Emevilere Yapılan İtham ve İftiraların Arkasında Şia ve İngilizler Vardır


Emevî Hükümdarları Hutbe Sonunda Hz.Ali veya Ehli Beyte Sövmeyi Emretti mi?

Her olay meydana geldiğinde veya sosyal medyada bir fıkıh meselesi, tarihi bir olay ya da önemli bir şahsiyet hakkında tartışmalar başladığında, görüşler farklılık gösterir. İslam tarihindeki kaynakların çeşitliliği ve bu kaynakları yazanların amaç, düşünce ve bağlılıklarındaki farklılıklar nedeniyle bu tür hikayelerin hatırlanma şekli de değişkenlik gösterir. Böylece, olaylar hakkında genellemeler ve kalıplaşmış görüşler yaygın hale gelir; bu, olayı yaşayan ya da günümüzde yorumlayanlar için de geçerlidir. Bu tartışmaların en güncel örneklerinden biri, Emevi halifelerinin, özellikle Adil Halife Ömer bin Abdülaziz dönemine kadar, Ehl-i Beyt’e ve Ali bin Ebu Talib’e (Allah onlardan razı olsun) karşı hakaret ettiği yönündeki iddialardır. Ömer bin Abdülaziz’in, bu uygulamayı sonlandırdığı ifade edilmektedir.

İslam tarihi alanındaki uzmanlığım ve konu üzerine sahip olduğum çeşitli kaynaklar ışığında, İslam’ın erken dönem tarihine dair zayıf rivayetler üzerine yıllardır araştırmalar yapıyorum. Bu yüzden, Müslümanların tarihinin bu kurucu dönemine dair açıklık getirme gerekliliği hissettim.

Tarih kitaplarında, Ömer bin Abdülaziz’den önceki Emevi halifelerinin ve valilerinin Hz. Ali ve Ehl-i Beyt hakkında olumsuz sözler söylediklerine dair bilgiler yer alır. Ancak, İbn Sa’d tarafından kaydedilen bu rivayet sahih değildir. İbn Sa’d şöyle demiştir: “Ali bin Muhammed bize Lut bin Yahya’dan nakletti ki, Ömer bin Abdülaziz’den önceki Emevi valileri Allah onlardan razı olsun bir adama hakaret ederdi; Ömer bin Abdülaziz ise göreve geldiğinde bunu durdurdu.” Şair Kesir İzza el-Huzaî, bu durumu şu dizelerle ifade etmiştir:

“Yönetime geldin, Ali’ye hakaret etmedin ve masum birini korkutmadın, suçlunun sözüne uymadın. Gerçeği söyleyip hidayet işaretlerini ortaya koydun; söylediklerini icraatlarınla doğruladın, böylece her Müslüman memnun oldu.”

Bu rivayet zayıftır; çünkü Ali bin Muhammed, yani Medainî güvenilir biri değildir, onun hocası Lut bin Yahya ise oldukça zayıftır. Yahya bin Maîn onun hakkında “güvenilir değil” demiştir. Ebu Hatim “hadisleri terk edilmiştir” demiş, Darukutni de “zayıf bir haberci” olarak nitelendirmiştir. Mizanda da Lut bin Yahya “güvenilmez, zayıf ravilerden, ölülerden ve bilinmeyen kişilerden rivayet yapan” şeklinde tanımlanmıştır.

Şiiler, Hz.Muaviye’nin, Hz.Ali’ye sövülmesini ve lanetlenmesini cami minberlerinde zorunlu kıldığı iddiasında bulunmuştur; ancak bu iddianın hiçbir doğruluk payı yoktur. Ne yazık ki bazı araştırmacılar bu asılsız iddiayı hiçbir eleştirel değerlendirmeye tabi tutmadan kabul etmiş ve bu, son dönemlerde tartışılmaz bir gerçekmiş gibi görülmeye başlanmıştır. Ancak bu iddiaya dair sahih bir rivayet yoktur ve Dimiri, Yakubi ve Ebu’l-Ferec el-İsfahani’nin eserlerinde geçen bilgilere dayanılmamalıdır. Gerçek tarih, Hz.Muaviye’nin Emir’ül Müminin Hz. Ali’ye ve temiz Ehl-i Beyt’e saygı gösterdiğini doğrular. Dolayısıyla Emevî minberlerinde Hz. Ali’ye lanet okuma hikayesi, olayların mantığına ve tarafların karakterine aykırıdır.

Emevîler döneminde yazılmış tarih kitaplarına döndüğümüzde, bu iddiaların hiçbirine rastlanmaz. Bu tür iddialar, Abbasi döneminde, Emevîlerin itibarını sarsmak amacıyla yazılmıştır. Bu iddiaları Mesudî, “Mürûc ez-Zeheb” adlı eserinde ve diğer Şii tarihçiler kaleme almıştır. Bu yalanlar zamanla Sünni tarih kitaplarına da sızmış, ancak hiçbirinde güvenilir ve açık bir rivayet bulunmamaktadır. Bu iddialar, güvenilir bir nakilden ve sağlam bir isnat zincirinden yoksundur. Araştırmacıların gözünde bu tür iddiaların güvenilirliği yoktur.

Hz. Muaviye’nin dindeki fazileti ve ümmet içindeki olumlu itibarı göz önünde bulundurulduğunda, bu tür suçlamalardan uzakta olduğu açıktır. Bazı sahabeler ve seçkin tabiîn onu övmüş, ona dinde bilgi, adalet ve sabır gibi birçok güzel özellikler atfetmişlerdir.

Hz. Muaviye’nin hoşgörü ve bağışlama yönü örnek alınacak derecede yüksekti; bu, onu tüm nesiller için bir örnek haline getirmiştir. Muaviye’nin bu üstün özelliklerini daha önce detaylandırmış bulunmaktayız.

Şiilerin, bu iftirayı desteklemek için Sahih-i Müslim’den delil getirmeleri ise iddialarını kanıtlamaz. Sahih-i Müslim’de, Âmir bin Sa‘d bin Ebi Vakkas’ın babası Sa‘d’dan rivayet ettiği üzere; Hz. Muaviye bin Ebi Süfyan, Sa‘d’a “Ebu Turab’a neden sövmüyorsun?” diye sormuştur. Sa‘d ise şöyle cevap vermiştir: “Resulullah’ın Hz. Ali hakkında söylediği üç şeyi hatırlattığın için ona asla sövmem. Bu üç özellikten birinin bana ait olmasını, kırmızı develere sahip olmaktan daha çok isterim.”

İmam Nevevi bu rivayet hakkında, “Hz.Muaviye’nin burada Sa‘d’a açıkça Ali’ye hakaret etmesini emrettiğine dair bir ifade yoktur; ona sadece bunu yapmamasının sebebini sormuştur. Muaviye, sanki ‘Hz.Ali’ye sövmekten çekinmen takvadan mı, korkudan mı, yoksa başka bir sebepten mi kaynaklanıyor?’ der gibidir. Eğer Ali’ye olan saygısı ve ona hakaret etmekten kaçınması bu soruya sebepse, bu doğru bir davranıştır.” demiştir. Sa‘d, Hz. Ali’ye söven bir topluluğun içindeydi, ancak onlarla birlikte sövmemiş ve karşı çıkma gücü olmadığından bu soruya muhatap olmuştur. Bu durumda, Hz.Muaviye ona bu soruyu sormuştur. Bazı âlimlere göre ise bu ifade, Hz. Ali’nin içtihatlarındaki hataları göstermek yerine, kendi görüşlerinin ve içtihatlarının doğruluğunu halka anlatmak amacıyla da sorulmuş olabilir.

Ebu Abbas el-Kurtubi, sahabe olan Zirar es-Sudai’nin, Hz. Ali’yi Hz.Muaviye’nin huzurunda övüp onun faziletlerinden bahsettiği ve Hz.Muaviye’nin bu sözlerden etkilenip ağlayarak Zirar’ın söylediklerini doğruladığı rivayeti hakkında şunu söyler: “Bu hadis, Hz.Muaviye’nin Hz.Ali’nin faziletini, makamını ve ona olan saygısını bildiğini gösterir. Dolayısıyla, aklı, dini, sabrı ve güzel ahlakı bilinen Hz.Muaviye’nin, Hz.Ali’yi açıkça lanetlemesi ve hakaret etmesi uzak bir ihtimaldir. Ona isnat edilenlerin çoğu yalandır ve en güvenilir rivayet, Sa‘d bin Ebi Vakkas’a sorduğu ‘Ebu Turab’a neden sövmüyorsun?’ sorusudur. Bu ise doğrudan sövmeyi emretmek değil, Sa‘d’ın sebebini öğrenmek için bir sorudur. Sa‘d’ın cevabını duyduktan sonra ise Hz.Muaviye’nin sakinleştiği, doğru olanı kabul ettiği görülmektedir.”

Dr. Rehailî, Sahabe ve Ehl-i Beyt adlı kitabında şöyle der: “Bana göre Hz.Muaviye, bunu Sa‘d’a takılmak maksadıyla söylemiştir ve asıl amacı, Hz.Ali’nin bazı faziletlerini öğrenmektir. Zira Hz.Muaviye zeki bir insandı, erkeklerle sohbet etmeyi ve onların düşüncelerini öğrenmeyi severdi. Bu soruyu Sa‘d’ın Hz.Ali hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için sormuştur. Tıpkı İbn Abbas’a ‘Sen Ali’nin yolunda mısın?’ diye sorması gibi. İbn Abbas, ‘Ne Ali’nin ne de Osman’ın yolundayım, ben Resulullah’ın yolundayım’ diye cevap vermiştir. Hz.Muaviye’nin burada İbn Abbas’a takıldığı açıktır; aynı şekilde Sa‘d’a da takılmaktadır. Şiilerin iddia ettiği gibi, Hz.Muaviye’nin Hz.Ali’ye hakaret edilmesini emrettiği iddiası ise asla kabul edilemez. Bu tür bir iddiayı reddetmenin birkaç nedeni vardır:”

  1. Muaviye (r.a.), Ali’ye (r.a.) hakaret etmediği gibi başkalarına da bunu emretmemiştir. Aksine, Hz.Ali’ye büyük saygı duyar ve onun İslam’daki faziletini kabul ederdi. İbn Kesir’in aktardığına göre, Ebu Müslim el-Havlani ve yanındaki bir grup kişi Muaviye’ye “Ali ile aynı seviyede misin?” diye sorduklarında, Muaviye şöyle demiştir: “Allah’a yemin ederim ki onun benden daha hayırlı, daha faziletli ve bu işte daha hak sahibi olduğunu biliyorum.” Ayrıca, Cüreyir bin Abdulhamid, Muğire’den rivayetle, Hz. Ali’nin ölüm haberi geldiğinde Muaviye’nin ağladığını, eşi ona “Onunla savaşmadın mı, şimdi neden ağlıyorsun?” dediğinde, Hz.Muaviye’nin “Sana yazıklar olsun! İnsanlar fazilet, fıkıh ve ilimde neyi kaybettiklerini bilmiyorlar” dediğini aktarmıştır. Böyle bir kişinin Hz.Ali’ye hakaret etmesi ve insanları buna teşvik etmesi aklen ve dinen mümkün müdür?
  2. Hz.Muaviye’nin (r.a.), Hz.Ali’ye (r.a.) karşı hayatı boyunca savaşında bile ona hakaret ettiğine dair güvenilir bir rivayet yoktur. Bu durumda, onun ölümünden ve savaştan sonra Hz. Ali’yi kötülemesi akıl almaz bir durumdur; insanları da bunu yapmaya teşvik etmesi daha da mantık dışıdır.
  3. Hz. Muaviye (r.a.) akıllı ve kurnaz biriydi. İnsanları Hz.Ali’ye (haşa) hakaret etmeye teşvik edecek olsaydı, bunu fitneye hiç katılmayan, faziletli, takva sahibi ve cesur bir kişi olan Sa‘d bin Ebi Vakkas gibi birinden ister miydi? En akılsız kimse bile böyle bir şeyi düşünmez; Hz.Muaviye’nin böyle bir şey yapması düşünülemez.
  4. Hz.Muaviye (r.a.), Hasan bin Ali’nin (r.a.) hilafetten feragat etmesiyle halifelikte tek söz sahibi olmuş, İslam beldeleri de onun yönetimini kabul etmişti. Bu durumda, Hz.Ali’ye hakaret etmenin ona ne gibi bir faydası olabilirdi? Aksine, insanların huzurunu sağlamak, işleri yatıştırmak gibi durumlar, siyasi hikmet ve iyi yönetim açısından gereklidir; ve Hz.Muaviye bu gibi şeyleri elbette bilirdi.
  5. Hz.Muaviye’nin (r.a.), halifeliği sağladıktan sonra Ali’nin oğullarıyla dostane ve yakın bir ilişkisi vardı. Örneğin, Hasan ve Hüseyin kendisini ziyaret ettiğinde ikisine de iki yüz bin dirhem ihsan etti ve “Bu miktarı benden önce kimse vermedi” dedi. Hüseyin (r.a.) ise, “Bizden daha faziletlisine kimse böyle bir bağış yapmadı” diye karşılık verdi. Yine Hz.Hasan, bir defasında Hz.Muaviye’yi ziyaret ettiğinde Hz.Muaviye ona “Resulullah’ın torunu, hoş geldin” diyerek üç yüz bin dirhem ihsanda bulunmuştur. Hz.Muaviye’nin insanları Hz.Ali’ye hakaret etmeye teşvik ettiği iddiası bu dostluk ve saygı bağlamında tamamen yersizdir.

Bu açıklamalarla, bu konuda gerçekler ortaya çıkmaktadır. Müslüman toplum, genel olarak şeriat hükümlerine bağlıdır ve bu hükümleri uygulama konusunda hassastır. Bu yüzden kötü söz ve hakaretten kaçınılır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müşriklerin ölülerine bile hakaret edilmemesini emretmiştir; Allah dostlarına hakaret etmek ise düşünülemez. Hz.Aişe’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) “Ölüleri kötülemeyin; zira onlar, yaptıklarının sonucuna kavuşmuşlardır” buyurmuştur.

Elhamdülillahi Rabb’il Âlemin.

Yazan: Ali Muhammed as-Sallabi

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
02.11.2024 OF

Yazının Dayandığı Kaynaklar: 👇

1.Ali Muhammed es-Sallabi, Emevi Devleti, Dar İbn Kesir, Beyrut, Cilt 1, Sayfa 256.
2.Siyar A’lâm an-Nubalâ (Ünlülerin Hayatları), Cilt 5, Sayfa 147.
3.Mîzanü’l-İ’tidal (Denge Ölçüsü), Cilt 3, Sayfa 419.
4.Muhammed Rıza, Hasan ve Hüseyin, Sayfa 18.
5.er-Rehaili, Sahabe ve Ehl-i Beyt’in Savunusu, Sayfa 367.
6.Beşinci Raşid Halife: Hasan bin Ali bin Ebu Talib, Sayfa 353.
7.Müslim, Sahabenin Faziletleri, Cilt 4, Sayfa 1871.
8.Sahih-i Müslim Şerhi, Cilt 15, Sayfa 175.
9.el-Mufhim, el-Kurtubi, Cilt 6, Sayfa 278.
10.Şerhu Usul-i İ’tikad li’l-Lalakai (Lalakai’nin İnanç Esasları Şerhi), Cilt 1, Sayfa 94.
11.el-Bidaye ve’n-Nihaye (Başlangıç ve Son), Cilt 8, Sayfa 133-140.
12.Sahih İbn Hibban, Hadis No: 47; el-Elbani, es-Sahihatu’s-Sahiha’da bu hadisi sahih kabul etmiştir, Hadis No: 320.

Yazının Arapça Aslı İçin: 👇
https://www.echoroukonline.com/هل-فرض-خلفاء-بني-أمية-سبَّ-آل-البيت-على

Mütercimin Notu:

Konu ile ilgili altta linki verilen Arapça Yazıyı da Okumanızı Tavsiye Ediyorum:👇https://islamqa.info/amp/ar/answers/219799

Türkçe Kaynaklardan Linki Verilen Şu 3 Makale Okunabilir:

Ekrem Buğra Ekinci Hocanın Yazısı:👇https://www.ekrembugraekinci.com/question/?ID=15269

Sorularla İslamiyet Sitesindeki Yazı 1:👇https://sorularlaislamiyet.com/hz-muaviye-hz-aliye-lanet-edilmesini-istedi-mi?amp

Sorularla İslamiyet Sitesindeki Yazı 2:👇https://sorularlaislamiyet.com/hz-muaviyenin-sarap-ictigi-iddiasi-dogru-mudur-hz-ali-ile-karsilikli-lanetlesme-olmus-mudur?amp