Erzurumlu Galip Hocanın Oğlu Vefa Hoca Naklediyor

ERZURUMLU ŞEHİT GALİP HOCA

Kemal Duran, O’da Allah’a kavuştu. Ömrünün son senelerini hastalıklarla mücadele ederek geçirmişti. Ahde vefayı unutan ülkücülerin unuttuğu değerli bir isimdi, çok yakından tanıdığım için tam bir Anadolu çocuğu diyebilirim Kemal için mekânı cennet olsun diyorum. Yıllar önce son telefon konuşmamızda bana yazılarını gönder demişti…

Üsküdar’dayız, Kemal’in beni aradığını söylediler, kendisi ile buluştuk; hayırdır dedim, ‘hocam Erzurumlu Galip hocanın oğlu Vefa Efendi beni çağırttı, gittim, seninle görüşmek istediğini söyledi şayet Zekeriya Hoca gelirse kendisine bir emanetim var onu tevdi edeceğim dedi. Hocam arzu ederseniz beraber gidelim mi’ diye de ekledi.
Akşam namazı sonrası birkaç kişiyle birlikte Vefa Efendinin Üsküdar’da bulunan evine gittik. Vefa Efendi yatağında uzanmış yatıyordu; oldukça yaşlıydı ve hastaydı. Tabiri caiz ise bir deri bir kemik kalmıştı. Yattığı yerden doğruldu hocam hoş geldiniz dedi. Karşılıklı selam ve kelamdan sonra Vefa Efendi bana hitaben, hocam çok yoğun olduğunu biliyorum Allah razı olsun çocuklarımıza sahip çıktın hizmetlerin İnşallahAllah katında değerlendirilecektir gibi dualardan sonra bana hocam sana bir emanet vereceğim gördüğün gibi hem yaşlı hem hastayım dedi.

Vefa Efendi, Zekeriyya hocam ben Erzurumlu Galip hocanın oğluyum babamı görmedim ben çok küçüktüm babamı şapka giymedi bahanesi ile asanlar İSLAM DÜŞMANLARIYDILAR. Babam insanların saygısını kazanmış namuslu ve dürüst bir insandı. Erzurumluların evliya hoca dedikleri ahlakı hamide sahibi bir zattı. Anneme gördüğü bazı rüyaları anlatmış ve hanım Allah’u alem bazı musibetlere düçar olacağız demiş.
Vefa Efendi; babam Galip Hoca, hanımına yani anneme rüyasında Hz. Muhammed’i gördüğünü ve efendimizin ona Galip hazırlan bize kavuşacaksın dediğini anlatmış. Vefa efendi uzunca başka şeylerde anlattı Galip hocanın erdemi şahsiyeti ve kişiliği elbette birileri için rahatsızlık sebebiydi o günlerde.

İstiklal mahkemesi Erzurum’a gelmişti insanlar dışarı çıkamadığı için kimse ne olup bittiğini dahi bilmiyordu. Ermeniler yok pahasına satılan dükkanları birer birer satın almışlar alenen ve resmen Müslümanlardan intikam alıyorlardı. Emniyet müdürü olarak atanan şahsın ise babasının Ermeni olduğu konuşuluyordu. Yüzlerce yıl Osmanlı ile savaşan Ermeniler fırsatı ele geçirmiş bilhassa İsmet İnönü’nün himayesinde teşkilatlanmışlardı.
Erzurumluyu, Ermeni’nin ve İsmet’in insafına bırakmışlardı. Sayıları çok az olan aşağılık duygusuna yenilmiş bazı kimselerde Ermenilerle beraber hareket ediyorlardı. Ermeni çocukları bir de tiyatro oynadılar o günlerde. Güya birileri çıkıp biz şapka takmayacağız demişte hükümet konağına yürümüşler, günde asılan insan sayısını bilen yoktu. Yeni kurulan hükümet resmen ve alenen terör estiriyordu, Rize’yi Hamidiye gemisi ile bombalamışlar, Dersim’i uçakla bombalamışlar; şapka takmadığı için İstiklal mahkemelerinde astıkları katlettikleri insan sayısını bilen yoktu. Aslında vatan haini Ermeniler mahkemelerini zaten evlerinde kurmuşlardı gece sabaha kadar evlere girip sizi karakoldan istiyorlar diyerek alıp infaz ettikleri insan sayısı bugün bile bilinmiyor.

İsmet İNÖNÜ bu vb. icraatlar sebebiyle M. Kemal ile tartıştığı bir gün ‘ikimizi de İngilizler buraya getirdi. Sen kimsin bana karışma ve ben Başvekil değil de KIÇ VEKİL miyim diye münakaşa etmişlerdi’. İngilizler her ikisinden de biat ve söz almışlardı. Tek hedefimiz OSMANLIYI yok etmektir; İngiltere Başbakanı Winston Churchill, biz mahalle mahalle Osmanlı ile savaşsaydık temizleseydik işgal etseydik yine de Hilafeti kaldıramazdık o yüzden bir birinize sahip çıkın demişti. Ve Mustafa Kemal İsmet İnönü’den iğrendiği halde sırf İngilizler istedikleri için dudak dudağa öpüşmüşlerdi ve bu resim İngilizler tarafından el altından yayılmış dağıtılmıştı.
Yıllar geçince İsmet İNÖNÜ 1947 yılında Malatya’ya bir heykel yaptırdı M. Kemal ve Uşakizadelerin Vedat’ın heykeli. İsmet o dudak dudağa öpüşmeyi hiç unutmamıştı M. Kemal’e çok kızıyordu.

‘Evet hocam diye devam etti Vefa Efendi, babam hocaydı ve her hoca gibi de hedefteydi; İstiklal mahkemesi Erzurum’a geleli bir hafta olmuş mahkeme başkanı ve yetkililerin elinde din düşmanları ve Ermenilerin hazırladıkları listeler vardı. Bu listede olanlar şapka takmadı ve şapka takmaya karşı çıktı diye hepsi evlerinden alınarak götürülüp Erzurum meydanda asılıyordu, bazıları ise kaybediliyordu. Bir de Ermeni çocuklarına bir tiyatro oynatmışlar güya halk şapka takmamak için isyan çıkardı diye yaymışlardı. Oysa evlerinden toplanıp götürülen insanlar aylardır evlerinden dışarı bile çıkmamışlardı. Bugün halen birilerinin bize dost ve sadık tebaa diye yutturmaya çalıştığı Ermeni kafirleri dün Rus ordusunun önünde Erzurumlu Müslümanları katletmişlerdi. Bugün İstiklal mahkemelerinin katillerine aynı ispiyonculuk yardımı yapıyorlardı. Bugün de PKK ile beraber değiller mi? Azerbaycan’da yine bunlar yok muydu? Yıllarca Azerbaycan topraklarını işgal ettiler tokadı yiyince defolup gittiler.

Allah’u azımmuşşan bu kafirler için cehennemi layık görüyor Haşa binlerce kere haşa hiç Kuranı Kerim yanlış söyler mi? Hz. İsa’ya Allah’ın oğlu diyen Hristiyanlar, Hz. Üzeyir peygambere Allah’ın oğlu diyen Yahudiler nasıl olur cennete girerler. Haşa binlerce kere haşa bunlar bu yalancıların sözleri.
La ilahe illallah diyen Müslüman cennete girer yoksa aramıza karışmış misyonerlerin dediği gibi Muhammed Resulullah demeden cennet yoktur. Bunlar yalancı bunlar Erzurum’un Ermeni çocukları bunlar Vatikan’ın gizli ajanları sadık bendeleriydi.
Tebaa-i zındıka bunlar.
‘’Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudilerde Hristiyanlarda senden asla memnun kalmayacaklardır. Deki; Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur, eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır‘’ (Bakara Suresi 120. Ayet)

  • Evet hocam devam ediniz dedim
  • Vefa efendi oldukça rahatsız olmasına rağmen adeta kendisini zorlayarak konuşmaya devam etti.
  • Ailemiz varlıklı bir aileydi annemin anlattığına göre ben iki yaşındaydım. Bir gün sabahleyin iki sivil polis geliyor babamla aralarında şöyle bir konuşma geçiyor. Babama hitaben polis memuru:
  • Galip Hoca siz yarın sokağa çıkacaksınız
  • Babam, ben evden dışarı çıkmıyorum ki! Polis,
  • Çıkacaksınız beyefendi sözümü kesmede dinle çıkacaksınız şapka takıp caddenin bir başından öbür başına gidip geleceksiniz.
  • Babam, ama ben hem sokağa çıkmıyorum hem de ŞAPKAM yok.
  • Polis memuru, Şapkayı karakoldan biz size temin edeceğiz dedi ve,
    Daha başka tehditlerde savurarak çıkıp gittiler. O gece akrabalarımız komşularımız kimseye görünmeden gizlice evimize geliyorlar. Annem başta olmak üzere hepsi babama yalvarıyorlar; etme eyleme şu şapkayı bir giy ne olur. Babam herkese şunu söylüyor, bende sizin gibi bir insanım ve endişeliyim ancak bir şeyi anlamıyorsunuz bu adamlar Erzurum’a ellerinde bir liste ile geldiler; yalnız 7 kişiyi bugün astılar, bunlar kimdi hepsini tanıyorsunuz ve dikkat edin özellikle Ermenilerle savaşan ailelerin büyüklerini sorgusuz sualsiz asıyorlar. Yani bunlar bugün şapka diyorlar yarın başka bir şey diyecekler. Hem sonra sizde bende biliyoruz ki bu bizim kaderimiz, dua edin yeter.
    Vefa Efendi son olarak bana şunu söylemişti,
  • Babam Müslüman olduğu için katledilmiş. Babamın arkadaşı Hacı Osman Efendi ve diğer şüheda bizden onlara olan borcumuzu ödememizi istiyorlar. Bende bıraktığı intibaya göre Vefa Efendi bir rüya sebebiyle beni aradığı yönündeydi öyle anladım. Ben, Vefa efendiye
  • Mesajınızı aldım; muhterem babanız Galip Hocamız başta olmak üzere şehit edilen bütün Müslümanların bize bıraktığı emanet onların menkıbeleridir; yazacağım ve anlatacağım dedim.
    Vefa hoca oturduğu yerden doğruldu alnımdan öptü yüzüme baktı ve senelerce önce sen bizi alnımızdan öperken de ordaydın dedi tebessüm etti.

    O gece rüyamda Galip Hoca ile ancak ikimizin anladığı dilden konuştuk sabah namazına kadar konuştuk, konuştuk, konuştuk.
    Bilinmeyen bir hayatla diri olan şehitlerimize saygı, onların uğrunda can verdikleri DAVA’ya, İslam dinine saygıdır.

Kur’an’a göre ‘Muhammed Resulullah demeyen ne Hristiyan putperestler ne Yahudi putperestler cennet yüzü görmeyeceklerdir. İsa peygambere Allah’ın oğlu diyen Hristiyanlar ve Üzeyir peygambere Allah’ın oğlu diyen Yahudiler yalan söylüyorlar. Bunlar Allah’ın peygamberleri ve kullarıdır’.
Allahu azimmuşşan doğmadı, doğurmadı, doğrulmadı onun ne kızı ne de çocukları yoktur.
Günümüzde de içimizde bizden gibi görünen vatan hainleri Teba-i Zındıka’ya lanetler olsun. 20.02.2023
Zekeriyya İYİLİK

ERZURUMLU GALİP HOCA ve OSMAN EFENDİ

Aynı Kabirde İki Alim, İki Şehit;
Erzurum’da İstiklal mahkemelerinin idam ettiği kişiler arasında birçok alim vardı, bunların önde gelenlerinden Hacı Osman Efendi ve Hoca Galip Efendiydi. Biri Kadiri diğeri Nakşi tarikatına mensuplardı. Birbirlerini yakından tanıyan ve çok seven bu iki kader arkadaşının vefatı da birlikte olur. Öyle ki idam edildikten sonra aynı kabre konur ve yıllarca ailelerinin bilmediği bu kabirde birlikte yatarlar.
Yıllar sonra defnedilme anında orada olan bir askerin, torunlarına mezar yerini söylemesiyle kabirleri açılan bu iki alimin, kemikleri mezarda birbirlerine sarılmış halde bulunur. Cenazeleri aile mezarlıklarına taşımak isteyen torunlar iskeletleri birbirinden ayıramaz. Dehşetli olay kemikleri birbirinden ayıramayanlar ne yapacağını bilemezken çevreden bir Allah dostu bu niyetlerinden vazgeçmelerini tavsiye eder. Bu nasihate kulak veren aile iki cenazeyi de aile mezarlığına taşır ve birlikte defnederler. Hala aynı kabirde bulunan bu iki şehidin kabir taşının bir tarafında Hacı Osman Efendi, diğer tarafında Hoca Galip Efendi yazıyor.

Bir gün Galip Hoca, Osman efendiye ‘’Dünyada birlikteyiz ama ahirette nice oluruz‘’ diye sorunca Osman Efendi ‘’İnşallah ahirette de oluruz‘’ dediğini Osman efendinin torunlarından öğreniyoruz. Erzurum’da çıkan uydurma tiyatro hadiselerden haberi bile yokken tutuklanıp İstiklal mahkemelerinde yargılanan Hacı Osman Efendi’nin asılmadan önce son isteği iki rekât namaz kılmak olmuş. İdamın ardından ailesinin de çilesi başlamış. Oğlu Nurettin Gacıroğlu kurşunlu medreselerinde iftiraya uğrayarak hapislerde yatmış işkencelere maruz kalıp tırnakları çekilmiş. Ailenin medrese vakıflarındaki hisselerine el koyulmuş bütün aile yoksulluğun kucağına itilmiş, gavur boş durmuyor.

Yıllar sonra Osman Efendi’nin torunları da onun yolundan gitmiş kurdukları Gacıroğlu vakfında Kuranı Kerim öğretiliyor, öğrencilere burs, ihtiyaç sahiplerine yiyecek ve yakacak temin ediliyor. Torunlarından Kemal Gacıroğlu ‘’Şapka hadisesi bahane olay, İslam düşmanlığıdır‘’ diyor ve ekliyor, ‘’Ahirette bu haksızlığı yapanlarla mutlaka karşılaşacağız. Ailemizin gelirlerine el koymuşlar, medreseler ellerinden alınmış’’. O dönemden sonra çocukları ve torunları bir toplulukta otururken siyasi bir konu konuşulduğunda hemen orayı terk ediyorlar. Çünkü yeniden bir iftiraya maruz kalmaktan aynı olayları yaşamaktan çok korkmuşlar.

Çeyiz sandığında bir kitap kalır…

Galip Hoca ise idam edildiğinde henüz 45 yaşındaydı. Ömrünün en verimli zamanlarıydı. Şapka kanununa karşı Erzurum’daki küçük bir gösteriye bile katılmamış Galip Hoca bu bir tiyatro, oyuna gelmeyin alet olmayın diye çaba göstermiş. Galip Hocanın tutuklandığı gün kapıyı kırarak içeri girdikleri evi tarumar eden askerler bütün kitapları yakmış. Aliye hanım o gün sadece çeyiz sandığından eşinin yazdığı Divan defterini kurtarabilmiş. Geride kalan defterde 115 tane Osmanlıca şiir var. Bu şiirler Atatürk üniversitesi tarafından 1993 yılında kitap olarak basılmış.
Galip Hoca idam edildiğinde Vefa isminde iki yaşında bir oğlu varmış ve eşi diğer çocuğuna hamileymiş.
Hapishanedeyken bir oğlu daha olacağını bilmeden keramet göstermiş ve eşine de haber göndermiş ‘‘Benim iki ay sonra bir oğlum olacak ismi Sefa olsun‘’ oğlu Sefa Acarlı 1994 yılında vefat etmiş. Büyük oğlu Vefa Efendi 86 yaşında Üsküdar’da vefat etti. Eski soy isimleriyse Mütevekkilzade, İstiklal mahkemelerinden sonra soy adlarını da değiştirmişler.

Vefa Beyin oğlu Ebubekir Acarlı o acı günleri babaannesinden dinlemiş. Dedesinin, Kadiri Şeyhi ve babası Vefa Acarlı’nın vefat edene dek gençlere ders verdiğini ancak her derste babasının tedirgin olduğunu anlatıyor. Dedesinin asılmasının babasının üzerinde büyük bir etki bıraktığını söyleyen Ebubekir Bey ‘’Biri içeriye aniden girse kitabını hemen masanın altına saklardı‘’ diyor. Onun bir de sitemi var ‘’Vatan için elinden geleni yapan bu alimler, milleti için çarpışıyor ama bir sistem geliyor başlarını alıyor. Biz şapka takmadığı için idama gönderilen dedelerimizin itibarlarının iadesini istiyoruz diyorlar’’. Erzurumlu galip Hoca’nın oğlu Vefa’nın isteği üzerine yazdım, Ağrı, Menemen, Dersim, halkın devlete isyanı değil, hepsi devleti ele geçirenlerin katliam yapmak için uydurduğu bahaneler. Biz millet olarak şehitlerimize rahmet diler, onları unutmayız!
Zekeriyya İYİLİK