En Güzel Beş Osmanlı Geleneği

Su ve Kahve:

Misafirlere kahve fincanı ile birlikte bir bardak su ikram edilirdi. Eğer misafir önce suyu içerse, bu onun aç olduğunu belirtirdi ve kendisine yemek hazırlanırdı. Eğer kahveyi önce içerse, bu tok olduğu anlamına gelirdi.

Kırmızı ve Sarı Gül:

Sarı gül, evde hasta olduğunu belirtmek için kapının önüne konulurdu. Bu, yoldan geçenlerin ve komşuların sessiz olmaları ve hastayı rahatsız etmemeleri gerektiği anlamına gelirdi. Kırmızı gül ise, evde evlenme çağına gelmiş bir genç kız bulunduğunu ve bu eve kız istemeye gelinebileceğini belirtirdi. Ayrıca, bu evin yanında kötü sözler söylenmemesi gerektiği anlamına gelirdi.

Kapı Tokmağı:

Osmanlı döneminde evlerin kapısında iki tokmak bulunurdu: biri küçük, diğeri büyük. Küçük tokmak çalındığında, kapıyı evin hanımı açardı, çünkü çalanın bir kadın olduğu anlaşılırdı. Büyük tokmak çalındığında ise, kapıyı evin beyi açardı, çünkü çalanın bir erkek olduğu anlaşılırdı.

Sadaka:

Osmanlı’nın zenginleri, fakirleri rencide etmeden sadaka vermeye özen gösterirlerdi. Bakkala veya manavlara gider, borç defterlerini alır, borçları silerlerdi. Bunu yaparken isimlerini belirtmezlerdi. Fakirler, borçlarının silindiğini görür ama kimin yaptığını bilmezlerdi, bu da onları minnet altında bırakmazdı.

63 Yaşı:

Osmanlı döneminde 63 yaşını geçmiş yaşlılara yaşları sorulduğunda, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yaşını geçtiği için yaşlarını söylemekten utanırlardı. Bu yüzden, “Haddi aştık evladım” diye cevap verirlerdi, bu da Peygamber’e olan saygılarının ve sevgilerinin bir göstergesiydi.

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu

28.07.2024  OF

أجمل خمس عادات عثمانية

الماء والقهوة::

كان يُقدم فنجان القهوة للضيوف مع كأس ماء، وفي حين قام الضيف بشرب الماء قبل القهوة كان يُعلم بأنه جائع، وكان يتم إعداد وجبة طعام له، وفي حين شرب القهوة قبل الماء فكان هذا يعني بأنه شبعان.

الوردة الحمراء والوردة الصفراء::

كانت توضع الوردة الصفراء أمام البيت الذي فيه مريض لإعلام المارة والجيران بضرورة إلتزام الهدوء وتجنب إزعاج المريض، إما إذا وُضعت الوردة الحمراء فكان هذا يعني بأن هناك شابة وصلت إلى سن الزواج موجودة داخل البيت يمكن التقدم خطبتها ويُحذر النطق بالأقوال البذيئة بجانب البيت حرمة لعواطفها،

مطرقة الباب::

كانت توضع في العهد العثماني على أبواب المنازل مـطرقتان، واحدة صغيرة، واﻷخــرى كبيرة،

فعندما يُطرق الباب بالصغيرة، يُفهم أن الذي يطرق الباب امـرأة، فكانت تـذهب سيدة البيت وتفتح الباب.

وعندما يطرق بالكبيرة، يُفهم أن على الباب رجــل، فيذهب رجل البيت، ويفتح الباب لاستقبال ضيفه،

الصدقة::

كانت فئة الأغنياء العثمانية تحرص على تقديم الصدقات دون التسبب بأي إحراج للفقراء، فكانت تقوم بالذهاب للبقالة وبائعي الخضار وتطلب دفتر الدين وتطلب حذف الديون وتقوم بتسديدها، دون ذكر اسمها، وكان الفقراء دومًا يجدون دينهم قد حُذف دون أن يعلموا من قام بذلك فكانوا لا يشعرون بمنة الأغنياء،

سن الثالثة والستين::

‏عندما كان يُسأل كبار السن الذين هم فوق سن 63 عن سنهم في زمن الدولة العثمانية، كانوا يعدّون عاراً أن يقولوا إن سنهم فوق سن النبي صلى الله عليه وسلّم، أدباً واحتراماً وتعظيماً له فكانوا يجيبون: “لقد تجاوزنا الحدّ يا بنيّ” 🤍