Ölümü Allah Resülünü (sav) Ağlatan Genç ..
Onun kabrini Allah’ın Resülü (sav) mübarek elleri ile bizzat kazdı; kabrine bizzat yerleştirirdi. Mübarek gözyaşları kefenine damlarken ona yaptığı duaları duyanlar o gencin yerinde olmayı nasıl arzuladığını okuyunca şaşıracaksınız. İşte göz yaşartan kıssanın ayrıntıları: 👇
İslam’dan önceki adı, memleketi olan Müzeni’ye nispetle Abdüluzza el-Müzeni idi. 16 yaşında Müslüman oldu ve 23 yaşında vefat etti. Genç bir adam olarak çok zengin ve lüks bir hayat sürüyordu. Annesi ve babası küçük yaşta vefat ettiğinden, amcası tarafından büyütüldü.
Giydiği kıyafetler çok şık ve pahalıydı, özellikle onun için Şam’dan getiriliyordu. Müzeni’nin en varlıklı gençlerinden biriydi ve o dönemde bir at sahibi olan tek kişiydi. Oysa Müzeni’deki en iyi genç, ancak küçük bir katıra sahip olabiliyordu. Amcası da Müzeni’nin ileri gelenlerinden biriydi.
Onun İslam’a giriş hikâyesi, sahabeler arasında en güzel ve en sıra dışı hikâyelerdendir.
Abdullah 16 yaşına bastığında, Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ediyordu. Hicret yolunda Müzeni’den hızla geçiyorlardı, çünkü Kureyş müşrikleri onları takip ediyordu. Günlerden bir gün, sahabelerden biri hicret sırasında onunla karşılaştı ve İslam’ı teklif etti. Abdullah tereddütsüz Müslüman oldu.
Müslüman olduktan sonra sahabelerden Kur’an’dan bir şeyler öğretmelerini istedi. Ancak sahabeler, Kureyş’in peşlerinde olduğunu söyleyerek onunla kalamayacaklarını belirttiler ve şöyle dediler: “Eğer istersen, yol boyunca bizi takip ederek Kur’an öğrenebilirsin.”
Bunun üzerine Abdullah, sahabelerin arkasından yürüyerek 15 kilometrelik bir mesafede Kur’an dinliyor ve onlardan öğrendiklerini tekrarlıyordu. Daha sonra Müzeni’ye geri dönüyor, ertesi gün aynı şekilde yeniden yola çıkıyor ve gelen sahabelerden öğrendiklerini pekiştiriyordu. Bu şekilde birden fazla sureyi ezberledi.
Bir gün sahabelerden biri ona şöyle dedi:
“Peki neden bizimle birlikte hicret etmiyorsun?”
Abdullah cevap verdi:
“Amcam Müslüman olmadan hicret etmem. O beni büyüttü. Onu da İslam’a kazandırmadan Medine’ye gitmek istemiyorum.”
Bu yüzden Abdullah, Müzeni’de üç yıl boyunca İslam’ını gizledi. Her gün amcasıyla konuşmak ve ona İslam’ı anlatmak için fırsat kolladı, ancak amcası bu yeni dini şiddetle reddetti. Abdullah namaz kılmak istediğinde, kimse görmesin diye çölün uzaklarına giderdi.
Üç yıl böyle geçti. Abdullah sonunda amcasına şöyle dedi:
“Ey amcacığım! Beni çok oyaladın ve Resulullah’tan alıkoydun. Artık dayanamıyorum. Üç yıldır Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah diyerek iman ettim ve şimdi Resulullah’a hicret edeceğim. Senin de benimle gelmeni isterim. Eğer gelmek istemezsen, hiçbir şey beni bu kararımdan döndüremez.”
Amcası bu sözlere çok öfkelendi ve şöyle dedi:
“Eğer İslam’da ısrar edersen, seni her şeyden mahrum ederim!”
Abdullah şu karşılığı verdi:
“Amcacığım, ne istersen yap. Ben Allah ve Resulü’nden başka hiçbir şeyi tercih edemem.”
Amcası daha da sinirlenerek şöyle dedi:
“Eğer ısrar edersen, üzerindeki elbiselerini bile alırım!” Ve Abdullah’ın üzerindeki elbiseleri yırttı. Abdullah, hiçbir şeyden vazgeçmedi ve şöyle dedi:
“Ey amcam! Ne yaparsan yap. Vallahi, Resulullah’a hicret edeceğim!”
Abdullah, çöl sıcağında neredeyse çıplak bir şekilde hicret yolculuğuna başladı. Yolculuk sırasında bir bîcad (kalın kumaş parçası) buldu. Onu ikiye bölerek bir parçasını beline sardı, diğer parçasını da omzuna attı. Bu şekilde Medine’ye ulaştı.
Medine’ye varınca Resulullah’ın huzuruna girdi. Peygamberimiz (sav) ona sordu:
“Sen kimsin?”
Abdullah cevap verdi:
“Ben Abdüluzza’yım.”
Resulullah ona sordu:
“Bu hâlde neden böyle giyindin?”
Abdullah durumu anlattı:
“Ben İslam’a girdim. Amcam beni her şeyimden, hatta üzerimdeki elbiselerden bile mahrum etti. Yol boyunca ancak bu iki bîcadı bulabildim.”
Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu:
“Öyle mi yaptın? O hâlde artık senin adın Abdullah Zü’l-Bicadeyn olsun. Allah, bu iki bîcadın karşılığında sana cennette dilediğin gibi giyeceğin elbiseler versin.”
Abdullah, Medine’ye yerleştikten sonra yoksul bir yaşam sürdü ve Ashab-ı Suffe’nin yanında kaldı. Suffe, Mescid-i Nebevi’nin arka bölümünde yoksulların barınağıydı.
Tebük Gazvesi sırasında Abdullah 23 yaşındaydı. Gazveye Resulullah ile birlikte katıldı ve Allah yolunda şehit olmayı diledi. Resulullah’a şöyle dedi:
“Ya Resulullah! Allah’a dua et, şehit olayım.”
Resulullah ellerini kaldırarak şöyle dua etti:
“Allah’ım! Onun kanını kâfirlerin kılıçlarından koru.”
Abdullah bu duaya şaşırarak şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Resulü! Ben bunu istememiştim.”
Resulullah şöyle buyurdu:
“Ey Abdullah! Allah’ın öyle kulları vardır ki, Allah yolunda çıkar, bir hastalığa yakalanır ve bu hastalıkla vefat ederek şehit olurlar. Allah’ın öyle kulları da vardır ki, yolda düşer ve ölür, onlar da şehit olur. Belki sen de bir hastalığa yakalanır ve şehit olursun.”
Gazve dönüşünde Abdullah ağır bir hastalığa yakalandı ve acılar içinde vefat etti. Abdullah bin Mesud, onun vefatını şöyle anlatıyor:
Bir gece, çok soğuk ve karanlık bir gecede uyuyordum. Çadırımın dışından gelen bir kazma sesine uyandım. Karanlık ve soğukta kazı yapan kimdi? Şaşırdım ve Resulullah’ın çadırına baktım. Resulullah, Ebu Bekir ve Ömer çadırlarında yoklardı. Dışarı çıktım ve onları buldum. Ebu Bekir ve Ömer bir kandil tutuyordu, Resulullah ise mezar kazıyordu.
Yaklaşıp sordum:
‘Ya Resulullah, bu ne hâl?’
Resulullah gözleri yaşlı bir şekilde bana döndü ve şöyle dedi:
‘Kardeşin Zü’l-Bicadeyn vefat etti.’
Ebu Bekir ve Ömer’e dönüp sordum:
‘Resulullah mezar kazarken siz kandil mi tutuyorsunuz?’
Onlar şöyle cevap verdiler:
‘Resulullah mezarı kendisi kazmakta ısrar etti.’
Resulullah, mezarı elleriyle kazdı. Sonra mezara inip yattı. Mezarı, Zü’l-Bicadeyn için bir rahmet kaynağı yapmak istiyordu. Ardından Abdullah’ın cesedini kabre indirmek için Ebu Bekir ve Ömer’e şöyle dedi:
‘Kardeşinizi bana uzatın, ona nazik davranın. Vallahi, o Allah ve Resulü’nü severdi.’
Resulullah, Abdullah’ın naaşını kabrine yerleştirdi. Onu sıkıca kucakladı ve gözyaşları kefene düştü. Abdullah için dört tekbir aldı ve şöyle dedi:
‘Allah sana rahmet etsin, ey Abdullah! Sen çok tövbe eden ve çok Kur’an okuyan biriydin.’
Sonra yüzünü göğe kaldırarak şöyle dua etti:
‘Allah’ım! Ben Zü’l-Bicadeyn’den razıyım, sen de ondan razı ol!’
Abdullah bin Mesud bu olayla ilgili şöyle der:
“Vallahi, o gece Zü’l-Bicadeyn’in yerinde olmayı çok istedim. O kadar rahmet ona inmişti ki, bu bana büyük bir ibret oldu.”
Allah, genç yaşında dünya nimetlerini terk ederek İslam’ı tercih eden Zü’l-Bicadeyn’e rahmet eylesin.
Zü’l-Bicadeyn’in İslam’a hizmet süresi yalnızca yedi yıl olmuştu. Ancak bu yedi yılda Allah ve Resulü’ne olan sevgisi ve fedakârlığı sayesinde, Allah katında ve Resulullah’ın yanında büyük bir mertebeye ulaşmıştı.
Allah, çoğumuza Zü’l-Bicadeyn’in sahip olduğu yedi yıldan çok daha fazla bir ömür verir. Bu ömrü, Allah’ın rızasını kazanmak için nasıl değerlendireceğimiz ise tamamen bizim elimizde.
Son dua ile kıssa şu şekilde sona erer:
“Allah’ım! Bize hakkı hak olarak göster ve ona uymayı nasip et. Batılı batıl olarak göster ve ondan sakınmayı lütfet. Bizi sabitkadem kıl, hak üzere canımızı al ve bizi fitnelerden muhafaza eyle. Salât ve selam senin üzerine olsun, ey Allah’ın Resulü!”
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
04.12.2024 Üsküdar
Abdullah Zülbicadeyn (ra) Hakkında İslam Ansiklopesinde Yazılan Kısa Bilgi İçin: 👇https://islamansiklopedisi.org.tr/zulbicadeyn
🌷🌴🌷
“كان إسمه قبل أن يُسلِم عبد العُزىٰ المُزني نسبةً لمدينته مُزينه
أسلم و عمره ١٦ عامًا و توفي و هو ٢٣ عاما وكان شابًا غنيًا و مُنعمًا جدًا في حياته توفت أمه و أبوه و هو صغير فرباه عمه.
كان شابًا مُميزًا جدًا بين الشباب بملابسه الغالية و الجميلة و التي يؤتىٰ بها من الشام خصيصاً من أجله، و كان الشاب الوحيد الذي يملك فرسا في وقت كان فيه أفضل شابٍ في مُزينة يملك بغلة صغيرة، و كان عمه من سادة مُزينة..
قصة إسلامه من أجمل قصص إسلام الصحابه و أغربها!!
فحين تم عبد الله ١٦ عامًا، كان ذلك الوقت الذى يُهاجر فيه الصحابة من مكة إلى المدينة، و كانوا يمرُّون على مُزينة في طريق هجرتهم
و يمرُّون مسرعين جدًا لأن كفار قريش يلحقون بهم، فقابله يوماً أحد الصحابة فى أثناء هجرته وعرض عليه الإسلام فأسلم فورًا، و بعد أن أسلم طلب منهم أن يُعلموه شيئًا من القرآن فقالوا لن نستطيع أن نظل معك لأن قريش تلحق بنا و لكن إن شئت فإلحق بنا فى الطريق لتتعلم القرآن فكان يسير خلفهم مشياً على الأقدام يقرأؤن القرآن و هو يقرأ وراءهم مسافة ١٥ كيلو فى الصحراء ثُم يرجع إلى مُزينة ويعود فى اليوم التالي يقف على حدود مُزينة ينتظر أن يمرُّ صحابي فى طريق هجرته فيقول له علمني من القرآن ويقرأ عليه ما حفظه فى اليوم السابق حتى تعلَّم أكثر من سورة من القرآن.
فجاءه يومًا أحد الصحابة فقال له ولمَ لا تُهاجر معنا إلى رسول اللّه؟ فقال له لا أُهاجر قبل أن يُسلم عمي فهو من رباني ولن أُهاجر قبل أن آخذ بيده للإسلام، فظل فى مُزينة ثلاث سنوات يُخفي إسلامه و ظل يتحين أي فرصة للحديث مع عمه ليُخبره عما وصل إليه من هذا الدين الجديد الذي جاء به محمد وذلك كل يوم و كان عمه يرفض رفضاً شديداً أن يستمع لما سيقول و كان إن أراد أن يُصلي ذهب بعيدًا في الصحراء حتى لا يراه أحد، وبعد أن مرت ثلاث سنوات على هذا الحال ذهب إلى عمه و قال: “لقد تأخرت علي فأخرتني عن رسول اللّه يا عمي
و ما عُدت أُطيق فراق النبي و إنني أريد أن أُخبرك بأني منذ ثلاث سنوات و أنا أشهد أن لا إله إلا الله و أن محمدًا رسول اللّه و إنني الآن مهاجر إلى رسول اللّه وأُحب أن تكون معي فإن أبيت فلن يردني عن الهجرة إليه شيء”، فغضب عمه غضبًا شديدًا و قال: “لإن أبيت إلا الإسلام جردتك من كل ما تملك”.
فقال: “يا عمي إفعل ما شئت فما أنا بالذي يختار على اللّه و رسوله شيئًا”، فقال: “إن أصررت جردتك حتى من ملابسك التي عليك!” و قام فمزق له ملابسه التي كان يرتديها فقال عبد اللّه: “و اللّه يا عمي لأُهاجرن إلى رسول اللّه مهما فعلت بي!”.
و بدأ هجرته و هو شبه عاري في الصحراء حتى وجد بجادٍ و هو الشوال من الصوف فأخذه و شقه نصفين و ربط نصفه على وسطه و نصفه الآخر وضعه على كتفه حتى وصل المدينة، فدخل على رسول اللّه فقال له النبي: “من أنت؟” فقال: “أنا عبد العزى”، فقال النبي: “ولم تلبس هكذا”، فقال: “لقد أسلمت فجردني عمي من كل ما أملك حتى ملابسي و لم أجد فى طريقي إلا هاذين البجادين فأتيتك بهما”، فقال النبي: “أوفعلت ؟!”
فقال: “نعم”، فقام النبي و قال: “من اليوم أنت عبد اللّه ذي البجادين و لست عبد العزى، فقد أبدلك اللّه عن هاذين البجادين رداءً فى الجنة تلبس منه حيث تشاء”.
و من شدة فقره سكن في مساكن أهل الصُفة و هي مساكن للفقراء خلف بيت النبي، وتأتي غزوة تبوك وعُمره ٢٣ عامًا فيخرج إلى الغزوة مع النبي ثم يقول: “يا رسول اللّه، إدعوا الله لي أن أموت شهيدًا”، فيرفع النبي يده ويقول: “اللهم حرم دمه على سيوف الكفار”.
فيقول عبد اللّه: “ما هذا بالذي أردتُ يا رسول اللّه”، فقال النبي: “يا عبد اللّه، إن من عباد اللّه من يخرج فى سبيل اللّه فتصيبه الحمى فيموت فيكون شهيدًا، وإن من عباد الله من يخرج فى سبيل الله فيسقط عن فرسه فيموت فيكون شهيدًا، و لعلك تصيبك حمى فتموت فتكون شهيدًا”.
و يشهد عبد اللّه غزوة تبوك مع النبي و ينتصر المسلمون و في طريق عودتهم بالفعل تصيب عبد اللّه حمّى شديدة و يبدأ يتألم آلام الموت..
فيحكي لنا عبد اللّه بن مسعود قصة موت عبد اللّه ذي البجادين فيقول: “كنت نائمًا في ليله شديدة البرد شديدة الظلام و بينما أنا نائم سمعت خارج خيمتي صوت حفر فعجبت من يحفر في هذا البرد والظلام، فاستيقظت و بحثت عن النبي و عن أبي بكر و عمر في خيمتهم فلم أجدهم، فتعجبت أين ذهبوا فخرجت من خيمتى فإذا أبو بكر و عمر يُمسكان سراجًا و النبي يحفر قبرًا فذهبت إليه و هو يحفر فقلت ما بك يا رسول اللّه؟”
فرفع وجهه الشريف إلي فإذا عيناه تذرفان الدموع و قال: “مات أخوك ذو البجادين”، فنظرت إلى أبو بكر و قلت: “أتترك رسول اللّه يحفر و تقف أنت بالسراج؟”، فقال: “أبىٰ النبي إلا أن يحفر له قبره بنفسه..”، فحفر النبي بيديه قبر ذي البجادين ثم نزل إلى القبر و إضجع فيه بجسده الشريف ليكون القبر رحمة لذي البجادين ثم قام ورفع يديه إلى أبو بكر و عمر و قال: “إدنيا إليّ أخاكما و رفقًا به إنه و اللّه كان يحب اللّه و رسوله..”.
و يقول عبد اللّه بن مسعود: “فرأيت النبي يحتضن الجثمان بشدة و دموعه تسقط على الكفن و كبر أربع تكبيرات و قال: رحمك اللّه يا عبد اللّه كنت أوابًا تاليًا للقرآن”، ثم رفع رأسه إلى السماء و قال: “اللهم إنني اشهدك أنني أمسيت راضيًا عن ذي البجادين فارضَ عنه”.
يقول عبد اللّه بن مسعود: “و اللّه لقد تمنيت يومها أن أكون أنا صاحب الحفرة من كثرة الرحمات التي ستتنزل عليه في هذه الليلة”.
رحم الله شابًا ترك كل ملذات الدنيا و هي بين يديه من أجل دينه، فاستحق أن يرضى اللّه و رسوله عنه و يأخذ تلك المكانة الغالية عند رسول الله و عُمر إسلامه فقط ٧ سنوات.
و سيُعطي اللّه للكثيرين منا سنوات أكثر من تلك السبع التي أعطاها لعبد اللّه لينظر ماذا سنفعل فيها من أجل مرضاته.
فاللهم أرنا الحق حقًا و ارزقنا اتباعه و أرنا الباطل باطلًا و ارزقنا اجتنابه و اقبضنا إليك ثابتين على الحقّ غير مفتونين.
الصلاة و السلام عليك يا رسول اللّه
🌷🌴🌷