Amsterdam Olaylarının İçyüzü ..
Bir İsrailli Araştırmacı Amsterdam’da Yaşananların Gerçeğini Anlatıyor: Dünyada Yahudilere Karşı Yükselen Daha Fazla Şiddete Şahit Olacağız
Nasıra – “el-Kuds el-Arabi”:
İsrail radyosu, bugün pazartesi sabahı yaptığı yayında, Hollanda’daki kamuoyunun İsrail’e yönelik tutumunun değişmesinden dolayı İsrail’in resmi makamlarının hayal kırıklığı yaşadığını bildirdi. Son saatlerde baskın olan görüş, Amsterdam’da birkaç gün önce yaşanan saldırılarda Maccabi Tel Aviv taraftarlarının kışkırtıcı davranışlarının rol oynadığı yönünde.
Dünden itibaren medyada, Hollanda’daki kamuoyunun İsrailli taraftarların davranışlarını ve olaylarla ilişkisini tartıştığı haberleri yer alırken, İsrail’in saldırıların Yahudi karşıtı ve antisemit bir nefretle önceden planlandığı yönündeki iddiasına karşı çıkılıyor.
Öte yandan, İsrail medyasındaki bazı gazeteciler, bu genel kanaatin dışında görüşlerini dile getiriyor. “Haaretz” gazetesinden gazeteci Gideon Levy, “Ne kadar da küstahız… Öldürüyoruz, eziyoruz ve kovuyoruz, sonra da dünyanın bize olan nefretine şaşırıyoruz,” ifadelerini kullandı. Ona, “Yediot Ahronot” gazetesinin siyasi yorumcusu Shimon Shiffer, Amsterdam’ın tüm dünyaya yansıdığını söyleyerek benzer bir bakış açısıyla eşlik etti.
Bugün Hollanda konusunda uzmanlaşmış İsrailli bir araştırmacı, şiddete gerek olmadığını ancak İsraillilere hitaben, “Amsterdam’da Araplara ölüm çağrısı yaparken ne olmasını bekliyordunuz?” diye sorarak tepki gösterdi.
Başlayan mı Suçlu?
“Yediot Ahronot” gazetesinde yayımlanan bir makalede, eski gazeteci ve İsrailli araştırmacı Yardin Scoop bu konuya dikkat çekti. Scoop, “Bizim açımızdan olay perşembe günü başlamadı; çarşamba gününden beri Maccabi Tel Aviv taraftarlarının Amsterdam sokaklarında yüksek sesle ırkçı tezahüratlar yaptığını, evlerin duvarlarına tırmandıklarını ve Filistin bayraklarını yırttıklarını izledim. Utançtan donup kaldım ve korktum,” dedi. Scoop, 7 Ekim olaylarından sonra Amsterdam’daki ortak yaşamın da karmaşık bir hal aldığını belirterek, Müslüman çoğunluklu bir mahallede yaşayan Yahudi bir göçmen olarak Müslüman ve Hristiyan komşularını sevdiğini ve antisemit bir tavırla karşılaşmadığını ifade etti. İsrailli arkadaşlarıyla şehirde vakit geçirirken İbraniceyi gizleme ihtiyacı duymadığını söyledi. Ancak Hollanda’da aşırı sağ hükümetin iktidara gelmesiyle etnik gerilimlerin arttığını ve İsrail’den futbol taraftarlarının nefret dolu davranışlarını buraya taşımalarını istemediğini dile getirdi.
Araştırmacı, cuma sabahı uyandığında İsrail’deki arkadaşlarından ve aile üyelerinden endişeli mesajlar aldığını ve onlara Amsterdam’da olup bitenleri sormaya başladıklarını söyledi. Bu durumu şöyle anlattı: “Haber sitelerine göz attığımda başlıkların bir önceki gece şehirde antisemit bir katliam yaşandığını yazdığını gördüm, bu beni şaşırtmadı. Herkesi iyi olduğum konusunda rahatlattım ve onlara çarşamba akşamından videolar gönderdim. Bu videolarda Maccabi taraftarlarının Amsterdam’ın merkezindeki evlere tırmandığı, Filistin bayrağını yırttığı, ‘İsrail ordusu kazansın, Müslümanları yok edeceğiz’ diye bağırdığı görülüyordu. İsrail’deki arkadaşlarım bu duruma şaşırdı, çünkü İsrail medyası durumu, maçı izleyen masum Yahudilerin, aniden onlara saldıran kötü niyetli Faslılar tarafından hedef alındığı şeklinde yansıtmıştı. Üzgünüm ama olaylara baktığımda, perşembe gecesi olanlar masum insanlara yönelik bir antisemit katliam olarak sınıflandırılamaz; bu, ziyaretçilerin gereksiz kışkırtmaları karşısında şehir sakinlerinin bir tepkisiydi.”
Scoop, şiddete karşı olduğunu ve Müslüman mahalle sakinlerinin İsrailli futbol taraftarlarına saldırmamaları gerektiğini, ancak İsrailli taraftarların da şehirde evlerin duvarlarına tırmanarak İsrail’den ithal ettikleri ırkçı sloganları atmaları veya Dam Meydanı’nda büyük bir gösteri düzenleyerek havai fişeklerle Arapları Gazze’de öldürmeye teşvik eden pankartlar açmamaları gerektiğini ifade etti. Amsterdam’da Arap ve Müslümanların nüfusun yaklaşık %12’sini oluşturduğunu ve İsrailli taraftarların şehre “Araplara ölüm” sloganları atarak ve Gazze’de öldürülen çocuklarla alay ederek geldiklerini belirtti. Scoop, “Bir Avrupa takımının taraftarları Tel Aviv veya Kudüs’e gelip sokaklarda Yahudilere ölüm sloganları atsa ve Holokost’ta ölen çocuklarla alay etse, İsrailliler buna tepkisiz kalır mıydı? Gençlerden oluşan gruplar bu kişilere saldırmaz mıydı?” diye sordu.
Hollanda Polisi
Scoop’a göre daha ciddi bir konu, Hollanda polisinin çarşamba günü İsrailli taraftarların şiddet dolu davranışlarına göz yummasıydı. “Bu taraftarlara yabancı bir şehirde ırkçı sloganlar atıp özel mülklere zarar vermeleri için neden dokunulmazlık verildi? Bu yasal mı? Belki de polis İsrailli taraftarların davranışlarına uygun bir cevap verseydi, saldırıya uğrayan Faslı sakinler kendilerini harekete geçmek zorunda hissetmezlerdi” diye ekledi.
Scoop, Avrupa’da yaşayan bir Yahudi olarak endişelendiği bir diğer konunun ise antisemitizm kavramının araçsallaştırılması olduğunu belirtti. Bu konuda şunları söyledi: “Evet, dünyada antisemitizm hala var ve birinin yerde yatıp ‘Yahudi değilim’ diye bağırarak tekmelendiğini görmek, Holokost ve katliamlardan kalan kolektif Yahudi hafızasında duygusal bir tepki yaratabilir. Ancak bu Holokost değil, bir katliam da değil; iki tarafın da karıştığı bir isyan. Yabancı bir ülkeden gelen, düzeni bozan ve yerel halka saygısızlık eden Yahudi İsrailliler ile yıllardır sistemin kendilerine ayrımcılık yaptığını düşünen yerel Araplar arasında geçti ve polis, kendilerini kışkırtan ve saldıranları yasaların sonuçlarından tamamen muaf tuttu.”
Sorumlu Kim?
İsrailli araştırmacı, durumdan sorumlu olanların sadece İsrailli taraftarlar değil, aynı zamanda onların davranışlarına karşı sessiz kalan yerel siyasetçiler olduğunu belirtti. Bu siyasetçilerin, kendilerini seçen ve hizmet etmeleri gereken vatandaşları savunmak yerine, aslında bir tavır aldıklarını ifade etti. Araştırmacıya göre, hem İsraillilerin hem de Hollandalı Arapların şiddetini kınayan bir açıklama yapılması gerekirdi.
Araştırmacı şöyle ekledi: “Amsterdam’da bir vatandaş olarak, İsrailli taraftarların şiddetinden ve şehirde düzensizliğe sebep olmalarından endişe duydum ve bu durumla ilgilenilmemesi yerel yönetimin bir başarısızlığıdır. Bunun yanı sıra, antisemitizm ifadesinin bu olayları tanımlamak için aceleci ve rastgele bir şekilde kullanılmasının, gerçekten antisemit saldırılara maruz kalan masum Yahudilere karşı olan inandırıcılığımızı zedelemesinden endişe ediyorum.”
Antisemitizmin siyasi amaçla kullanılmasına karşı uyarıda bulunan Scoop, sözlerini şöyle tamamladı: “Önümüzdeki yıllarda, yurt dışında Yahudilere karşı sağcı siyasi gruplardan daha fazla şiddet göreceğimizi düşünüyorum. Bu kelimeler İsrail’de artık boş gelmeye başlamış olabilir, ancak bir sorumluluğumuz var ve bu sorumluluğu üstlenmeliyiz. Amsterdam halkı sokaklarda rastgele Yahudileri arayıp onlara saldırmıyor. Tüm yıl boyunca Amsterdam’ın merkezinde İbranice konuşan binlerce İsrailli turist duymam, İsraillilerin normal şartlarda Amsterdam’da kendilerini tehlikede hissetmediklerini ispatlıyor.”
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
12.11.2024 OF
Konu hakkında ayrıntı merak edenler aşağıdaki yazıyı okuyabilir: 👇
Amsterdam’ın Gazabı… Gazze Katliamının Yansımaları ve Daha Büyükleri Kapıda!
Amsterdam sokaklarında İsrailli taraftarların bir futbol maçının ardından bazı Filistin bayraklarını yırtmalarının ardından gelen çatışmalar, münferit bir olay veya geçici bir durum olarak değerlendirilemez. Aksine, bu olay çeşitli yönlere anlamlı mesajlar veren ve güçlü işaretler sunan bir gelişmedir.
Bu Filistin bayrağına sahip çıkan taraftarların çoğunun Arap veya Kuzey Afrika asıllı olduğu düşünülebilir. Ancak, genel olarak Batılı kamuoyunun İsrail’e duyduğu sempati, Gazze’deki katliam ve direnişin ardından belirgin bir şekilde azalmıştır. On yıllardır Holokost ile bağlantılı olarak Batı toplumlarında medya ve siyasi araçlarla güçlendirilen İsrail’e olan sempati, Gazze’de yaşanan günlük trajedileri gören Batılıların gözünde değişmeye başlamıştır.
Tepkilerini ortaya koyan öfkeli insanlar bir futbol maçındaki taraftarlardı. Eğer bu öfke ve gerilim sıradan taraftarlar arasında bu denli yoğun yaşanıyorsa, Arap ve İslam dünyasındaki entelektüel, dini ve üniversite çevrelerindeki duyguların ne derece güçlü olduğu düşünülebilir.
Şüphesiz Amsterdam’daki bu mesaj, İsrail’le normalleşme sürecine giren ya da Bob Woodward’ın geçen ay yayımlanan “Savaş” adlı kitabında konumlarına değindiği Arap yönetimlerini de sarsacaktır. Bu yönetimlerin en büyük korkusu, güvenlik güçleri, ordu ve istihbarat içerisindeki unsurların öfke duygularıyla dolup taşmasıdır.
İsrailliler, artık işgal altındaki Filistin topraklarında veya başka herhangi bir yerde kendilerini güvende hissedemez hale geldiler. Amsterdam sokaklarında ve daha önce Amerikan üniversitelerinde gördüğümüz dünya çapındaki öfke dalgası, İsraillilerin gittikleri her yerde peşlerini bırakmayacaktır. Hatırlanabileceği gibi, kısa süre önce Kosta Rika’da bir çete tarafından elleri kolları bağlanan İsrailli turistlerin görüntüleri, İsrail işgal güçlerinin Filistinli mahkumlara uyguladığı muameleyi hatırlatarak İsraillilere dünya çapında karşılaşabilecekleri sürprizleri yeniden düşündürmektedir.
Bu olayın, işgal yetkililerini endişelendiren yanı, beklenmedik bir anda gerçekleşmiş olması ve özellikle İsrailli kamuoyunun toplandığı maçlar, konserler veya Siyonist etkinliklerde benzerlerinin ilham verici olma potansiyelidir. Bu durum, İsrail’in güvenlik ve itibar açısından endişelerini artırırken, uluslararası arenada imajını ve gücünü yıpratmaktadır.
Bu olay, İspanyol hükümetinin İsrail’e gitmekte olan iki geminin silah taşıdığı şüphesiyle Algeciras Limanı’na yanaşmasına izin vermemesiyle aynı zamana denk geldi. İspanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Madrid hükümetinin söz konusu gemilere izin vermeyeceğini açıkladı. Bu durum, İsrail’in Avrupa ve dünya çapındaki itibarının kötüleştiğine işaret etmektedir. Ayrıca, bir ay önce Nikaragua, İsrail’in Filistin halkına karşı yürüttüğü “vahşi soykırım” nedeniyle diplomatik ilişkilerini kestiğini duyurmuştu.
Amsterdam, İspanya ve aynı gün yaşanan diğer gelişmeler, Gazze’deki kuşatma altındaki Filistinlilere, 13 aydan uzun süredir devam eden soykırıma karşı direnmeye devam ettiklerini ve dünyada yankı uyandırdıklarını gösteren moral verici bir mesaj olarak değerlendirilebilir.
Yasir Sadettin
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
09.11.2024 OF
Tercüme Edilen Haberin Arapça Aslı İçin: 👇
https://www.alquds.co.uk/باحثة-إسرائيلية-تروي-حقيقة-ما-جرى-في-أم/