Gazze Savaşı Ne Zaman Bitecek?
Liderlik ve Diplomasi Merkezi
Dr. Wael Shadid
Liderlik ve Diplomasi Merkezi Başkanı
Gazze Savaş Ne Zaman Bitecek?
24 Kasım 2024
Özet
Gazze ve Batı Şeria’da savaşın aralıksız devam etmesinin üzerinden 13 aydan fazla bir süre geçti. Bu süreçte Netanyahu ve ordusu katliamlar yapmaya, altyapıları, evleri, hastaneleri, okulları ve camileri yıkmaya, bir buçuk milyondan fazla kişiyi evlerinden etmeye devam etti. Üstelik tüm bunlar, kimsenin caydırıcı bir müdahalede bulunmamasıyla gerçekleşti. Makale, özellikle Gazze’deki savaşın durdurulmasına odaklanmakta ve Lübnan konusuna değinmemektedir. Çünkü Lübnan’da olası bir çözümün Gazze’den daha hızlı olgunlaşabileceği, iki bölgenin jeopolitik ve stratejik şartlarının farklı olduğu belirtilmektedir.
Fırsatlar ve Çözümlerin Reddedilmesi
Savaş boyunca Netanyahu’nun savaşı durdurmak için değerlendirebileceği bazı dönüm noktaları oldu. Bunların en önemlisi, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye’nin suikasta uğramasıydı. Ancak Netanyahu savaşı sürdürmekte ısrar etti. Ardından Yahya Sinvar’ın öldürülmesi gerçekleşti, fakat Netanyahu bu durumu da savaşı bitirmek için bir fırsat olarak kullanmadı. Üstelik İsrail askeri yetkilileri aylardır Gazze’deki askeri hedeflerin tamamlandığını açıklamasına rağmen bu tutum değişmedi.
Netanyahu, savaş sonrası için sunulan tüm teklifleri de reddetti. Bu teklifler arasında:
• Gazze’nin Filistin Yönetimi tarafından idare edilmesi,
• ABD’nin teklif ettiği yenilenmiş bir Filistin Yönetimi,
• Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite,
• BM tarafından yönetilecek bir komite bulunuyordu.
Netanyahu ise kibri ve inadıyla bu tekliflerin tamamını reddetti, soykırım ve etnik temizlik politikasına devam etti. Üstelik İsrail halkının çoğunluğu, esir ailelerinin taleplerine rağmen, savaşa devam edilmesini destekliyor.
Neden Soykırım Savaşına Devam Ediliyor?
Netanyahu, Yahudi devletinin coğrafi olarak genişlemesi ve Filistin’in tamamen işgal edilmesi gibi Siyonist hedefleri gerçekleştirmek için altın bir fırsat buldu. Kendisini bir nevi Kral Davut gibi görerek bu hedefe ulaşmayı, ABD’nin sınırsız askeri, mali ve siyasi desteğiyle mümkün kılmaya çalışıyor. ABD’nin yanı sıra İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya gibi Batılı ülkelerin desteği ve bu ülkelerden sağlanan istihbarat desteği Netanyahu’ya büyük avantaj sağlıyor. Aynı zamanda birçok Arap ülkesi de, Hamas’ı yok etmek konusunda Netanyahu ile örtüşen çıkarlar doğrultusunda sessiz kalıyor.
Netanyahu, savaşı oyalayarak 2024 başkanlık seçimlerinde Trump’ın gelişiyle daha fazla destek kazanmayı hedefliyor. Trump’ın dış politika ekibinin aşırı sağcı Siyonist bir çizgide olacağını tahmin eden Netanyahu, Batı Şeria’nın ilhakı, yerleşimlerin resmi olarak şehirler ve köyler olarak tanınması, Gazze’nin işgal edilmesi ve Ürdün’e yönelik bir nüfus transferi gibi stratejik kazanımları elde etme planları yapıyor.
Savaşı Sürekli Kılan Etkenler
Savaşın devamını sağlayan üç ana faktör şu şekilde özetlenebilir:
1. İsrail ordusunun insan kayıplarını tolere edebilme düzeyi.
2. İsrail hükümetinin iç dayanıklılığı.
3. İsrail toplumunun iç bütünlüğü, özellikle esir meselesi ışığında.
Her ne kadar İsrail hükümetinde bazı üyelerle Netanyahu arasında iç çatışmalar yaşansa ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın görevden alınması gibi olaylar gerçekleşse de bu durum savaşı durdurmaya etki etmedi.
Netanyahu, savaşın ağır insan ve ekonomik kayıplarına rağmen toplumun desteğini koruyarak soykırıma devam ediyor. Esir aileleri protesto etse de Netanyahu, esirleri kurtarmak yerine “Hannibal Doktrini”ni (esirin öldürülmesinin esir düşmesinden daha iyi olduğu anlayışı) uygulamayı tercih ediyor.
Diğer yandan, Filistin halkı 200 binden fazla ölü, yaralı ve kayıp verdi; Gazze’nin nüfusunun %10’u ya öldü ya da ağır zarar gördü. Buna rağmen halk yerinden edilmeye karşı direndi. Ancak işsizlik, yoksulluk ve sürekli saldırılar nedeniyle Gazze’de direniş tükenme noktasına geldi.
Savaşın Sona Ereceğine Dair İşaretler Var mı?
Savaşın 13. ayında stratejik açıdan bölgede karmaşa ve düzensizlik hakim. Bu durum, küçük bir gelişmenin bile beklenmedik büyük sonuçlar doğurabileceği bir kırılganlık üretiyor.
Potansiyel etkiler yaşatabilecek bazı gelişmeler şunlardır:
1. İsrail’in birçok cephede (Filistin, Lübnan, Yemen ve Irak) aldığı saldırılar, caydırıcılık gücünü zayıflattı.
2. Direniş hareketlerinin, İsrail’in havaalanlarını, limanlarını ve ulaşımını hedef alarak iç ekonomik düzenini bozması.
3. İsrail’deki tersine göçlerin artması, demografik dengenin bozulması ve toplumdaki iç çatışmalar.
4. Ukrayna’daki savaşın şiddetlenmesiyle ABD ve Batı’nın dikkatinin başka yöne kayması ve İsrail’e verilen desteğin azalması. Bu faktörler, savaşın seyrini değiştirme potansiyeline sahip olmakla birlikte, somut sonuçlar için uzun vadeli gelişmeler gerekebilir.
5. Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararları ve yönelimleri, İsrailli, Batılı ve Amerikalı birçok yetkili ile İsrail’i destekleyen çeşitli ülkelerdeki hükümetler üzerinde, hukuki kovuşturma korkusundan dolayı ürkütücü bir atmosfer oluşturmaktadır.
6. Ayrıca, Batılı gençler arasında, Filistin davasına yönelik desteğin ciddi bir şekilde artması, Batı hükümetleri üzerinde baskı oluşturacak büyük bir dönüşüme işaret etmektedir. Bu durum, İsrail’in Batı halkları nezdindeki itibarının genel anlamda kötüleşmesine ve Güney Amerika ülkelerinde Filistin’e verilen geniş desteğin artmasına yol açmaktadır. İspanya ve İrlanda gibi yeni Batılı ülkeler de Filistin’i tanımaya başlamıştır.
7. Trump ve popülist ekibi ile ABD’nin derin devleti arasında beklenen iç çatışma, Amerikan iç sahnesinde bir gerilime dönüşebilir. Bu durumda İsrail’e verilen desteğin Amerikan öncelikleri arasında geri plana itilmesi ve iç meselelere odaklanılması muhtemeldir.
8. Arap halklarında, özellikle Filistinli kardeşlerini destekleyememenin ve kendi hükümetlerinin sessizliğinin oluşturduğu çaresizlik duygusuyla halk tabanında artan bir öfke birikimi gözlemlenmektedir. Ayrıca, Ürdün’ün varlığına yönelik tehditler (yeni ve eski “transfer planlarının” uygulanma ihtimali) ve Gazze’den yüz binlerce kişinin Mısır’a yerleştirilmesi planlarına yönelik baskılar, bu ülkelerin güvenliğini de tehlikeye atmaktadır.
9. Dolayısıyla, küresel Siyonist projeyi yönetenler ve Avrupa ile ABD’deki bazı derin devlet aktörleri, Netanyahu’nun inatçılığı nedeniyle savaşın stratejik sonuçlarını elde edemez hale geldiğini fark etmeye başlamışlardır.
10. Netanyahu, inadının etkisiyle bu fırsatları kaybetmiş, akılcılık ve siyasi sağduyudan uzaklaşmıştır. Bu durum, yalnızca Siyonist projeye değil, İsrail’in kendisine de tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca, Rusya ve Çin ile mevcut gerilimler arasında bölgeyi ateşe sürükleyerek, Batı’nın çıkarlarını uzun süren bir savaşla tehlikeye atmaktadır.
11. Bu nedenle Netanyahu ve eski Savunma Bakanı hakkında tutuklama kararı çıkarılması, onun uluslararası alanda dışlandığını açıkça göstermektedir. Bu durum, üst ve alt düzey askeri yetkililerde uluslararası kovuşturma korkusu yaşatmakta ve askeri kurumun savaşın devamı konusundaki duruşunu sarsmaktadır. Aynı zamanda, bu karar, Netanyahu’nun destekçilerine yönelik bir tehdit anlamına gelmektedir; çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir kişiyi desteklemek, onların da hedef alınabileceği anlamına gelir. Bu, Netanyahu’nun kibir ve inatçılığını kırmaya yönelik bir mesajdır: Adalet herkesi, cinsiyetine, dinine, milliyetine veya aidiyetine bakılmaksızın etkiler.
12. Netanyahu’ya yönelik içerden yapılan baskılar da başlamıştır. Özellikle Başsavcı Gali Baharav-Miara’nın, sızıntılarla ilgili olarak Netanyahu’yu sorguya çağırması, onun hukuken tehdit altında olduğunu göstermektedir. Netanyahu, 23 Şubat 2024 Cumartesi günü yaptığı konuşmada bu sızıntılarla ilgili kendisini savunurken belirgin bir şekilde gergin görünmüştür.
Bu küçük olaylar, iç ve dış ortamda daha büyük bir etkiye dönüşebilecek şekilde büyüyerek Netanyahu ve savaşın ateşleyicisi olan aşırılık yanlılarının karşısına çıkabilir.
Sonuç
Filistin meselesi son derece kritik bir noktaya ulaşmıştır. İsrail’in kibri en yüksek düzeye çıkmış, savaşın durmasını sağlayacak ne Filistin tarafında ne de İsrail tarafında yeterli içsel faktör kalmamıştır. Ancak yukarıda sıralanan iç ve dış dinamikler, mevcut uluslararası gerilimler ve ekonomik çalkantılar arasında olgunlaşmaktadır.
Batı Avrupa ile ABD arasındaki stratejik rekabet, Rusya ve Çin ile yaşanan gerilimler, Avrupa ekonomisinin kötüleşmesi, Ürdün ve Mısır gibi komşu ülkelerdeki baskılar, aşırı sağın Batı’da yükselişi ve genç nesillerin Filistin davasına olan desteği gibi faktörler, savaşı sona erdirmeye yönelik küresel bir değişimin kıvılcımı olabilir. Aynı şekilde, Gazze’deki insani kriz, İsrail’in kötüleşen itibarı ve Yahudi nüfusun tersine göçü de bu sürece katkıda bulunmaktadır. Tüm bu etkenler, savaşın sona ermesi için uluslararası alanda bir değişime yol açabilecek potansiyele sahiptir.
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
26.11.2024 Üsküdar
Yazının Arapça Aslının Metni İçin:👇https://leadershipdiplomacy.com/wp-content/uploads/2024/11/متى-ستقف-الحرب.pdf