Ne Oldu Sana İhsan Hanım?

Nerede o ateşli sözlerin?
Nerede mücadelelerin?
Nerede o sert üslubun?
Zalimlerin yüzüne patlayan kaleminin volkanları nerede?

Yoksa kavgayı bırakıp, uzlaşıp teslim mi oldun?

Bu sorular, gerek aleni gerek özel ortamlarda, yüz yüze veya sanal dünyada bana sıkça yöneltiliyor. Ve saygıdeğer okuyucuların çoğunun bu soruları sormasını önleyerek, bu düşüncelerin birçok yakınımın ve benim hakkımda iyi düşünen kimselerin kalplerinde dolaştığını da biliyorum.

Ancak sevgili dostum, itiraf etmekten çekinmeyeceğim: Evet, değiştim.
Nasıl inkâr edebilirim ki?
Evrenin her köşesinde değişim kaçınılmazken, benim sabit kalmam nasıl mümkün olabilir?
Daha olgun, daha sakin ve daha aklıselim bir hale gelirken, geçmişteki fikri/zihni ergenliğimi ve boşuna verdiğim kavgaları fark ettikten sonra, değişmemem mümkün mü?

Evet, değiştim.
Çünkü artık “Don Kişot” gibi yel değirmenleriyle savaştığımı fark ettim.
Kelimelerimle kendimi tükettiğimi, kimseye fayda sağlamayan tartışmalara girdiğimi ve sadece düşmanlık kazandığımı anladım.

Eskiden, kendimce hakikati savunduğumu zannederek, şu kişiyi ya da bu kişiyi küçümseyip hakaret etmeyi, doğruyu göstermek zannediyordum. Ama hakikat, düşmanlık ve nefret ifadeleriyle sunulamayacak kadar temiz ve asil bir şeydir.

Tek kazancım, benim kavgalarımı kendi arzularına tercüman görenlerin alkışlarıydı. Onların istediği o sert saldırıyı ben yapıyordum ve bu onlara yetiyordu.

Değiştim, çünkü artık anladım: İnsanların faydasına olan şeyleri konuşmak gerekiyor, onların duymak istediği şeyleri değil.
Hakaret ve alay etmek bu ümmeti hiçbir yere götürmez, zalimlerin tahtlarını da sarsmaz.

Değiştim, çünkü artık biliyorum ki insanı inşa etmek, halkların bilinç seviyesini yükseltmek bu ümmetin kurtuluşunun yoludur. Boş kavgalar ve düşmanlık tohumları ekmekle bu davayı ileriye taşımak mümkün değil.

Değiştim, çünkü artık biliyorum ki hükümdarlara yönelik o sert eleştirilerimle farkında olmadan onların halklarını da karşıma alıyordum. Oysa bu keskin üslupla ne bir şey kazanacaktım ne de bir şey kaybettirecektim. Hakikati açıklamak yeterliydi; kimseyi hedef almadan, düşmanlık yapmadan.

Değiştim, çünkü artık şunu da fark ettim: Herkesle üzerinde uzlaşılabilecek ortak değerler var. Bunlar ne prensiplerime ne de dinime aykırıdır.

Değiştim, çünkü anladım ki farklı düşünenlerle boşuna tartışmaya girerek ne kadar zaman ve enerji kaybettim. Oysa her farklı düşünce, tenkit edilmesi gereken bir hata değildir. Kimi zaman farklılıklar telafi edilebilir; telafi edilemeyen durumlarda bile önce nazikçe, sakin bir dille hakikat anlatılmalı, insanları hakikate yakınlaştıracak bir üslup seçilmelidir.

Evet, değiştim ve bu değişimden rahatsız değilim.
Çünkü bir usülde sabit kalmak her zaman övgüye değer bir şey değildir. Ölülerin cesetleri de sabittir!

Büyük âlim İmam Şafii bile Mısır’a gidince görüşlerini değiştirmiştir. Eskiden “Şafii’nin eski görüşleri” denirdi, sonradan “yeni görüşleri” ortaya çıktı. Tenkitler almasına rağmen doğru bulduğuna yöneldi.

Değiştim, çünkü şunu fark ettim: Sayısız yan kavgalar başlattım. Oysa bu enerjiyi ümmetin esas sıkıntılarına yöneltmeliydim. Çünkü milyonlarca insanın zihniyetini ve bakış açısını yükseltmek için çalışmak, asıl büyük mücadeledir.

Evet, belki geç anladım ama fark etmemek ve yerimde saymak daha büyük bir hata olurdu. Gurur ve inat uğruna, kırık bir sandalyeye tutunmak anlamsız.

Değiştim, çünkü medyada ya da yazılarında bana ters düşen kişilerle gereksiz tartışmalara girdiğimi fark ettim. Oysa her yazarın ve medya mensubunun hataları ve farklı bakış açıları olabilir. Sırf bana uymuyor diye saldırıya geçmek yanlıştı.
Hak eden tenkiti bile yaparken hikmetle ve sükûnetle yapmak gerekir. Aksi halde yorum yapmak faydasızdır. Hataları, insanları kazanacak şekilde düzeltmek, toplumu yangın yerine çevirmekten daha doğrudur.

Hâlâ öğreniyorum.
Hâlâ kendimi geliştiriyorum.
Hâlâ kendimle yüzleşiyorum ve bu süreçte olumlu değişim devam edecek.

Bu sözlerim, eski üslubumu alkışlayanları kızdırabilir ve eskiden bana mesafeli olanları bana yaklaştırabilir. Ama gerçekten umursamıyorum.
Amacım alkış toplamak, taraftar kazanmak değil. Ben, hak bildiğim yolda değişime devam edeceğim.

Ve Allah, hükmünü her zaman hâkim kılar. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler.

Yazar İhsan el-Fakih

“Evet, değiştim… Ve bu değişimin teferruatlarını konuşmaktan da rahatsız değilim.”

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
15.01.2025 Üsküdar

ما الذي غيّركِ يا إحسان؟
أين كلماتكِ النارية؟
أين خوضَ المعارك؟
أين النبرة الحادة؟
أين بركان قلمك الذي ينفجر في وجه الطغاة؟

هل تركتِ النِزال وأقبلتِ على الموادعة والمُهادنة؟
تساؤلات تتكرر بالعام وبالخاص، وجها لوجه وعبر العالم الافتراضي..
وكفيتُ بقية القراء المُحترمين طرحها، مع علمي اليقيني بأنها تدور في صدور كثير من أقرب الناس وأكثرهم مُوافقة لي وأشدّهم حُسن ظنّ بي..

لكنني يا عزيزي لن أنكر أنني قد تغيرت، وكيف أنكر أنني قد تغيرت؟ وكيف لا أتغير وكل شيء في الكون لا ثبات له؟ وكيف لا أتغير وقد تبين لي عبثي ومراهقتي الفكرية، بعد أن صرتُ مع تقدم العمر أكثر نضجا وهدوءًا وعقلانية وبحثا عن سُبُل السلامة وراحة البال؟!

نعم تغيرت، بعد أن أدركت أنني كنت أصارع طواحين الهواء مثل “دون كيشوت”، واستنزفتُ نفسي وقلمي في معارك كلامية لم أجنِ منها سوى العداوات ومظاهر الشقاق مع المخالفين، كنت أنطلق في بلاهة لشتم هذا وذاك وأعتبره من بيان الحق، والحق بريء من عرضه في قالب العداوة والتنفير.

لم يكن لي من مكاسب سوى التصفيق الحاد الذي يصدر عمن وافقَتْ معاركي هواهم، وكأنني أنوب عنهم في الهجوم الضاري الذي ربما يتمنى بعضهم أن يكون على يد أحد غيره.

تغيرتُ بعد إدراكي أنّ عليَّ واجب الحديث فيما ينفع الناس لا ما يرضي أذواقهم ويشفي غليلهم، وبعد أن وعيتُ الدرس بأن الشتم واللمز والهمز لن يحدث تأثيرا في هذه الأمة، ولن يهز عروش الظالمين.

تغيرت بعد أن أدركت أن بناء الإنسان والنهوض بوعي الشعوب هو واجب المرحلة، وأن ذلك هو سبيل رفعة هذه الأمة، لا المعارك والشقاق وبذر العداوات.

تغيرت بعد أن أدركت أنني كنت بالهجوم الذي لا طائل منه على الحكام أعادي شعوبهم وأنا لا أدري، مع أن هذه النبرة الحادة لن تقدم أو تؤخر شيئا، وكان يكفيني أن أبين الحق دون أن أهاجم أحدا أو أناصب أحدًا العداء.

تغيرت بعد أن وعيت جيدًا أن هناك مشتركات يمكن الالتقاء عليها مع الجميع، وكلها لا تتعارض مع المبادئ، ولا تصادم الدين في شيء.
تغيرت بعد أن أدركت كم ضيعت من وقت وجهد في مناكفة المخالفين، مع أنه ليس كل خلاف ينتقد صاحبه، بل هناك ما يسوغ وما لا يسوغ، وحتى في الخلاف غير السائغ فالأولى التلطف واختيار ثوب للحق يجعله أحرى بالقبول.

تغيرت ولا غضاضة في هذا التغيير، فالمنهج به الثوابت والمتغيرات، والثبات التام ليس محمودا في الجملة، فجثامين الأموات أيضا ثابتة !!

وكيف لا أتغير إلى ما أراه صائبا أو أكثر صوابية، وقد تغير الكبار أمثال الشافعي، الذي غير مذهبه الفقهي بعد نزوله إلى مصر، فصار يقال: الشافعي في القديم، والشافعي في الجديد، ولم يبالِ بمن ينتقد جديده ويدّعي حاجة الأمة لقديمه.

تغيرت بعد أن أدركت كم المعارك الجانبية الهائلة التي أشعلتها، مع احتياج القضايا الكلية الكبرى لهذه الجهود، وأن هناك عقولا للملايين من أبناء الأمة تحتاج إلى بذل الجهد من أجل الارتقاء بها وتصحيح مسارها.

تغيرت ولا ضير في أن آتي متأخرة، فذلك خير لي من أن أقف في مكاني وأتشبّث بمقعدٍ مُكسّر مدفوعة بالمُكابرة وأنا أضع الحِمل كله على ساقيّ وحدي.

تغيرت بعد وقفة مع النفس تجاه مسلكي مع الإعلاميين والكُتّاب الذين كنت أناصبهم النزاع والمناكفة، وأسلط عليهم سهام نقدي، مع أن كل كاتب أو إعلامي له زلاته، وله وجهة نظره، فلا ينبغي أن تأخذني الحمية في الهجوم عليه لمجرد أنه يخالف قناعاتي، حتى أولئك الذين استحقوا الهجوم كان ينبغي أن أغلفه بالحكمة والهدوء،
وإلا فلا فائدة من التعليق على كلماته، وكان ينبغي أن أبين الخطأ في قالب نصح يعزز ثقافة التعامل مع الخلاف ولا يؤجج النيران ويشغلنا بالمعارك الجانبية.

ما زلت أتعلم، وما زلت أطور من نفسي، وما زلت أقف مع ذاتي، وسأظل في اتجاهي- بإذن الله- إلى التغيير ما كان هذا التغيير إيجابيا.

أعلم أن هذه الكلمات قد تغير مواضع المُتخندقين، فيسخط علي من كانوا يصفقون لي على سلاطة قلمي، ويتقارب معي الذين كانوا يستاؤون من هذا المنحى، لكن صدقا لا أبالي بهذه النتيجة، ولن أجعل حصد الأصوات والتأييد والهُتاف والتصفيق هو معيار التحرك والتوقف، والله غالب على أمره ولكن أكثر الناس لا يعلمون.

إحسان الفقيه

“نعم تغيرت.. ولا أجد غضاضة من التحدّث عن أيّة تفاصيل.. “