NEJAT TAJEN
Başlığı dikkatle okuyan, ikinci kelimenin, birinci kelimenin tersinden yazılışı olduğunu görecektir. Yıl 1986 Medine-i Münevvere ziyaretinden Mekke-i Mükerreme’ye dönerken, geçirdiğim ağır trafik kazası, yolun 90. km de olduğu için, ilk müdahaleden sonra, bizi Medine’deki, maruf adı ile, Alman Hastahanesine kaldırmışlardı. Merhum Dr. Yusuf Akkaya ağabeyin vefatı üzerine yazdığım yazıda ifade ettiğim gibi, yeri boş kalanlardan olan Yusuf ağabey ile de o zaman tanışmış; samimiyetimizin temelini atmıştık.
Mekke’den, Medine’de olan bu hastahaneye her gün gidip geliyorum. Çünkü eşim ve iki çocuğum bu hastahanede tedavi görüyor; ben ve diğer çocuklarım da, Mekke’deki evimizde, komşularımın desteği ile eğitime devam ediyorduk. İşte bu günlerde, Medine’de olduğum bir gün, Yusuf Ağabey beni görünce, Hocam sizden bir ricam var; dedi. Buyur Yusuf ağabey dedim. Hastahanemize yeni gelen ve branşı cerrah olan bir doktor arkadaşımız var. Mekke’ye dönerken onu da beraberinde götürüp umre yaptırabilir misin; dedi. Kendisi istiyorsa seve seve yaptırırım dedim. Yusuf Abi bizi tanıştırdı ve hemen hazırlık yaparak beraber yola çıktık. Zülhuleyfe’de mîkat camisine varınca, durduk. Kendisine ihram giyeceğimizi söyledim; boy abdesti almış mıydınız diye sordum; boy abdesti ne demek dedi? Baktım ki hiç bir şey bilmiyor. Sıfırdan başlayarak her şeyi kendisine ayrıntılı bir şekilde anlattım; izah ettim. İhramlarımızı giyip iki rekat namazlarımızı kıldık. Her şeyi benim yaptığım gibi yapmaya çalışıyor. Niyet ettikten sonra Lebbeyk duasını ben okuyorum; o da tekrar etmeye çalışıyor. Tekrar yola koyulduk. Yol boyunca iniş ve çıkışlarda Lebbeyk duasını aşkla şevkle tekrarlıyor; tekbirle tahlillerle yolumuza devam ediyorduk. Beni iyice tanıdıktan sonra, kendini de bana tanıttı. Çekingenliğinin farkında olsam da sebebini sormadım. Yolda yoruldukça istirahat yerlerine uğruyor; kendisine Mekke ve Umre hakkında bilgi vermeye çalışıyordum. Bu sohbetler esnasında Kıbrıs asıllı olduğunu, genç yaşta ABD ye gittiğini, orduda tabip olarak Albay’lığa kadar terfi ettiğini sonradan ayrıldığını, soyadının TAJEN olduğunu, soyad alırken isminin tersinden okunuşunu tercih ettiğini anlattı. Evli olduğunu fakat eşinin ABD de kaldığını da öğrendim. Mekke’ye ulaşıp umre yaptıktan sonra otele yerleştirdim; dinlendi. Ertesi gün Mekke’de gezilmesi adet haline gelmiş olan yerleri kendisine gezdirdim. Arafat’ta deveye bindirip resim çektirdik. Sorduğu her şeyi cevaplandırıyor; samimiyetimizi geliştiriyorduk. Beni yakından tanıyıp çıkar ve beklentim olmadan kendisine yardımcı olduğumdan emin olduktan sonra, sır kabül edip herkese açmadığı duygularını bana açmaya başladı. Hocam ben niçin S.Arabistan’a geldim biliyor musun; dedi. Bilmiyorum ama öğrenmek isterim dedim. Benim eşim Amerikan milliyetçisi ve yahudi karşıtı. Yahudi karşıtı olan bir ülkede yaşamayı düşündük. Eşim araştırdı; en uygun ülke olarak S.Arabistan’ı tesbit etti. Müslüman olmayanların bu ülkeye giremediğini duymuş; hatta kelle kesilen bir ülke olduğunu öğrenmiş. S.Arabistan Elçiliğine gidip bilgi almamı istedi. Gidip elçi ile görüşüp doktor olarak Medine’de çalışabileceğimi öğrendim. Ben Kıbrıs doğumlu olduğum için, muhtevasını bilmesem de, herkes benim müslüman olduğumu biliyordu. İlk defa Müslümanlığım işime yarıyordu. Elçi, hanım için bana özel kıyafetler hediye etti. Eve döndüm; durumu hanıma anlattım. Elçinin iltifatı ve hediyeleri bizi memnun etmişti. Kısa zaman içerisinde işlemlerimizi yaptırıp tamamladık; fakat hanım ihtiyatlı davranıp önce benim giderek görmemi, yaşama sıkıntısı olmayacaksa, kendisi de gelebileceğini söyledi. Hanım henüz müslüman olmadı; sıkıntı olur mu Hocam dedi. Kendisi müslüman olanlar için banımının müslüman olmaması sıkıntı olmaz dedim.
Nejat Bey kelle kesilmediğini, Medine’ye Mekke’ye rahat rahat girip çıkabildiğini tecrübe ederek görmüş ve yaşamıştı. Artık içi rahat olarak hanıma gel diyebilecekti; sevinçliydi. ABD de rahat olmadıklarını, kendilerini gizleme ihtiyacı duyduklarını, çocuklarını, aynı inancı paylaşan öğretmenlerin olduğu okula götürmek için eşinin her gün kilometrelerce yol gitmek zorunda kaldığını, Amerika’da şartların dışardan görüldüğü gibi olmadığını uzun uzun anlattı bana. Birkaç ay sonra eşini de Medine’ye getirmiş fakat hayat şartlarının umdukları gibi olmadığını, iklim şartları ve hayat tarzı sebebi ile bir müddet sonra geri dönmek zorunda kaldığını rahmetli Yusuf ağabeyden öğrenmiştim. Elbette burada bütün ayrıntıları yazmıyorum; buna imkanım da yok. Yıl 2021 aradan yaklaşık 40 yıla yakın bir zaman geçmiş. Nejat Bey ile irtibatımız kopmuş; izini kaybetmiştim. Bir gün arşiv evraklarımı karıştırırken Nejat Beyin reçetesini görünce resmini çekip ABD de çalışan bir arkadaşa yollayıp araştırmasını, sağ olup olmadığını sormasını istedim. Uzun yıllar önceki numaralara yeni rakamlar eklenmiş; bölge de yakın olmayınca sonuç alamamış. Aradan bir yıldan fazla bir zaman daha geçti; arkadaş İstanbul’a gelip evimde misafirim oldu. Söz dönüp dolaştı beni ABD ye davet etmeye geldi. Bunun mümkün olamayacağını ifade ettikten sonra, şakavari Nejat Beyi arayıp bulur; sağ olduğunu bildirirsen o zaman düşünebilirim dedim. Arkadaş sözümü dikkate aldı; ABD ye döner dönemez Nejat Beyi arayıp bularak eşi ile konuştu. Bu yazıyı yazarken 1,5 saatlik uçak yolculuğunu göze alarak onu ziyarete gideceğini bana bildirdi. Görüşmeden sonra bana bilgi verecek. ABD ye gitmek zorunda kalırsam, buruk bir sevinç yaşayacağım. Neden buruk diyenleri merakta bırakmamak için yazayım. Bir kaç sene önce ABD de olan beşinci kızımın doğumu sebebi ile eşimle birlikte ABD ye gitmek istemiş; dönemin siyasi şartları sebebi ile, vize alamamıştık. Konsolosluktan çıkarken, vize için şaşırır bir daha talep edersem, sakın bana vize vermeyin diyerek minnetsizliğimi bildirmiş; ayrılmıştım. Şimdi vize istemek zorunda kalırsam, üzüleceğim fakat Nejat Beyi ve oradaki diğer dostlarımı da görmek için, şakavari de olsa verdiğim sözü yutmak istemem.
Hayırlısı ne ise o olsun diyerek nokta koyuyor; duanızı talep ediyorum.
13/12/2022
Ahmet Ziya İbrahimoğlu