Fiili İşgal Bitiyor mu?

İhsan Aktaş

Batı sömürge imparatorluğu, iki yüzyıl boyunca uyguladığı fiili işgal ve kültürel emperyalizm ile bu milletin var olan hafızasını silmeye çalıştı. İki yüzyıllık misyoner kolejleri, baskın Batı kültürü, sinema, tiyatro, akademi ve sözde kurucu olmakla övünen müstemleke ruhlu yönetici ve aydınlar eliyle bu milletin geçmiş hafızasını yok edip kurşun döktüler.
Bu milletin imanlı fakirleri, dindarları, milliyetçileri, muhafazakarları ve asil, köküne sadık kalan aileleri ve entelektüelleri, bu milletin kimliğinin yeniden oluşmasına ve hafızanın geri kazanılmasını sağladı.
Birinci Dünya Savaşı bittiğinde 13 milyon nüfusu olan ve topraklarının %80’ini kaybetmiş bir imparatorluktan sonra Türkiye’nin bugünkü gücüne erişeceğini hiçbir emperyalist ülke hayal etmemiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmiş bu millet, bugün Batılı devletlerin baş edemediği bir ülkeye nasıl dönüştü?
Kuruluşundan bugüne kadar bu milleti var etmek için bir tuğla koyan her bir yöneticiye bu millet minnettardır.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra iki yüzyıllık geri çekilmenin ardından Kıbrıs Barış Harekâtı ve bir Müslüman ülkenin Batılı bir devletten toprak kazanması, tarihi akışı tersine
döndüren ilk adımdır.

1970’li yıllarda ağır sanayi adımları ve yatırımları yapıldı.

Kıbrıs Barış Harekatı’nda karşı karşıya kaldığımız ambargolardan sonra savunma sanayii üretim adımları atıldı.

Son yirmi yılda Batılı devletlerin desteği olmadan altyapı ve kalkınma devrimini tamamlayan birkaç ülkeden biri olduk.

Bu altyapı devrimi; ulaşım, sağlık, eğitim altyapısı ve teknoloji üretimi konularında gelişmiş ülkelerin çoğundan daha ileri bir konumdadır.

Suriye iç savaşından sonra ülke savunması, ordunun güçlendirilmesi ve NATO gibi ittifaklara ihtiyaç duyulmayacak şekilde yeniden modellendi.
Türk ordusunun gücünü ve kabiliyetini tarihten bugüne kadar dost düşman herkes bilir. Fakat Batı sömürgecileri, bütün ülkelerde olduğu gibi Türk ordusunu da NATO teçhizatlarına bağımlı hale getirmişlerdi15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra, eski ve yeni prangalarından kurtulan ordu, dünyanın en etkili ve savaşma kabiliyeti en yüksek ordularından biri haline geldi.

Türkiye’nin son on yıldaki en büyük devrimi savunma sanayii alanında oldu. Türk ordusu kadar güçlü, milli bir ordunun kendi mühimmatlarını ürettiğini varsaydığınızda, bunu ne anlama geldiğini, Türkiye’yi kendi yörüngesinde tutmak isteyenler derinden hisseder.
NATO konsepti içinde bağımsız bir değişken konumu kazanan, müttefikliklerine değer vermekle birlikte Türkiye’nin menfaatleri söz konusu olduğunda ABD tezleriyle çatışan, ihtiyaç duyduğunda sert gücünü sahneye sunan; çok yönlü, çok taraflı dış politika vizyonu gereği AB yolundaki ısrarını sürdürürken BRICS toplantısına katılma adımı atan bir Türkiye var.
Bir ülkenin gelmiş olduğu nokta, düşmanlarının radarından kaçamaz. Devlet Bahçeli’nin açmış olduğu kapı, Sn. Cumhurbaşkanımızın iç kalenin tahkimi ile ilgili hassasiyetinin devamı niteliğinde bir adımdı. Devlet erkini yöneten Cumhur İttifakı’nın siyasal derinliği ve geniş vizyonu, Türkiye ve bölge için önemli bir fırsat penceresi açtı. Bu yolun nasıl yürüneceği çok önemli.
Batılı devletler, bugüne kadar bir ülkede ya iktidarı düşürdüler ya lideri itibarsızlaştırdılar ya darbe yaptılar ya da teröre başvurdular. Erdoğan Türkiye’sinde bunların hiçbirisi işe yaramadı. Bu millet çıktığı yoldan geri dönmez görelim Mevla neyler.
yenisafak.com/yazarlar/ihsan…