SİSTEMLER NASIL GÜVEN VERİR?

Sistemlerin yazılı kuralları kadar uygulamaları ve uygulama geçmişleri ile de değerlendirilmesi gerekir. Her uygulamanın istisnaları olduğu gibi uygulama yanlışları ve eksiklikleri de olabilir.

Önemli olan, dış etkenlerden uzak, yazılı kurallarına uygun, samimiyet ve ihlasla yaşanan uygulamalar ve örneklerdir. Değerlendirme yaparken bu esaslar dahilinde bir değerlendirme yapmaya dikkat edeceğiz.

Sistemlerin ortaya çıkışı ve ilk uygulama örnekleri yanında günümüzdeki uygulamalarını esas almaya çalışacağız. Günümüzde uygulaması olmayan, olma iddiası da bulunmayan sistemler üzerinde durma imkan ve niyetimiz yok.

Tarihî olarak yaygın olan yönetim biçimleri arasında, monarşi, aristokrasi, timokrasi, oligarşi, demokrasi, teokrasi ve tiranlık gibi yönetim biçimleri yer alır. Bu şekiller her zaman birbirinden kesin çizgilerle ayrılmaz ve daha çok karma yönetimler yaygındır.

Pratikte, Cumhuriyet, Monarşi, Teokrasi, Tek parti rejimi, Askerî diktatörlük, Geçici hükûmet gibi uygulamalar üzerinde de durma niyetimiz yok.

Biz yukarıda zikredilen yönetim biçimlerinden daha çok hukuki sistemler üzerinde durmayı esas alıp değerlendirmeler yapacağız.

Umumi olarak sistem, nizam deyince, bizim zihnimizde, İslâmî sistem, Kapitalist Sistem ve Sosyalist Sistem gibi sistemler akla gelse de, dünyada uygulanan hukuk sistemleri açısından bakıldığı zaman, Anglo-Sakson hukuk sistemi, Kıta Avrupa’sı Hukuk sistemi, Teokrasi dedikleri Dini Hukuk sistemi gibi bir değerlendirme ve kabül görmekteyiz. Bize göre tahrif edilmemiş yegane din olarak sadece İslam Hukuk Sistemi diğer hukuk sistemlerinin tek alternatifi, hatta en önemli ve etkileyici kaynağıdır. Diğer dinlerin, hayatın tamamını kapsayıp kuşatan bir hukuk sistemleri yoktur. Bu konuların ayrıntısını merak edenler, kısa ve derli toplu bir kaynak olarak Wikipedia Ansiklopedisinin ilgili maddesine bakılabilir. 1

Yine yönetim biçimlerine göre ülkelerin listesini incelemek isteyenler de aynı ansiklopedinin ilgili maddesini inceleyip bakarak değerlendirebilirler. 2

Bizim ülkemiz olan Türkiye, Kıta Avrupa’sı Hukuk sistemini uyguladığı, yönetim biçimi olarak, kendine mahsus bir demokrasi, yönetim türü olarak da Üniter cumhurbaşkanlığı sistemi ile yönetildiği farzediliyor. 3

Vakıa olarak bakıldığı zaman, gerek biçim bakımından gerek tür ve gerekse hukuk sistemi açısından Türkiye’nin idare sistemi, Kamalizm denen bir ucubenin vesayeti altında olduğu için halkın tamamına güven verememiş, halkın kahir ekseriyetini tatmin edememiştir. Bu sebeple halk ile sistem daima çatışmış, halk dini ile sistem arasında bocalamış, ezilmiş ve ikilem içerisinde kalmıştır.

Hangi sistem olursa olsun, halkın gönülden bağlılığı, benimsemesi ve desteği olmadan istenen başarıyı sağlayamaz. Halkın benimsediği inanç sistemi ile bütünleşemeyen hiç bir sisteme de halk gönülden bağlanmaz; candan ve fedakarlık anlayışıyla desteklemez. Kerhen bağlılık da, fedakarlık için yeterli olmadığı gibi istenen başarıyı da sağlayamaz; güçlü devlet olmaya da imkan vermez.

Bunun için 1909 dan sonra Halktan tamamen kopuk ittihat ve terakki anlayışının ardından gelen “Kamalizm” anlayış ve yönetimi, istenen ve beklenen başarıyı gösterememiş, halkı sukutu hayale uğratmıştır. 1950 de gelen kısmi farklılık, Kamalizm dayatmasını aşamamış; ahlaki bozulmanın önüne geçememiştir. Ondan sonra gelen iktidarlar, bir önceki iktidarlardan daha olumlu adımlar atma iddiası ile gelmiş olsalar da, gelişmeler karınca hızı ile olmuş, mehter yürüşü şeklinde tecelli etmiştir. Rahmetli Özal dönemi hürriyetleri artırmış; maddi refahı yükseltmiş; Reis RTE dönemi ise, hürriyetleri genişletmiş, maddi refahı da, olumsuz şartlara rağmen, artırmıştır denebilir. Ama hala gerçekleşmeyen çok önemli beklentilerin en başında olan, ahlaki terakki ve gelişme ile, milli şuurun İslami hassasiyetlerle beslenip yükseltilmesidir. Bunlar olmadan, ne hürriyetlerin genişlemesi ne de maddi terakki, bizi huzur ve mutluluğa ulaştırmak mümkün olamaz. Ukbayı hesaba katmadan dünya huzuru ve saadeti sürdürülemez.

Sürdürülebilir huzur ve saadet olmadan da kalıcı bir başarıdan söz edilemez. Geçmiş tecrübelerden hakkı ile istifade etmesini bilmek için, tahrif edilmemiş, yalanlardan arındırılmış doğru ve güvenilir, bir tarih bilgisine, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Hazreti Mevlana’nın dediği gibi, “Allah’a nihayetsiz şükürler olsun ki bizi diğer kavimlerden sonra yarattı; bakıp ta ibret alma imkanımız vardır.”

Cumhuriyeti, Cumhursuz Cumhuriyet, despotik Cumhuriyet olmaktan tam çıkartabilmiş değiliz. Demokrasi denilen, bizim kültürümüze yabancı ucubeyi de, fırıldak, entrika, çatışma, çıkar ve menfaat çekişmesi, sürtüşme, iktidar hırsı ve kavgası bataklığında çırpınma şekli ile tecrübe edip yarım asırdan fazla bir süreyi heba ederek öğrendik.

Şimdi Cumhuriyeti esas ruhu ile buluşturarak adil bir sistem oluşturup iman ve ahlaklı nesillerin, halkın ekseriyetinin canı gönülden kabül edebileceği, fedakarlık anlayışı ile yaşayıp besleyeceği, güven duyarak destekleyeceği bir yapılanmayı başlatmak zamanı geldi. Zamanı boşa harcamadan, yeni bir heyecan uyandıracak, cihad ruhu ile bizi sahaya indirecek, yep yeni bir dönemin mukaddimesi olabilecek iyi bir anayasa yapmayı başarabilir miyiz? Zor olsa da bunu başararak noktalamalı devrini Reisimiz RTE. Ne dersiniz olabilir mi, başarabilir mi?

08/10/2023 OF
Ahmet Ziya İbrahimoğlu

  1. https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Ulusal_hukuk_sistemleri_listesi ↩︎
  2. https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Yönetim_biçimlerine_göre_ülkeler_listesi ↩︎
  3. https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Hükûmet#:~:text=Tarihsel%20olarak%20yaygın%20olan%20yönetim,ayrılmaz%20v e%20karma%20yönetimler%20yaygındır. ↩︎