OSMANLI YETİMLERİNİN SAVRULMA HİKAYESİ
GERÇEK HAYATTA YAŞANMIŞ DUYGU YÜKLÜ BİR HİKÂYE
Of’un Zisino (Bölümlü) köyünden Resüloğlu Hafız Müfid, 1908 yıllarında İlim tahsil etmek için gittiği Hicaz’da 1916 yılında Mescid-i Nebi’ye imam olarak tayin edilir. İki yıllık görevi müteakip Mondros anlaşması sonrasında Hicaz bölgesinden ayrılmak zorunda kalır ve Şam’a gelerek oraya yerleşir…
İlimle meşgul olan Hafız Müfid Efendi, devrin âlimlerinden istifade etmiş ve âlimler yetiştirmiş ilim ehli bir şahsiyet…
Şam’dan evlenmiş ve Mehmed Müfid ismi ile bilinen bir oğlu olmuştur. Şam’daki ilim adamlarından bahseden kaynaklarda kendisinden övgü ile bahsedilir…
Türkiye’de yaşanan değişiklikler, Onun tekrar ülkesine dönmesine fırsat vermediği tahmin ediliyor…
Takva sahibi ve ilim ehli olması yanında, saat tamirciliği yaparak geçinen, kanaat ehli bir insan olarak yaşadı ve öyle de öldü…
Bursa / Harmancık ilçesinde imamlık yapan kardeşi Necmeddin Bey’in, ağabeyi Hafız Müfid Efendiye 1951 yılında yazdığı bir mektupta “SOYLU” soyadı aldıklarını bildirdiği fakat mektup Şam’a ulaştığında ağabeyinin çoktan vefat ettiğini incelediğimiz belgelerden anlıyoruz.
Hafız Müfid Efendi 1931 yılında vefat ettiğinde, oğlu Mehmed Müfid 8 Yaşında idi. Babasının yürüdüğü ilim yoluna intisab ederek, Şam’ın meşhur âlimlerinden ve babasının da hocası olan, Bedreddin el-Hasenî’den 1935 tarihindeki ölümüne kadar ders okur. Of/Zisino (Bölümlü) deki akrabaları bir arazi vesilesi ile kendilerini aramaları üzerine yeniden irtibat kurma imkânı bulurlar. Bu irtibattan sonra 1975-86 yılları arasında Mehmed Müfid Efendi iki defa Türkiye’ye gelerek akrabalarını ziyaret eder. Bu ziyaretlerle ilgili, yazdığı hatıratında ayrıntılar vardır. Elle yazdığı Arapça notlarını, ancak o yazıya aşina olan ve Arapça bilenler anlayabilir…
Mehmed Müfid Efendi 1986 yılında köyüne yaptığı ziyarette köylüleri ile resim çektirir…
Köye geldiği ilk tarihte, babasının köyden ayrılmasının üzerinden 70 yıl geçmiş, yaşayanlardan sadece babasının kuzeninin bilgi sahibi olduğu görülür…
Mehmed Müfid Efendinin oğlu, Hafız Müfid Efendinin torunu, Teysir Hoca babasının 2000 yılında vefatından sonra bayrağı teslim alarak ilme hizmet yolculuğunu sürdürmeye çalışır.
Kendisi Suriye’nin meşhur İslami İlimler Akademisi olan Fethü’l İslam mezunu olup fakir ve muhtaçlara yardım eden bir hayır cemiyetinin 2000-2012 yılları arasında başkanlığını yapar; Suriye olayları başlayınca dedesinin diyarına, Türkiye’ye dönmek zorunda kalır…
İstanbul’da kurduğu Şam Kardeşlik ve Yardımlaşma Derneği ile Suriye’deki hayır faaliyetlerini uzaktan da olsa sürdürmeye devam ediyor…
Türk vatandaşı kabul edilmesi gereken bir konumda olan Teysir Hoca’nın elindeki mahkeme kararı Nüfus İdaresi Genel Müdürlüğü’ne gönderilmiş fakat hala sonuç alınamamış; ilgi ve himmete muhtaç olarak bekliyor…
İlgililere arz olunur…
17.02.2020 Ahmet Ziya İbrahimoğlu
Konuyu bana ilk defa aktaran bir kardeşimiz şu notu da yazmıştı:
Gerçekten de Suriye’de yaşadığım 2007-2008 yılında karşılaştığım böyle nice aileler beni bir hayli şaşırtmıştır. Dolayısıyla Müfid Ailesi bunlardan sadece biridir. Bundan dolayıdır ki Suriye’den Türkiye’ye göç edenleri düşünürken bu durumu göz ardı etmemek gerektiği kanaatindeyiz. Bugün Türkiye Devleti İçişleri Bakanı olarak görev yapan Süleyman Soylu’nun, her ne kadar içerisinde muğlaklık barındırıyor olsa da, aile mensupları tarafından dile getirilen Teysir Hoca’nın akrabası olduğu iddiası araştırılması gereken bir konu olmakla birlikte yine de dikkate alınması gerektiği kanaatindeyiz.
Teysir Hoca’nın hukukî olarak yapılması gerekenleri yapmasına rağmen bu ülkede vatandaşlık alamaması ise büyük bir ayıp olarak hâlâ düzeltilmeyi bekliyor. Seneler süren gayretler neticesinde mahkeme tarafından “Soylu” ailesine mensup olduğuna karar verilmesine rağmen Teysir Hoca’nın dosyası, bir karar vermesi için mahkeme tarafından kendilerine gönderilen nüfus müdürlüğünün raflarında bekliyor.
NOT: Bu yazıyı yukarıda zikredilen tarihte İçişleri Bakanımız Muhterem Süleyman Soylu ve
özel kalemine ulaştırmış; hikâyede adı geçen Reisoğlu Hafız Müfid Hocanın torunlarından Teysir Hocaya ve ailesine vatandaşlık verilmesine vesile olmuştum. Bir hafta önce Teysir Hoca, elinde bir Kudüs levhasıyla yanıma geldi ve bana teşekkür etti. Bende kendisine bu teşekkürün muhatabı ben değil İçişleri bakanımız Süleyman Soylu ve Özel kalemindeki arkadaşlarımızdır dedim. Bunun üzerine bu teşekkürü kendilerine vekâleten ulaştırmamı benden talep etti; bu talebi yerine getiriyor ve tebliğ ediyorum. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
Teysir Hoca bu sevincini paylaştıktan sonra bir konuda üzüldüğünü bana bildirdi ve yardım talebinde bulundu. Benim hikayeyi anlatırken Teysir Hocayı merkeze koymam sebebiyle diğer kardeşleri ve aileleri unutuldu; dikkate alınmadı. Bunun için onlar hala ehli himmet idarecilerimizin yardımını bekliyor. Onlara da vatandaşlık verilmesini canı gönülden arzu ediyor ve talep ediyoruz. İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ve özel kalemindeki hizmet ehli arkadaşlara arz ediyorum.14.02.2022 Ahmet Ziya