öğrendim. Telefon numarası sahibini de tespit ederek Savcılığa dilekçe verip gereğini talep ettim. Soruşturmaya gerek olmadığı kararı verildi. İtiraz ederek mahkemeye müracaat ettim; reddedildi. Savcılık kararını onayladılar. HSYK ve Adalet Bakanlığına yazıp durumu bildirerek yaygınlaşan bu dolandırıcılığı önlemek için tedbir teklifi sundum. HSYK kayıtsız kaldı. Adalet Bakanlığından da hala cevap bekliyorum…
Benzer bir olayı AEG tamir servisi ve BALDERESİ şirketi ile ilgili de yaşamış ve yıllarca süren bir hukuk mücadelesini sürdürmüştüm. Bilgi ve tecrübem vardı…
DOLANDIRICILAR kör bir alan keşfetmiş, küçük çaplı dolandırmaların peşine takılıp koşturan ve takip eden olmadığını, İdare, Emniyet ve Yargı gibi kurumların da böyle basit olaylarla ilgilenmediğini bilmenin rahatlığı ile, hacmi küçük sürümü yüksek, zeka ürünü bir dolandırıcılık sayesinde, rahat, bol gelirli, riski yok denilecek kadar az, imrendirici ve keyifli bir imkanı değerlendiriyorlar…
Her alanda birçok dolandırıcının cirit attığı son yılların bu yeni dolandırıcılık sistemi her geçen gün artıyor; yaygınlık kazanıyordu…

Bürokrasinin duyarsız ve yetersizliği, yargının ilgisizliği vatandaşın umutsuzluğu, dolandırıcının tilkiliği, bol, rahat, çilesiz ve risksiz bir kazanç alanı oluşturdu. İstediğin gibi dolandırabiliyorsun; hacmi küçük olduğu için vatandaş, lanet olsun, Allah’ından bulsun deyip takip etmeyi çileli, astarı yüzden pahalı olması sebebi ile değmez buluyor; İdare basit görüyor; ilgilenmiyor. Yargı da yeterli ilgi ve ihtimam göstermeye değer bulmuyor; böylece dolandırıcıların zekâsına da gün doğmuş oluyor…
Benim gibi patavatsız bir vatandaş çıkar da yüz elli lira için bin beş yüz lira harcar ve hukuki mücadele çilesini göze alabilirse onu da dolandırıcı ile uzlaştırıp, sadece dolandırıcıya kaptırdığı meblağı geri verdirtmekle, dolandırıcıyı rahatlatıp kaldığı yerden devam etmesine fırsat veriyorlar. Sonunda bu dolandırıcı, çilekeş, azimli, kararlı bu vatandaşa dönüp: “Sen ne uyuz vatandaşsın; yüz elli lira için altı yıl uğraşmak, bin beş yüz lira harcayıp yüz elli lirayı geri almakla ne elde etmiş oldun..? Senin gibi on tane uyuz vatandaş çıksa bizim tezgahımız yıkılır; siz bunun faturasına katlanabilir misiniz..?” dediğinde yıkılmamak, umudunu kaybetmemek, bozulmamak çok zor…
Siyasi otorite ve idare, Emniyet ve Yargı dikkatsiz ve şuursuz bir şekilde dolandırıcılara alan açtığını fark edip itibar ve güven kaybını durdurmak zorunda. Yoksa herkes kendi işini kendi yöntemi ile halletmeye kalkarsa ülkemize yazık olur. Çeteler yerden mantar biter gibi çoğalır ve yayılır…
Ben altı yıllık idari ve hukuki bir mücadele verdikten sonra dolandırıcıdan 400 TL mi bugün geri alabildim. O tarihteki bu meblağ bugünün 1000 TL na denk, yaptığım masrafların toplamı da bu meblağın tam üç katı…
Dolandırıcının zekâmla alay etmesi ise yanıma kalan manevi kârım (1)
Ne dersiniz böyle bir sistem yürür mü..? Böyle bir adalet itibar kazanıp güven vererek umudu canlı tutabilir mi..? Bu çarpıklığa kimin el atması gerekiyor..?
Biraz empati, biraz ilgi ve duyarlılık, biraz fedakarlık bu işi kökten çözmeye yetmez mi..? Düşünmeye
vaktiniz yoksa, duyarlı vatandaşlara kulak verin, itibar edip ciddiye alın yeter…
Bizzat yaşadığım üç olay ile ilgili iki dosyayı aşağıda ilgi ve incelemenize sunuyorum. Birini sonuçlandırdım; diğerinde mücadelem devam ediyor. Umudum canlı değil moralim bozuk…
Baldan tatlı bal dosyamı ise ne siz sorun ne de ben anlatayım..? “Ünlü balcının” evi soyulmuş; hırsızlar bir buçuk milyon dolarını almışlar. Bütün TV kanalları “ünlü balcımızı” daha da ünlü etti. 2013 yılından beri sahte balcı ile sürdürdüğüm hukuk mücadelesine ise kulak veren bile yok. Bu basın mı kamu hizmeti yapıyor..? Ölmüşüm ağlayanım yok…

04.07.2019 Üsküdar
Ahmet Ziya İbrahimoğlu