Sinvar ve Son Sahne ..

“Sinvar ve Son Sahne ..”

“Eğer kendi sonunu kendisi çizip belirleyebilseydi, şehid komutan Yahya es-Sinvar, kendisini böylesine ibretlik bir şekilde ölümsüzleştiremezdi; onu halkın ve tarihin hafızasında parlak bir yere sahip bir mücadele ve direniş simgesi haline getiren bir son oluşturamazdı.”

Altmışını aşmış bir yaşlı, yıkılmış evin enkazları arasında bir kanepeye oturmuş, aldığı ölümcül yaralarla hayatının kalan nefeslerini alıp veriyor. Uzun saatler boyunca işgal ordusunun askerleri ve modern teçhizatlarıyla savaştıktan sonra, siyonist korkaklar bir insansız hava aracını binaya gönderir, o ise güçsüz başını çevirip bakar ve elindeki sopayı insansız hava aracına atar. Siyonistler o yere ancak tekrar bombaladıktan sonra girebilirler ve bu kahramanın bizzat Yahya es-Sinvar olduğunu, adını duyunca titredikleri adam olduğunu da bilmezler.

Bu Sinvar’ın hayatındaki son sahne, hafızalarda eski direniş öykülerini ve bu sahneyle örtüşen coşkulu şiirleri canlandırdı. Vücut organları olarak çaresiz olduğu halde, elindeki son imkanla vurmaya devam ettiğini ve sopasını insansız hava aracına attığını gören, onun direniş ilkesini son nefesine kadar yaşatmaya çalıştığını fark eder. Tarihten, gözleri görmeyen şair Yahya bin Yusuf el-Ensari es-Sirsari’nin, Hülagu’nun ordusuyla Bağdat’a girdiğinde taşları hazırlayıp onlara attığı anı hatırlatır. Bir grubu taşlarıyla yaraladı ve onlar ona ulaştığında birini bastonuyla öldürdü, sonra kendisi öldürüldü. Bu, düşmanla mücadelede elinden gelen her şeyi yaparak Allah’a karşı mazeretini sunduğu bir andı.

Kaderleri takdir eden Allah’a şükürler olsun, işte zamanımızda aynı ismi taşıyan bir başka kahraman: Yahya es-Sinvar; Ölümcül yaralarla kalkması engellenmişti ama insansız hava aracına sopasıyla vurdu. O an vuruşun faydasını sormadı, fakat özgürlükçü ruhlar her zaman mücadelelerine hizmet eden herhangi bir aracı sonuna kadar kullanırlar. Kanı akarken, vücudu parçalanmışken teslim bayrağını kaldırmadığını gören, direnişin simgesi Ömer Muhtar’ın düşmanına zincirler içinde söylediği şu ünlü sözü hatırlayabilir: ‘Biz teslim olmayız, ya kazanırız ya da ölürüz.’

Kırılmış sağ eliyle kanı durdurmak için bastırırken, savaşa devam etmek için çabalıyordu. Belki de bu sahne, Filistinli şair Mahmud Derviş’in şu dizelerini hatırlatır: ‘Kolun düştü, onu yerden al… Düşmanına vur… Kaçış yok.’

Sinvar’ın son sahnesi, işgalin ve onunla saf tutan normalleşme yanlılarının bütün iddialarını yıktı. İşte bu Sinvar, tünellerde saklandığı, adamlarını meydanlarda ölüme terk ettiği ve Gazze halkını açıkta ölüme bıraktığı iddia edilen kişi. İşte bu Sinvar, hayatını korumak için etrafını İsrailli esirlerle sardığı söylenen kişi. İşte bu Sinvar, kadın kıyafetleriyle halkın arasında saklandığı iddia edilen kişi. İşte bu Sinvar, Gazze’den güvenli bir çıkış yolu aradığı iddia edilen kişi. Sonu, beklenmedik bir şekilde, beyaz sayfasını arındırdı ve şerefli sonu, tek bir açıklama yapmadan bütün yanıltıcı hikayeleri yıktı. İşte Sinvar, ön saflarda savaşan, son ana kadar savaş kıyafetleriyle, yerin üstündeydi; yerin altında değil.

Sinvar’ın hayatının son sahnesi bir askerin sızdırmasıyla ortaya çıktığında, işgal kendini bu durumu yönetmekte zor buldu. Sinvar’ın sonunu çarpıtmaya yönelik hiçbir girişimde bulunmadı. Bu sahne, Netanyahu’nun bu Filistinli kahramanın utanç verici bir sonunu uydurma kapısını kapattı. Bu, işgal için ölümcül bir darbe oldu çünkü sahne, Sinvar’ı ölümünde bile eşsiz bir kahraman yaptı ve ölümüne rağmen zafer siciline eklendi. Öyle ki bir İsrailli gazeteci, Sinvar’ın sonu hakkında, içinde bastırılmış bir öfkeyle şöyle yazdı: ‘Üzücü ama gerçek şu ki, ölümünde bile kazandı.’

Bu sahne, içerde ve dışarda, doğuda ve batıda kitlelerin ve ünlülerin kalemlerini harekete geçirdi; bu eşsiz kahramanlığı kaydetmek için. Normalleşme kucaklarına düşenler ve Filistin direnişini dünyanın tüm felaketlerinden sorumlu tutanlar dışında ters yönde yazan kimse olmadı. Onlar bu konuda Siyonistlerden bile daha Siyonist oldular.

Sinvar’ın son sahnesi, bu adamın şehadet aşkını tercüme etti ve taçlandırdı. Ölümden korkmadığını, sadece, direniş meydanlarında ölmek yerine, hastalıktan ya da bir araba kazasında ölmekten korktuğunu açıkça ifade eden kişi oydu. Sinvar, sokaklarda yürüyerek düşmana meydan okuyordu ve düşmanın onu hedef almasının onun için sunulabilecek en güzel hediye olduğunu söylüyordu. Sinnvar’ın yıkıntılar arasında bir kanepeye oturduğu son sahne, hafızalarda, enkazlar arasında benzer bir şekilde oturduğu başka bir sahneyi canlandırdı. Sanki bu adama düşmanlarına meydan okumak için bu oturuş yazılmış gibiydi. Sanki şöyle diyordu: ‘Biz hep burada olacağız, bu bizim tahtımız, yerimizi terk etmeyeceğiz.’ Ya da: ‘Yaralara ve enkazlara rağmen biz kazanacağız’

Sinvar’ın hayatının son sahnesi, bizim neslimize ve gelecek nesillere direniş yolunun izzet, onur ve yücelik yolu olduğunu ilham edecek, yürüyenler kendi gözleriyle zafer işaretlerini göremeseler bile.

Bu sözler Sinvar’ın şahsını yüceltmek için değil, sayfaları süslemek için yazılmış duygusal sözler de değil, ama bu mücadeleci adamın bir direnişçi, esir ve şehit olarak ömrünü geçirdiğini ve onun gibi kahramanların bu nesillerin rol modelleri olarak kabul edilmesi gerektiğinin bir kabulüdür. Atlı indi, günün birinde onların ihanetinden dolayı gözyaşı döktüğü bazı soydaşlarının oyunlarından kurtulup rahatladı. Onun, İran ve İsrail devleti lehine çalışmakla suçlanmasından da kurtuldu. Bu ümmetin kendi değerini, yerini, dostunu ve düşmanını tanımadığı bu zayıf haline duyduğu kalp sızısından da kurtulup rahatladı. Ebu İbrahim kurtulup rahatladı ve tarihe bu son sahneyi bıraktı. “Allah, mutlak hüküm sahibi ve işinde galip olandır, ama insanların çoğu bunu bilmezler.”
İhsan al-Fakih

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
21.10.2024 Üsküdar

السنوار واللقطة الأخيرة…

لو كان بمقدوره أن يرسم لنفسه نهاية، لما استطاع القائد يحيى السنوار أن يصنعها لنفسه على هذا النحو، الذي جعل منه أيقونة في النضال والكفاح، تأخذ مكانها البرّاق في ذاكرة الناس والتاريخ.
شيخٌ تجاوز الستين، يجلس بجراحه القاتلة على أريكة بين أنقاض البيت المُتهدّم، يأخذ نصيبه من الأنفاس المتبقية له في الحياة، بعدما خاض اشتباكا لساعات طويلة مع جيش الاحتلال بجنوده وآلياته، ثم يطلق الجبناء مسيّرة داخل المبنى لتتفقد الأوضاع، فيلتفت إليها برأسه الواهن، ثم يلقي عليها عصا كانت في يده، ولم يدخل الصهاينة المكان، إلا بعد معاودة قصفه، وهم لا يدركون أن ذلك البطل الأبيّ هو نفسه يحيى السنوار، الرجل الذي ترتعد لذكره فرائصهم.

هذه اللقطة الأخيرة في حياة السنوار، فجّرت في الذاكرة ينابيع أدبيات النضال من قصص بطولية للسابقين، أو أشعار حماسية تتواءم مع اللقطة.
فمن رأى حاله من العجز البدني وهو يصر على أن يضرب بآخر ما في جعبته، ويلقي عصاه على المسيرة كأنه يسعى لتخليد مبدأ الكفاح حتى الرمق الأخير، فقد يستدعي من التاريخ مشهد الشاعر الضرير يحيى بن يوسف الأنصاري الصرصري، الذي كان يجهز الحجارة عندما دخل هولاكو بجيشه بغداد، فرماهم بها، فهشم جماعة منهم، فلما خلصوا إليه قتل أحدَهم بعكّازه ثم قتلوه، فكان إعذارا إلى ربه، أن بذل كل ما بوسعه لمقارعة العدو.

وسبحان من قدر الأقدار، فهذا بطل آخر في عصرنا يحمل الاسم ذاته يحيى السنوار، تعوقه الإصابات القاتلة عن النهوض، فيضرب المسيرة بعصاه، ولم يسأل حينها عن جدوى الرمية، لكنها نفوس الأحرار المناضلين، لا يتركون وسيلة إلا واستفرغوا الوسع في تسخيرها لصالح قضيتهم. ومن نظر إلى صموده مع دمه الذي ينزف وجسده الذي تهشم ولم يرفع الراية البيضاء، ربما استدعى المقولة المأثورة عن شيخ المجاهدين عمر المختار، الذي قال وهو في الأغلال لعدوه: «نحن لا نستسلم، إما أن ننتصر أو نموت».

ومن نظر إلى يده اليمنى المهشمة التي شدّ عليها ما يوقف به نزيف الدم، ليواصل القتال، ربما استدعت ذاكرته شعر الفلسطيني الراحل محمود درويش إذ يقول: «سقطتْ ذراعك فالتقطها.. واضرب عدوك.. لا مفر».

اللقطة الأخيرة للسنوار، نسفت كل مزاعم الاحتلال ومن تخندق معه من المطبعين، فهذا هو السنوار الذي زعموا أنه يتحصن بالأنفاق ويدع رجاله يموتون في الميادين ويترك شعب غزة للموت في العراء، هذا هو السنوار الذي زعموا أنه يحيط نفسه بدروع بشرية من الأسرى الإسرائيليين لتأمين حياته، هذا هو السنوار الذي زعموا أنه يتخفى في ملابس النساء بين الناس، هذا هو السنوار الذي زعموا أنه ينشد الخروج الآمن من غزة، قد بيضت صفحته من حيث لا يحتسب، ونسفت نهايته المشرفة كل الروايات المضللة دون أن يطلق تصريحا واحدا، فهذا هو السنوار الذي يقاتل في الصفوف الأمامية مع أنه ليس ملزما بذلك، يقاتل وهو في لباس القتال حتى الرمق الأخير، على ظهر الأرض لا تحتها.

اللقطة الأخيرة في حياة السنوار التي سربها أحد الجنود، وجد الاحتلال نفسه متورطا في التعامل معها، دون محاولة التضليل في نهاية السنوار، وأغلق على نتنياهو الباب أمام اختلاق نهاية مذلة للبطل الفلسطيني، وإنها لضربة قاصمة للاحتلال، حيث إن اللقطة جعلت من السنوار بطلا فريدا من نوعه، وأضيفت إلى سجل انتصاراته رغم مماته، حتى إن أحد الصحافيين الإسرائيليين كتب عن نهاية السنوار وهو يكتنفه القهر: «الحقيقة المحزنة أنه حتى في وفاته انتصر».

لقد أثارت اللقطة أقلام الجماهير والمشاهير في الداخل والخارج والشرق والغرب لأن تسجل إعجابها بهذه البطولة الفريدة، ولم يكتب في عكس الاتجاه، إلا أولئك الذين ارتموا في أحضان التطبيع، واتخذوا من المقاومة الفلسطينية هدفا ومرمى لتحميلهم كل كوارث العالم، وكانوا في ذلك صهاينة أكثر من الصهيوني.

اللقطة الأخيرة للسنوار ترجمت وتوّجت عشق هذا الرجل للشهادة، فهو الذي كان يفصح عن خوفه لا من الموت، بل خوفه من أن يموت مرضا أو دهسا، وليس في ساحات النضال، وهو الذي كان يتحدى العدو بالمسير في الشوارع معربا عن كون استهداف العدو إياه أفضل هدية يمكن أن يقدمها له. اللقطة الأخيرة للسنوار وهو يجلس على مقعده أعادت للأذهان جلوسه على مقعد مشابه بين الأنقاض والركام، فكأنه كُتب لهذا الرجل أن يتحدى أعداءه بهذه الجلسة، كأنه يقول سوف نبقى دائما هنا، هذا عرشنا لن نبرح مكاننا، أو كأنه يقول نحن المنتصرون رغم الجراح والأنقاض.
اللقطة الأخيرة في حياة السنوار ستلهم هذا الجيل والأجيال اللاحقة بأن طريق النضال هو سبيل العزة والكرامة والرفعة، حتى إن لم يكتب للسائرين فيه أن يروا بأمّ أعينهم بشائر النصر.

هذه الكلمات ليست تقديسا لشخص السنوار، وليست كلاما عاطفيا تُزين به صفحات النشر، لكنها اعتراف بأن هذا المناضل الذي قضى عمره أسيرا ومقاوِما وشهيدا ومثله من الأبطال، هم أولى الناس بأن يتم تنصيبهم كقدوات لهذه الأجيال التي افتقدت القدوة والمثال. ترجّل الفارس، واستراح من كيد بعض بني جلدته بعد أن ذرف الدمع يوما لتخاذلهم، استراح من اتهامه بالعمالة والمأجورية والعمل لصالح إيران والكيان الإسرائيلي، استراح من نزيف القلب على هذه الأمة المتخاذلة التي لم تعد تعرف قدرها ومكانتها ولا صديقها من عدوها، استراح أبو إبراهيم وقد ترك للتاريخ هذه اللقطة الأخيرة، والله غالب على أمره ولكن أكثر الناس لا يعلمون.

إحسان الفقيه

👇

https://www.alquds.co.uk/%d8%a7%d9%84%d8%b3%d9%86%d9%88%d8%a7%d8%b1-%d9%88%d8%a7%d9%84%d9%84%d9%82%d8%b7%d8%a9-%d8%a7%d9%84%d8%a3%d8%ae%d9%8a%d8%b1%d8%a9-%d8%ad%d9%83%d8%a7%d9%8a%d8%a9-%d8%b5%d9%85%d9%88%d8%af